Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"kafka’nın değişim eserinde hayvanlaşan hayat anlayışımızı kaç kişi anlayabildi ki, intihar etmek için çabalarını kaçımız düşündü ki, yoksa hasta bir kişiliği mi okuyoruz? kaç kişi sanat adı altında mozart’ın sarayda kızların peşinde koşarken krala yakalanmasını biliyor ki? kız çığlıklar içinde kaçarken mozart onun peşinde koşuyordu. üstü
-Bir insanı sevmek mümkün mü sence? +İyi tanımadığınız biri ise belki. Ben insanları pencereden seyretmeyi severim. -Sen bir korkaksın, Stirkoff. +Kesinlikle, efendim.
Reklam
Seni, lavanta kokulu bir sabunda; bir kavun diliminde, açık, uçuk gümüş rengi bir çorapta; bir yasemin dalında; adını bilmediğim, bilmemekten utanç duyduğum halde öğrenmek istemediğim tek bildiğim, görünüşüne bakılırsa tatulayla bir hısımlığı olması gerektiği sabun kokulu, el büyüklüğünde, fildişi rengi bir çiçeğin açışında; yıkık kemerlerde uyuklayan kedilerde; gecenin soğumuş kumunu döven, patlayan dalgaların sesinde; günün ilk ağartısında —karanlık saatler boyunca dağıtıp durduğun yatağında sabahın serinliği çıplaklığına işlemeğe başlarken— uyanmaksızın, omuzlarına doğru çektiğin, örtündüğün bir çarşafın ılık, ak mutluluğunda bulacağım; dirim içimden çekilesiye... Kokularım, seslerim, görüntülerim, anılarımsın sen benim. Dokunduğum, okşadığım, en gizli tadını tattığımsın. Kahvaltının üçüncü çayı bittiğinde "Uyanamadın mı daha?" dediğim zaman "Ne gereği var?" diyen ilk insansın bana. Yıllardır, yaz gelince bir denize, belli bir denizin belli bir noktacığına gitmekten, orada birkaç gün geçirmekten umduğumuz, bu birkaç günde bulduğumuz nedir? Ödünç bir genlik mi? Bir bolartı tansığı mı? Bir çocukluk uçmağına uğramanın vazgeçilemez olmazlığı mı? Yoksa, bir özgürlük düşü ardında gizlenmiş mutluluk, sürünün içinde kalıp kurda nanik demenin çocuksu böbürtüsü mü?
Kırk küp, kırkının da kulbu kırık küp demek kolay da şöyle içten bir 'seni seviyorum' mu zor?
Bir insan kendini Napolyon sanıp bundan da mutluluk duyabiliyorsa, onu sözde tedavi edip mutsuz kılmak doğru mu?
"Seninle tekrar görüşebilir miyiz?" diye sordu. Sesinde sevimli bir gerginlik vardı. Gülümsedim. "Tabii." "Yarın olur mu?" "Sabırlı ol, çekirge," diye nasihat verdim. "Aşırı istekli görünmek istemezsin." "Evet, zaten o yüzden yarın dedim," dedi. "Seni bu akşam yine görmek istiyorum ama tüm gece ve yarının büyük kısmını beklemeye razıyım." Gözlerimi devirdim. "Ciddiyim," dedi. "Beni tanımıyorsun bile," dedim. Konsolda duran kitabı aldım. "Bunu bitirdiğimde seni arasam olmaz mı?" "Ama cep telefonu numaram sende yok," dedi. "Kitabın içine yazdığından şüpheleniyorum." O şapşal gülümseme yüzüne yayılıverdi. "Bir de birbirimizi tanımıyoruz diyorsun."
Reklam
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da.. Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş,Tahirle Zühre olabilmekte, yani yürekte.. Meselâ,bir barikatta dövüşerek meselâ,kuzey kutbunu keşfe giderken, meselâ denerken damarlarında bir serumu, ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da.. Hattâ sevda yüzünden,ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin, ama o bunun farkında değildir. Ayrılmak istemezsin dünyadan, ama o senden ayrılacak. Yani sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi,artık yahut hiç sevmeseydi, Tahir ne kaybederdi Tahir'liğinden? Tahir olmak da ayıp değil,Zühre olmak da.. Hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil..
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.