Belleğin flaş ışığında, nerdeyse gözleri kamaştıran aydınlıkta
bir resim parlayıverdi: Daniel Laurençon,
kendi yaşlarında bir yeniyetmeyle IV. Henri Lisesi’nin avlusunda
tartışarak dolaşıyordu. Oydu, Elie Silberberg’di tabii.
İkisi 1967’de Yüksek Öğretmen Okulu hazırlık sınıfındaki
karşılaşmalarından bu yana sık sık tartışırlardı.
“İç
Moda denilen şey o kadar çirkindir ki onu her altı ayda bir değiştirirler. (OSCAR WILDE)
Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler. (Wieslaw Brudzinski)
Kurtlarla arkadaş ol, yalnız elinden baltayı bırakma. (Rus Atasözü )
Rüzgara tüküren, kendi yüzüne tükürür. (İtalyan atasözü )
Bir gün su
Duvar çok güzel bir şeydir. İnsana gidecek yer bırakmaz. Oraya bir resim bile asma. Boş bir duvara bakmakla, senin içinde de paralel bir boşluk ve sadelik belirir. Duvara paralel, yeni bir duvar ortaya çıkar; bu sıfır-düşüncedir.
"Balzac'ın Bilinmeyen Şaheser'i, resmedilemeyen bir resmin resmedilmesini öykülerken; öykülenemez bir metnin öykülenmesini anlatırken, kendisini neredeyse görünür olan kendi arzu nesnesine, kend bilinmeyen şaheserine dönüştürüyor: Kendisi de sonsuz bir tasarıyı çağıran parçalı bir yapı oluyor." İletişim yayınlarından okuduğum kitabın
Şiir yazıyorum çünkü, İngilizce inspiration “ilham” sözcüğü Latince Spiritus yani “nefes” sözcüğünden gelir, ve ben özgürce nefes almak istiyorum.
Şiir yazıyorum çünkü, Walt Whitman dünyaya samimiyetle konuşmak için izin verdi.
Şiir yazıyorum çünkü, Walt Whitman şiirin dizelerini özgürce nefes alması için açtı.
Şiir yazıyorum çünkü, Ezra
Bitirdiğimde benim de yüzümde arada kalan bir tebessüm belirdi. Kurgusuyla, içerdiği fikirlerle, kişileri ve değindiği tarihsel dokuyla hiçbir satırı atlanmadan okunması gereken bir roman bu. Ayrıca kıymetli yazarımız Sevinç Çokum’un da kendi kaleminden şiirlerinin bölüm başlarında yer alması farklı bir güzellik katmış esere.
Romanın baş kahramanı
Manifestoların kilit kavramlarından biri de ' arzu'' dur: arzuların özgürlüğü, arzuların iktidarı, sıkıntının yerini arzulara bırakması, arzu urbanizmi... Bunun için Guy Debord, arzuların eylemlere dönüştürülmesinden bahseder. Arzular, ihtiyaçlara indirgenmiş anlamından sökülmeli, düşünce ve eylemle özdeşleşmelidir. Sürrealist metinlerde de arzu,
Umutsuzlar Parkı
I.
Biliyorsunuz parkların
Sizi çağıran tarafları
İnsanın gizli, karanlık köşeleriyle oranlı
Orada saklanıyor onlar
Çünkü her türlü saklanıyorlar orada
Kitabın ilk bölümü bilim felsefesindeki şiirsel doğalcılığı oluşturan temel kavramlardan bazılarını araştırıyor. Carroll, Aristoteles'ten ve eski Yunanlılardan başlıyor ve Araplar aracılığıyla ilerliyor. Galileo'nun on yedinci yüzyılda yaptığı araştırmaları inceliyor. Galileo ve onun entelektüel halefi Isaac Newton, dünyanın mutlaka dış nedenler
“İnsan resimlerin belli bir anı temsil ettiği düşüncesine kapılabilir. Kuşkusuz yanlış bir düşüncedir bu. Çünkü resimdeki an, fotoğraftaki anın tersine asla resmedildiği gibi var olmamıştır. Öyleyse resmin anı temsil ettiği söylenemez.
…
Bir resim ne zaman biter?”
Huzur 24 saatlik bir zaman diliminde olup biten bir romandır. Roman dört bölümden oluşmuş ve her bölüm bir karaktere ayrılmış. Kitap Mümtaz’ın bakış açısıyla anlatılmıştır. Geriye dönük olaylara da yer verilmiştir. Mümtaz’ın babası kurtuluş savaşı sırasında bir Rum tarafından öldürülmüş. Daha sonra bulundukları kasabanın işgal edileceğini