"Adso," dedi William, "bir gizemi çözmek, ilk önermelerden çıkarsama yapmaya benzemez. Sonradan genel bir yasa çıkarmak için birçok özel veri toplamakla da aynı şey değildir. Daha çok, kendini görünürde ortak hiçbir yanları olmayan bir ya da iki ya da üç özel veri karşısında bulmak ve bunların henüz bilmediğin, belki de hiçbir zaman
İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. Kızmamalısın. Darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. Sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. Bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. Aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? Neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı?! Ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? Alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? Demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. Senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil, beni terk ettiğin gecedir. Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek?! Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
..... Oysa çektirdiğim gün gülüyordum. Öyle söylemişti fotoğrafçı. Biraz daha gülün, biraz daha, biraz daha lütfen. Ben de denemiştim gülmeyi, biraz daha, biraz daha denemiştim ve gülmüştüm sonunda.
Eminim bundan, gülüyordum.
“İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. Kızmamalısın. Darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. Sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. Bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. Aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? Neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı?! Ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? Alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? Demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. Senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil, beni terk ettiğin gecedir. Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek?! Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.”
Sayfa 83 - Kırmızı Kedi Yayınevi, 6. BasımKitabı okudu
doğru olan herşeyde biraz
öfke, biraz yılgınlık vardır
der, bir kıssa
câm incelince şarap da incelir
yaşam acıdan kırmızıya
ölüm hüzünden beyaza
ve bir gül gelirse
bu yol ayrımından gelir
mutlaka ve nasılsa
kendi elimizle kurduğumuz gurbetten
daha zor bir sürgün yoktur
yaşasak da, yaşamasak da
umuda ve sonbahara hüküm ki:
gülün saltanat devrinden
ne sevdikse bugünden
ve ne kaldıysa dünki
acıyı yakuta döndürsün
hüznü döndürsün elmasa
akşam en güzel masaldır çünki
iyi anlatılırsa
Boğaz’ın batısında parfüm yoktu. Zaten modern anlamda parfüm hiçbir yerde yoktu; çünkü çiçeklerin buharının çıkarılarak toplanması ve alkolle damıtılarak saklanması süreci daha yüz yıl sonra keşfedilecekti. Bunu da Arap kimyacı İbni Sina, kutsal gülün ruhunu, İslam dini için ayrıştırmaya uğraşırken rastlantı sonucu bulacaktı. Ama on birinci yüzyıl Constantinople’unda, aromatik maddeler, tıpkı Kudra’nın Hindistan’ındaki kadar popülerdi. Ve tıpkı Hindistan’daki gibi, buradakiler de daha çok koyu reçine veya yapışkan macun şeklindeydi. Her sabah bir hizmetkâr, II. Basil’e sedir ağacından ufak bir kutu içinde reçineli buhur ve san sakız getiriyor, imparator bu kutuyu kendi kafasına vurup kırıyor, içindekilerin boynuna ve sakalına akmasını sağlıyordu. Zaman geçtikçe bu kutu kırma yüzünden Basil biraz garip davranır oldu. Gözleri de yapış yapış zamklı sıvı yüzünden yarı kapalı durmaya başladı. Ama nefis kokuyordu. 1025 yılında öldüğü zaman yerine geçen imparator selefini bastırmaya, daha fazla bir onur payesine ulaşmaya çalıştı, her gün kafasında iki kutu kırar oldu.
Dişlerine baktı; beyaz, güçlü ve düzgün olduklarını düşündü. Ama biraz daha bakınca kafası karıştı. Beyninin derinliklerinde depolandığı yerden çıkıp gelen belli belirsiz bir bilgi, her gün dişlerini temizleyen insanlar olduğunu söyledi ona. Tabii bunlar üst tabakadan, yani Ruth’un sınıfından insanlardı. O da her gün dişlerini temizliyor
“Öyle görünüyor ki Johannes, doğruların, yargı gününde kutsal görünümü göremeyeceklerini öne sürmeyi tasarlıyor. Uzun süredir İncil’in altıncı bab, dokuzuncu ayeti üstünde düşünüyor; beşinci mührün açılışından söz eden yer: Tanrı sözüne tanıklık ettikleri için öldürülmüş olanların sunağın önünde belirip adalet istedikleri bölüm. Her birine bir ak libas verilir ve biraz daha sabırlı olmaları söylenir onlara... Johannes buna dayanarak, bunun, bu insanların son yargı gerçekleştirilinceye değin Tanrı'yı göremeyeceklerinin belirtisi olduğu savını öne sürüyor."
"Yalnız bu değil, daha da ileri gidip Cehennem'in de o günden önce açılmayacağını öne sürecekmiş... İblisler için bile."
"İsa yardımcımız olsun!" diye bağırdı Jerome. "Peki ama, günahkârları ölür ölmez hemen hazır olan bir Cehennem'le korkutamazsak onlara ne diyeceğiz?"
"Bir delinin elinde kaldık," dedi Ubertino. "Ama bunları öne sürmeyi niçin istediğini anlayamıyorum..."
"Günah bağışlama öğretisi tümüyle havaya uçuyor," diye hayıflandı Jerome, "bundan sonra o da kimseyi kazıklayamayacak. Öylesine uzak bir ceza için hayvanlarla ilişkide bulunma günahını işleyen bir papaz onca altını ne diye ödesin?"
…
"Peki ama niçin böyle yapıyor?" diye yineledi Cesenàlı Michele.
"Bir nedeni olduğunu sanmıyorum," dedi William. "Gururdan ileri gelen bir davranış. Gökyüzü için de yeryüzü için de karar veren kimsenin gerçekten kendisi olmasını istiyor.”
Sayfa 416 - Can Sanat Yayınları, 36. baskı, Çev. Şadan KaradenizKitabı okudu
“İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. Kızmamalısın. Darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. Bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. Aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? Neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı? Ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? Alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? Demokrasi senin saçlarından güzel olamaz. Senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar...”
1
Acı, bir ırmak gibi
Doluyor yüreğime
Bardaktan boşanırcasına ağlamak istiyorum
Beni artık ne çiçekler
Ne çocuklar kurtarır
Ne de o her gün
Yinelenen doğum.
İnsan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalar da yapabilir. Kızmamalısın. Darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda. Sevgi, hoşgörü takıntıları da değil. Bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da. Aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım? Neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği, az biraz sergüzeşt olmayı?! Ilımlılık mı kurtaracak insanlığı? Alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu, belayı? Demokrasi, senin saçlarından güzel olamaz. Senin yüzünden daha güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. Dünyanın en uzun gecesi 21 Aralık değil beni terk ettiğin gecedir. Beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir. Bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek?! Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.