Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Deklanşöre bastım ve çekiyorum çekkkk-timmmm!
Aaaa pardon hatlar karıştı şöyle olacaktı: ÜÇ, İKİ, BİR Kayıt..
Ya da durun kahramanlarımızı tanıyalım önce (Not isimlere DİKKAT EDİN lütfen ;)
Talihsiz Taliha
Nuh Tufan
Umur Samaz
İbrahim Kurban
Baretta
Spoiler içerebilir :)
Öncelikle eksik bir anlatımım veya ufak bir yanlışım olursa affınıza sığınırım, biraz acemiyim inceleme konusunda :)
Kitabın akışı gayet güzeldi. Karakterlerle bir oldum, onlarla konuştum duygularına, davranışlarına, sözlerine kendi kendime ben de cevap verdim diyebilirim. Kitaba başlamadan önce kitaptan uyarlanan diziyi (6 bölüm) izlemeye
282 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Sevgili Maksim, seni öyle sevdim ki kalbimi veresim var. Kitap kapağındaki o çocuğu gördükçe bağrıma basmak , üzülme hepsi geçicek demek istiyorum geçtiğini bile bile .
Çocukluğundan kalan bu saklı hatıraları benimle paylaştığın için teşekkür etmek istiyorum. Sen bunları kaleme almış olmasan, küçücük bedeninde kocaman bir yürek taşıdığını
•Birazcık spoiler içerebilir ama alacağınız hazzı azaltmaz :)
Yr ülkesinden kocaman merhaba!
Sahi, hepimiz birer kaçık değil miyiz? Kitabın satırlarını okuyunca Deborah'tan çok da farkım olmadığını hissettim. "Tanrım, diye düşündü, eskiden dünyada nasılsam şuanda da öyleyim -içi yanardağ olan devinimsiz bir dağ."
Akıl hastanesinin soğuk duvarlarındaki sıcak gülüşleri duydum biliyor musunuz? Kitabın köşelerinde saklı, okuyunca dökülüyor bu sesler.
Rüzgar suratınızı yalar, kendinize gelirsiniz hani. Bu roman öyle bir etki bıraktı işte.
Genç kızımız Deborah'ın o küçücük "belki"ye sığınışı okudum. 'O' insanların; yıkmaya, yıpratmaya ne kadar hevesli olduklarını okudum. Tek bir kelimenin nasıl buzlar, yanardağlar, yalnızlıklar serüvenine yol açtığını okudum. Ona sımsıkı sarılmak istedim. Yr ülkesine sığınan kızın limanı olmak istedim.
Yr dilinde şöyle bir sözcük vardır, biz normalleri kast eder: atumai.
Atumailer,tökezlemelerine yol açacak aşırı tek bir adım atmazlar. Paket bağladıkları ip hiçbir zaman yarım santim bile kısa gelmez. Trafik ışıkları her zaman onlara uyumludur. Acı, yatağa uzanıp acı çekmeye hazır oldukları zaman ortaya çıkar, şaka da onları güldürmesi uygun olduğu zaman.
Şiircikle, mizahla harmanlanıp altı çizili cümleleriyle bana yoğun duygular yaşatan bu kitabı çok sevdim. Otobiyografik izler taşıması gerçekliğini daha da hissettirdi. Yr ülkesi kapılarını açtı. Bir hayal dünyası başka nasıl böyle gerçek olabilirdi ki?
Hermann Hesse'nin en ünlü kitaplarından biri olan Siddhart'da budizm felsefesi ele alınarak, Siddhartha isimli kahramanın arayış içinde geçen yılları anlatılıyor. Zaten siddhartha kelimesinin anlamı da bize kitap hakkında daha okumadan ipucu veriyor. Sanskrit dilinde "siddha" elde etmek, "artha" ise aranan anlamına gelmekteymiş.
(Bu bölümden sonrası birazcık spoiler içerebilir.)
Siddhartha, çocukluk arkadaşı Govinda'yı da yanına alarak yolculuğa başlar. Kendi benliğini aşmayı, nirvanaya ulaşmayı arzulayan Siddhartha ne brahmanlıkta ne samanalıkta ne de bilge kişi Gotama'nın öğretisinde ne yazık ki aradığını bulamaz ve aramaya devam eder.
Karşısına çıkan her kişinin, hayatına, düşünce dünyasına mutlaka bir etkisi olmaktadır. Tıpkı bizim yaşamlarımızda da olduğu gibi. Kamala isimli bir kadın yüzünden tüccarlığa başlayan Siddhartha gittikçe zenginleşir ve o yaşına kadar eriştiği bilgeliği kaybetmeye başlar, parası arttıkça iç huzuru bozulur ve amacından sapmaya başlar. Ama Siddhartha bunların üstesinden elbette gelecektir.
Kitabın her bölümünü ilgiyle okudum. Zaman zaman okunması gereken bir kitap bana göre. Zira her farklı yaşta ve okuyuşta okur yeni bir bakış açısı kazanabilir bu kitapla. Hermann Hesse hiç okumamış olanlar içinde güzel bir başlangıç olacağını düşünüyorum bu kitabın. Ve en sevdiğim alıntılardan birini de buraya bırakayım.
" Yumuşak sertten güçlüdür, su kayadan güçlüdür, sevgi zorbalıktan güçlüdür. "
(Birazcık spoiler içerebilir dikkat edelim...)
Yazardan okuduğum 3.kitap ve sanırım beni en çok etkileyen kitaptı. Kitabı okurken her ne kadar eski zamanda geçiyor da olsa her bir karakterin şu an da etrafınızda kesinlikle olduğunu göreceksiniz. Kitaba 10/10 puan verdim ve çok beğendim fakat bütün karakterlere biraz kızgınım. Özellikle Nihat karakterinden nefret ettim ki şu sözü nefretimi daha da pekiştirdi; “Kadın bir oyuncaktan başka nedir?” Ömer karakterine gelirsem gerçekten içindeki şeytana bahaneler bularak o kadar dengesiz bir adama dönüşüyor ki okudukça şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz. Macide karakteri belki de en az kızgın olduğum, haline üzüldüğüm ancak Ömer’in böylesine dengesiz davranmasına göz yumması kendisini sandığı kadar iradeli ve gururlu olmadığını gösteriyor. Zaten dediğim gibi her karakterin kendi çapında sorunları var. Ve bu sorunlar kitabın asıl anlatmak istediğine çok güzel uyuyor. Herkesin ölmeden önce kesinlikle okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim...
Azıcık çok değil sadece birazcık spoiler içerebilir :)
Cümleye nasıl başlayacağımı bilmiyorum açıkçası ama şunu söyleyebilirim ki kesinlikle okunması gereken bir klasik.
Kitapta kuşak çatışması en öne çıkan konuydu ama bunun yanında Bazarov karakteri insanı kendinden nefret ettirmenin yanında biraz da sanki kendine hayran bıraktırıyor. Bunu söylememin sebebi onun son nefesine kadar bu görüşünü savunmasına olan saygımdadır. Ama Bazarov'u kesinlikle sevmedim. Kadınlara bakış açısı olsun, anne babasına davranış biçimi olsun kabul edilebilir şeyler değillerdi. Ama bunların nedeni de nihilist olduğu içinde. Ahlaki kuralları yoktu. Evli bir kadını öpmek onun için sorun değildi.
Kitabı okursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızı sanıyorum. İyi okumalar..
“İlkbahar, ilkbahar, ben ilkbaharım!”
“Yaraladığın insanlardan tüm içtenliğinle özür dile. Kanatlarını kopardığın kelebekten de bilmeyerek üzerine basıp geçtiğin böceklerden de.”
İnsanlar arasında bir sınır varsa o da kelimeler midir? Kitabı okuyunca bunu gerçek anlamda merak ettim. İnsanlar, taşan duygularını kelimelere dökmek yerine yüreklerinde saklayabilselerdi eğer her şey daha
Vazgeçmeyişin bana ilham oldu Martin Eden :)
Jack London ile yıllar önce Beyaz Diş kitabıyla tanışmıştım ve sevmiştim. Ama o zamanlar kitap okuma aşkım bu kadar kuvvetli değildi ki bu zamana kadar bir daha Jack London'ın kitabını okumamışım.Jack London'ı asıl bu kitapla tanımışım oluyorum iyi ki de tanışmışım ve Jack London'ın tüm kitaplarını okumak için içimde bir yanan açlık
Birazcık spoiler içerebilir
Son zamanlarda en çok etkilendiğim kitaplardan birisini okumuş bulunmaktayım. Özellikle bugün psikiyatri dersinde işlediğimiz konunun intihar olmasından sonra bu kitabı okumak kitabın etkisini dahada artırdı.
Bugün ki ders sohbet şeklindeydi ve genellikle sınıfın tutumu intiharla ilgili; ben asla öyle bir şey yapmam, her zaman bir çıkış yolu vardır şeklinde yorumlandı. Ben biraz daha, yaşamadan hiç bir şey hakkında bu kadar rahat bir öngörüde bulunmaması fikrindeyim ama tabiki bir çıkış yolu vardır ama onu görmek işte ozaman mümkün olamayabiliyordur belki.
İşte yazarın kendi hayatını konu aldığı bu kitapta, hayatın getirdikleri, yazarın bu konuda olan içeri kapanıklığının ve yalnızlığının sonucu; artık kendisine zarar verme raddesine kadar götürüyor.
Kitabın son noktasında vurgulanan kafes durumu aslında bir çok şeyi özetliyor yazar açısından ve hani bazı kitapların isimleri aslında bir çok şey barındırır ya içinde işte bu da öyle bir kitap.
Not: Ben bu incelemeyi yazmaya başladığımdan beri yaklaşık 5 dk geçti ve bu süre içinde yaklaşık 8 kişi intihar etti ve bunun 20 katı intihar girişimi oldu.
Birazcık Spoiler İçerebilir...
Guy Montag 451 numaralı bir itfaiyecidir. Normalde bizlerin bildiği gibi itfaiyeciler yangına müdahale ederken Guy Montag ve ekibi kitapları yakıp yangın çıkartmaktadır çünkü kitaplar yasaklanmıştır. Fakat Guy Montag, Clarisse McClellan isimli bir genç kız ile tanışarak bütün hayatını değiştirir ve kitaplara karşı ilgi duymaya başlar. Daha fazla spoiler vermeden kelimelerimi tamamlamadan önce belirtmek isterim ki kitap George Orwell'in 1984 adlı romanını biraz anımsatmıyor değil. George Orwell severlere muhakkak öneririm.
69 syf.
·
Puan vermedi
Albaya Mektup Yok
Birazcık Spoiler içerebilir :)
Roman; Albay, Albayın Eşi ve oğulları Agustin'den kalan dövüş horozunun ve sokağa çıkma yasağının olduğu gazetelerin gerçekleri yazmadığı bir yaşamın hikayesini anlatıyor. Albay iç savaştan sonra yapılan anlaşma sonrası emekli oluyor ve aylığa bağlanıyor. Fakat bir türlü beklediği aylık gelmiyor.
Birazcık spoiler içerebilir !!!!!!
Gonçarov bize OBLOMOV 'la batı ile doğunun farkını iki karakter üzerinden muhteşem bir şekilde sunuyor.Doğuyu temsilen karşımızda Oblomov(Rus) karekterini bulurken Batı da ise baş karakterimizin büyük destekçisi tek dostu Stolts(Alman)çıkıyor.
Ayrıca Gonçarov tarihe de " Oblomovluk" kelimesini bu
