Büyük Doğu bir mektep...
Entelektüel çevrede, ilhamını Büyük Doğu'dan almayan, karşı çıkarken bile tesirinden kurtulamayan kimse yok gibidir. Kullandığı dil ve diyalektik, Batı tefekkürüne vukufiyetin getirdiği fikirde hâkim tavır, İslâm tasavvufunun kanatları altında yükselttiği bayrak geniş bir topluluğu tesiri altına almıştır. Verdiği yüzlerce konferans, neredeyse her şehirde büyük parti mitinglerinden daha fazla insanın toplanmasına vesile olmuş ve halka halka yayılmıştır. Büyük Doğu Cemiyetleri, birçok şehirde şube şube kurumlaşmaya başlamış ve tesiri pek çok sınırı aşmıştır. Birçok entelektüel, siyasetçi ve âlim, Üstad'ın mektepleştirdiği Büyük Doğu'dan nasiplenmiştir. Örneğin Said Nursi Hazretleri, Büyük Doğu dergisini, yayımlanmaya devam etmesi için yorganını satıp parasını gönderecek kadar önemsemekteydi. Aynı zamanda dergiyi sadece desteklemekle kalmıyor, ondan iktibaslar (Emirdağ Lahikası: "Lozan Hezimeti") yaparak ehemmiyetini de gösteriyordu. Siyasilerden Adnan Menderes, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan, Üstad'ı bilfiil anan ve kendi üzerlerinde Üstad'ın emeği olduğunu açıktan ilan edenlerdendir. Nurettin Topçu, Sezai Karakoç ve Nuri Pakdil başta olmak üzere, bugün İslâmi camia içinde eli kalem tutan, yaşı kırkın üstünde kim varsa, üzerlerinde Üstad'ın emeğinin olduğunu söylemeye gerek dahi yok. Solda Ruhi Su'dan Cemal Süreyya'ya, Nazım Hikmet'ten Atilla İlhan'a, Mina Urgan'dan Oktay Akbal'a kadar neredeyse her kesim onun tesiri altına girmiş ve tersinden onun yaşatıcısı olmuştur.
...çalışma masasının başına oturup konferans notlarını çıkardı: "Türkiye'de Demokrasi Sorunlarında Çözüme Doğru". "Böyle bir çözümün varlığına inandığım dönemlerde güzel anlatıyordum, başkalarını da inandırabiliyordum. Oysa şimdi birtakım boş kalıpların ötesinde söyleyecek sözüm yok."
Reklam
- Yaşar Kemal
“Geçenlerde New York’ta bir konferans verdim, dedim ki: ‘İnsana göre değildir umutsuzluk, umutsuzluk gayriinsanidir.’”
Sayfa 178Kitabı okudu
Düşünme bağımsızlığımızı yitirdik. Zekâmızı kör bir ezbercilik batağına sapladık. Değer hükümlerimizi bir misyoner mantığının ağına taktık. Klasik kültürümüzü müsteşriklerin yorumuna ısmarladık. Hafıza, ancak tarihin mirasını canlı tutmak için gerekli iken, batı kültürünün deşeleriyle doldu. Üniversiteler, bağımsız düşünce ve kendi kültürümüzü araştırma ve kurma merkezleri olacağına , yabancı misafir profesörlerin sürekli konferans ve seminer müesseseleri haline geldi ve misafir yerlileşti, evin sahibi oldu. Evin sahibi uzun bir yolculuğa çıktı. Acaba ne vakit dönecek dersiniz?
Bakışların dili..
.. kızın gözlerini hatırladı. Şimdi onları daha net görüyordu. Hiç şüphesiz bunlar, sesi çıkmayan sahibinin içinde boğulan mânâları dışarıya nakletmek için, her gün biraz daha artan bir ifade kabiliyeti edinmeye çalışıyorlardı. Ferit, günün birinde, yalnız bakışların diliyle bu gözlerin bir konferans verecek veyaşiir söyleyecek hale gelebileceklerini tasarladı. .
Sayfa 20 - ÖtükenKitabı okudu
Sokrates kendini bir öğretmen olarak takdim etmemektedir,
Ter­sine o bir öğrencidir, ustalıkla yöneteceği, ama kendisinin somut her­ hangi bir öğretiyi ortaya koymayacağı konuşma ve tartışmalar sonu­cunda, kendisinin de bu tartışmaya katılan insanlardan öğreneceği bir şeyi olan bir öğrenci. Sok­rates'in yöntemi diyalektik ve diyalog Sokrates'in öğretiminin veya eğitiminin ruhunu oluşturmaktadır. Sokrates eğer ders vermek isteseydi, söylev, konfe­rans formunu seçerdi. Ama o konuşmaktadır, konuşma ise ancak diyalog olabilir.
Sayfa 137 - Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.