Ne büyük tesadüf ki kendimi bulmaya çıkarken, kendimden oldum. Yok yok kendimi unuttum. Hatıraların canı yoktu , acısa da kanamıyordu içi. Yana yakıla aramıyordu gönlünden geçeni. Suçluyu suçsuzu, haklıyı haksızı, seveni sevmeyeni hep aynı potada son buluyordu. Neydi bu ? Çaresizlik. Çaresizliğini anlayabilirdim , en iyi ben bilebilirdim bu
“(O gün) Peygamber: “Rabbim! Benim kavmim şu Kur’an’ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi” diyecek.” (25/Furkan, 30)
Lâ İlâhe İllallâh’ın ikinci şartı “Tağutu Red ve İnkâr Etmek”tir...
Bu şart tahakkuk etmeden iman sahih olmaz.
Tağut kavramı, birçok İslami kavramda olduğu gibi manası tahrif edilen ve yanlış yorumlanan kavramlardan birisidir.
Müslüman Kitaplığı Tavsiye Listesi
(300 kitap, Aydın Başar )
A. İMAN VE İSLAM
1. Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali
2. Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i İslam
3. Ahmet Hamdi Akseki, İslam Dini
4. Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş
5. Necip Fazıl Kısakürek, İman ve İslam Atlası
6. Ümit Şimşek, İslam İnanç İlmihali
7. Ali Kemâl Belviranlı, İslâm
.
İlâhları hevâ ve heves,
Mabûdları emirler, âmirler, sultanlar,
Kıbleleri para, pul,
Şeriatları benlik (ahmaklık, yobazlık),
Arzuları makam ve şehvet,
İbâdetleri zenginlere hizmet,
Zikirleri vesvese ve desîse,
Hâzineleri kurnazlık,
Düşünceleri meşrep ve menfaatlerinin îcâbettirdiği şekilde hilebazlık olan bir güruhun kalplerine, melekûtun sırları nasıl tecelli edebilir?
Bunlar küfür karanlığını imân aydınlığından ne ile ayırt edecekler?
İlâhî bir ilhamla mı? Fakat ilâhî bir ilhama mazhar olması için kalpleri dünyevi kirlerden temizlenmemiş ki.
İlmî bir olgunlukla mı? Fakat ilim sahasındaki bütün sermayeleri necâset meselesi ve zaferân otunun suyu (ile tahâret yapmanın câiz olup olmaması) gibi şeylerdir.
Heyhat… Heyhat! Bu gâye kuru bir arzu ve boş bir hayâl ile ulaşılamayacak kadar yüce, aziz ve nefistir.
Şu halde sen kendi işinle meşgul ol da geriye kalan zamanını zayi etme.
"Zikrimizden yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimselerden ilgini kes. Çünkü bunların ilim sahasında ulaştıkları seviye bundan ibarettir: Şüphesiz ki Allah kendi yolundan sapanlarla hidâyet üzere olanları çok daha iyi bilir." (Necm, 29-30)
.
Canım Tess bile şu ruh halime iyi gelmediyse kitap okumama gerek yok benim artık. Ruh haline göre kitap okuyanlar çok azdır diye düşünmüştüm. Sayımızın fazla olduğunu bilemedim. Bana özel bir durumdur dedim. Ah hep düştüğüm yanılgı. Özel olmak. Neyse hayat bunu başıma vura vura öğretecek. Galip gelemeyeceğimin farkındayım aslında. Ama işte ufak
Bu toprakların derin bilgeliği, bugünü yeniden inşa etmekte bize nasıl bir yol gösterebilir? Gönül, “Çalab’ın tahtı”dır, ses verir; yeter ki biz onun fısıltısını işitelim. Kalp bağırıp çağırmaz, sadece fısıldar.
Sadettin Ökten ve Kemal Sayar’ın bir çağrışımlar denizinde yol alan doğaçlama konuşmalarından oluşan Dünyaya Geldim Gitmeye adlı kitabın
'...Genç öfkelerin, heyecanların ve soruların yerinden kıpırdatamadığı durgunluğunu o insanların, kadınların en çok, adamların da elbette. Küsmeyi anlıyorum, bak bu pek fena. Barışmış gibi yapmak ne çekilmez bir angarya. Heves, denizler altında yirmi bin fersah şimdi. Kim dalacak, kim çıkaracak. Vurgun meselesi de var sonra. Umut, ah o ne dırdırcı kelime. Anlıyorum artık..”
Olamam çok sevsem de bir aşkın kölesi
Senin derdin aşk benimki memleket meselesi
Olamam çok sevsem de bir aşkın kölesi
Senin derdin aşk benimki memleket meselesi
Siyah beyaz filmler belki anlatır beni
Asabiyim ama bir çocuk ağlatır beni
Mahçup delikanlıyım yok gönlümün hilesi
Benim derdim güzelim memleket meselesi
Bu kadar severken memleketi
Belki
Bediüzzaman Said Nursî hakkındaki cok önemli bir söyleyiş. Uzun ama sabırla lütfen okuyun.
-Said Nursi Çağdaş İslam Düşüncesinde Bir Milad
Bediüzzaman’ın, çağdaş İslam düşüncesinde bir milad olduğu tezini öne sürüyorum.
Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin çağdaş İslam düşüncesinde milad olmasından
Zira bazen kalp; minik, çalışkan bir fabrika gibi heves, heyecan ve aşk üretir, biriktirir. Depo dolup taştığında, nakil için başka bir kalp bulmak lüzumu baş gösterir. Kimi kez, hiç düşünmeden, mümkün olan, hatta mümkünse mümkün olmayan ilk kalbe aktarır insan biriktirdiğini. Yani belki de aşk, birine karşı duyulan hisler toplamından ziyade, kendi başına yetişen, sahibini arayan öksüz duyguların neticesidir. Kalbin zamanı gelmiştir ve karşısına çıkan ilk ihtimale sarılıverir. Bilmem ben nasıl yaptım. Bugün bile emin değilim, fakat nihayetinde öyle ya da böyle kalbimi kaptırdım.
Doktora hevesli diye mi gidersin, konusuna hakim diye mi? Ya da tamiriciye, avukata? Eve temizlikçi alacaksın mesela. Güler yüzle, neşe içinde kötü temizlik yapanı mı alırsın, asık suratla iyi temizlik yapanı mı?