Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
349 syf.
10/10 puan verdi
Başından Günümüze Türkiye Eğitim Sistemine Kapsamlı Bir Bakış
Bu inceleme ve bu kitaptan yaptığım alıntıları medium hesabımdan okumak için tıklayınız: sametonurr.medium.com/316b00b8c316 Rıfat Okçabol'un "Türkiye Eğitim Sistemi" kitabı 2002 yılında Ütopya Yayınevi'nden çıktı. Kitabın alt başlığı: "Tarihsel Gelişim, Sistemin Betimlenmesi, Çözümlenmesi ve Yeniden
Türkiye Eğitim Sistemi
Türkiye Eğitim SistemiRıfat Okçabol · Ütopya Yayınevi · 20051 okunma
Bukowski edebiyatı toplumsal bir nitelik taşır. Her ne kadar bireysel nitelikte görülse de eserlerinde; bireysel hayıflanma, eleştiri, isyan ve yıkıcılık gibi konular toplumsal bir hal alır onda; çünkü ortaya koyduğu her soruşturma bütünsel birbakış açısını taşır. Her mahrem ayrıntı onda genelin parçasıdır.
Sayfa 69 - İkaros YayınlarıKitabı okudu
Reklam
96 syf.
7/10 puan verdi
1 / 6 FERİT EDGÜ'NÜN ‘KOŞUCU’ ADLI KÜÇÜREK ÖYKÜSÜNE ‘AÇIK YAPIT’ ÇERÇEVESİNDEN BAKIŞ Rıdvan Şahin Ferit Edgü,1950’li yılların sonundan itibaren günümüze kadar şiir,hikaye,roman ve deneme gibi türlerde eserler vermiş bir yazardır.Yazar, eserlerinde varoluşçuluğun insan üzerindeki etkilerini ve insanın varoluşsal sorgulamalarını,dilin ve
Do Sesi
Do SesiFerit Edgü · Sel Yayıncılık · 2017575 okunma
360 syf.
7/10 puan verdi
Murtaza
Murtaza
Orhan Kemal
Orhan Kemal
 1 / 12 ORHAN KEMAL’İN MURTAZA ROMANINA GADAMER HERMENÖTİĞİYLE BİR YAKLAŞIM Rıdvan ŞAHİN Tarihçe: Hermenötik,teolojik bir yorum sorunuyla ortaya çıkar.Dinsel metinlerin ezoterik içerikleri bu sorunu doğurur.Karmaşadan bir bütünlüğe ulaşan evren,bütünlüğünü düzenle bulur.bu düzenin açıklanması da akıl yoluyla olur.İnsan,Antik
Murtaza
MurtazaOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20183,407 okunma
Gece ile gündüz, gerçek ile hayal birbirine karışıyordu. Her şey kendi karşıtını içinde saklıyordu. Gece, gündüzün rengini sararken; hayal, yeni bir gerçeğin müjdesini veriyordu. Çıplak bedeniyle sereserpe uzayan kent, üzerine simli, ipekli, yumuşak bir örtü sarıyordu. Ama köy insanlığın çocukluk çağını, kent de olgunluk çağını temsil ediyorsa, İstanbullular kaygılı ergenler gibi hâlâ arafta yaşıyordu. Güzele uygun bir bakış edinemiyorlardı. Gündüz ürkek dolaşıyor, gece tedirgin yatıyorlardı. Güzel bir kent istemenin, güzel bir yaşam istemek olduğunu unutuyorlardı.
Sayfa 219 - İletişimKitabı okudu
“nesnel-bilimsel” dediğimiz bakış da aslında garp’tan aktarılma birbakış tarzıdır; bizi sahici bir nesnelliğe değil, garp’tan çok farklı koşullarda gelişmiş bir olguya garp’ın terimleriyle bakmaya götürecektir.
Reklam
Şu kesin ki hepimiz, bu yüzyılın sıradan insanların çağı olduğunu, toprağın, havanın ve suyun efendisinin bu sıradan insanlar olduğunu ve ulusların tarihsel yazgılarının bu alelade insanların elinde olduğunu söylüyoruz. İnsanoğlunun görkemine onurlu bir bakış getiren bu tablo, ne yazık ki sadece bir hayaldir ve bambaşka bir gerçekle karşı karşıyadır. Gerçekte insanoğlu, onun adına uzayı ve zamanı fetheden makinelerin kölesi ve kurbanı olmuştur. Onun fiziksel varlığını koruyacağı iddia edilen savaş teknolojisi tarafından sindirilmekte ve tehlikeye atılmaktadır.
Beyhude bir hayaldi, Nisan güneşi gibi geldi geçti, Bir bakış, bir söz aklımı çeldi Gönlümü çaldı, çekti gitti.
Sayfa 167Kitabı okudu
Beyhude bir hayaldi, Nisan güneşi gibi geldi geçti, Bir bakış, bir söz aklımı çeldi, Gönlümü çaldı, çekti gitti.
Sayfa 153Kitabı okudu
Genellikle aydından anlaşılan, okuduklarını sindir­memiş, Türkce yerine Saçmasapanca konuşup yazan, bilgiç­lik taslayan, üstünkörü, klasik kültür değerlerimize yabancı, bu yüzden de düşman biri olma keyfiyetidir. Halis aydınsa, geniş çaplı tecrübelerinden hareketle yaşadıklarını, tecrübe­leri ile okuduklarını özgünce sentezlemiş kişidir. Bu, geçmiş çağların bilgesidir. Önemli olan, özgün sentezden yeni birbakış açısının çıkmasıdır. Büyük insan dediğinizde, aklıma gelen en çarpıcı örneklerden biri Einstein'dır. O, küçük yaş­larda Kant'ı, Schopenhauer'ı okuyan ve onların ilhamıyla özel ve genel görelilik teorilerini ortaya koyan biridir. Oku­duğunuz eserlerden hareketle doğrudan doğruya bir şey ku­ramayabilirsiniz. Ne var ki önemli olan, okunan eserlerin olağanüstü dikkat yoğunlaştırmasına götürmesi ve birer esin kaynağı olmasıdır.
Reklam
Şu kesin ki hepimiz, bu yüzyılın sıradan insanların çağı olduğunu, toprağın, havanın ve suyun efendisinin bu sıradan insanlar olduğunu ve ulusların tarihsel yazgılarının bu alelade insanların elinde olduğunu söylüyoruz. İnsanoğlunun görkemine onurlu bir bakış getiren bu tablo, ne yazık ki sadece bir hayaldir ve bambaşka bir gerçekle karşı karşıyadır. Gerçekte insanoğlu, onun adına uzayı ve zamanı fetheden makinelerin kölesi ve kurbanı olmuştur. Onun fiziksel varlığını koruyacağı iddia edilen savaş teknolojisi tarafından sindirilmekte ve tehlikeye atılmaktadır. Dünyanın bir yarısında belli sınırlar dahilinde garanti edilen ruhsal ve ahlaki özgürlüğü kaotik bir kafa karışıklığı ile karşı karşıyadır. Dünyanın öteki yarısında ise, bu özgürlükler tamamen yok edilmiştir. Son olarak, trajediye biraz komedi eklemek gerekirse, doğa unsurlarının —toprağın, havanın, ateşin ve suyun— bu efendisi, evrenin bu hakemi onurunu hiçe sayan ve bağımsızlığını bir saçmalığa dönüştüren fikirleri kendi bağrında beslemektedir. Başarıları ve malvarlıkları onu daha büyük bir insan yapmaz; aksine, üretimin “adaletli” dağılımı kuralı altında çalışan fabrika işçisinin kaderinin de bize apaçık gösterdiği gibi, bu insan küçüktür.
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.