Şiir yazıyorum çünkü, İngilizce inspiration “ilham” sözcüğü Latince Spiritus yani “nefes” sözcüğünden gelir, ve ben özgürce nefes almak istiyorum.
Şiir yazıyorum çünkü, Walt Whitman dünyaya samimiyetle konuşmak için izin verdi.
Şiir yazıyorum çünkü, Walt Whitman şiirin dizelerini özgürce nefes alması için açtı.
Şiir yazıyorum çünkü, Ezra
Manifestoların kilit kavramlarından biri de ' arzu'' dur: arzuların özgürlüğü, arzuların iktidarı, sıkıntının yerini arzulara bırakması, arzu urbanizmi... Bunun için Guy Debord, arzuların eylemlere dönüştürülmesinden bahseder. Arzular, ihtiyaçlara indirgenmiş anlamından sökülmeli, düşünce ve eylemle özdeşleşmelidir. Sürrealist metinlerde de arzu,
Zamanda bir ilk anı olsa bile "hiçlikten geldiğini" söylemek yanlış olur. Bu ifade zihnimizde "hiçlik" denen bir varlık durumunun olduğu ve bunun evrene dönüştüğü gibi bir izlenim bırakır. Bu yanlış bir düşüncedir; "hiçlik". diye bir varlık durumu yoktur ve zamanın başlangıcını önceleyen bir "dönüşüm" olamaz. Evrenin bir başlangıci varsa bu sorun bağlamında yalnızca kendisinden önce hiçbir anın olmadığı bir anın var olduğundan bahsedilebilir.
" İnsan resimlerin belli bir anı temsil ettiği düşüncesine kapılabilir. kuşkusuz yanlış bir düşüncedir bu. Çünkü resimdeki an, fotoğraftaki anın tersine asla resmedildiği gibi varolmamıştır. Öyleyse resim anı temsil ettiği söylenemez. "
"Balzac'ın Bilinmeyen Şaheser'i, resmedilemeyen bir resmin resmedilmesini öykülerken; öykülenemez bir metnin öykülenmesini anlatırken, kendisini neredeyse görünür olan kendi arzu nesnesine, kend bilinmeyen şaheserine dönüştürüyor: Kendisi de sonsuz bir tasarıyı çağıran parçalı bir yapı oluyor." İletişim yayınlarından okuduğum kitabın
Huzur 24 saatlik bir zaman diliminde olup biten bir romandır. Roman dört bölümden oluşmuş ve her bölüm bir karaktere ayrılmış. Kitap Mümtaz’ın bakış açısıyla anlatılmıştır. Geriye dönük olaylara da yer verilmiştir. Mümtaz’ın babası kurtuluş savaşı sırasında bir Rum tarafından öldürülmüş. Daha sonra bulundukları kasabanın işgal edileceğini
her biçimiyle sanat, olduğu haliyle olaya ilişkin büyük bir düşüncedir. büyük bir resim, gösterilene indirgenemeyen bir şeyi kendine özgü yöntemlerle kavrayan resimdir.
Beslenmenize dikkat edin
Egzersiz yapın
Ve güçlü sosyal bağlar kurun
Daha az et ve işlenmiş gıda tüketin
Midenin %80 nini doldur,doydugunda yemeyi bırak
Hayata bağlılık
Ait olma
Ve hayat amacı edin
Yaşlanma karşıtı sırlar
Depresyon,stres ;zamanla yıpratıcı etkiye sahip olur
Uykusuzluk,sinirlilik ve yüksek tansiyon gibi yan etkileri vardır,
Çok
_Sık ve çok gülmek, zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmak, dürüst eleştirilerin takdirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek, güzelliği takdir edebilmek, başkalarındaki en iyiyi bulabilmek, sağlıklı bir çocuk, bahçelik bir arazi ya da daha iyi duruma getirilmiş bir sosyal durum yoluyla bu dünyayı
Gerçekten de İspanyol gribinden yatan oğlu uğruna "kendini kurban" etmişti ressamın anası. Fikret için ne kahredici bir düşüncedir bu! "Dövüşüyorum" olarak çevirdiğim kelimenin aslına gelince: "je me bat", "dövünüyorum", "kendi kendimi dövüyorum" sözüyle de çevrilebilir, kelimesi kelimesine çevrilecek olursa... O da ayrıca ilginç.
Bütün bu düğümler birer birer çözülebilirdi... Fikret'in hiç sevmediği psikanalistlerin, Freudgil doktorların "divanında" değil, fakat sevilmiş ve sevmiş bir kadının sürekli ilgisinde, yatağında.
Ne çare ki ressam, bir sevgiliyi, bir ev barkı geçindirebilme olanaklarına, ancak altmışını geçtikten, hem de felcin sillesini yedikten sonra kavuşacaktı.
Renklerle, biçimlerle sevişmiş durmuştu nakkaş.
Nakkaş riyazete dalmış bir keşiş misali bembeyaz çıplak kadınlar görüyordu. Resim yapmak, kadınlarla sevişmenin başka bir türü.
Aslında nakkaş, nakışlarla evliydi. Kayaların içine oyulmuş bir manastırda "ikonlar" çizen bir papazın, Meryem Ana'yla evlenmesi gibi bir şey...
Sayfa 120 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 4. Basım, Yayın Yönetmeni: Enis BaturKitabı okudu
‘’Gerçeği bilebilir miyiz?’’ Sorusu ile yola çıkan Wittgenstein, Tractatus adlı eserinde mantık, dil ve dünya ilişkisini inceler. Bu gerçeğe ulaşmak için matematiksel bir dil kullanır çünkü kendisi aslında 2 yıllık aldığı mühendislik eğitimini terk ederek felsefeye geçmiş matematik kökenli bir filozoftur. İşin magazinsel boyutlarına değinmişken
_Tinin Görüngübilimi, bilincin değişiminin yolculuğunun betimidir.
_Her şey kozmik tinin görüngüleridir. Bu gerçekliklerin dışında aşkın bir varoluş bulunmaz. Her şey bu dünyada olup biter ancak bilen özne ile bilinen şey mesela bilinç ve dünya aynı şeydir. Hepimiz her şeyi kapsayan kozmik ruhun parçalarıyızdır. O tekil ve tüm olan tin'dir.