Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Az gelişmiş babanın az gelişmiş tek oğlu, Şimdi hatırladım da gene gözlerim doldu. Donuk aydınlığında idare lambasının, Üzerine eğilen gölgenin (babasının) Varlığından habersiz, soluk bir ateş gibi Küçücük yatağında. Bir aydınlık belirdi: "İşte güneş doğuyor. Kurtuldu, yaşayacak!" Yamalı bir yıldızdı ilerde ışıyacak. "İzin ver Selim biraz, Hegel, Fichte diyelim, Felsefeyle ilişkin biz de ekmek yiyelim." Böyle buyurdu Kargı, thus spake King Solomon. Yerindedir bu yargı, evet haklı Platon, Felsefeyi seviniz, fakat koparmayınız. Demekle özetliyor: bu dünyada yalnızız. Özür dilerim senden bu sütunda açıkça, Çocukluk günlerine kapılmışım çocukça.
Sayfa 117 - BİRİNCİ ŞARKI, 95, 100, 105
Dünya nüfusu hızla artmakta ve biz hala karşılaşamadık. Anlayacağın işler gittikçe zorlaşıyor. Bu kadar insanın arasında sana rastlamam kolay olmayacak. Diyelim ki hiç karşılaşmadık olabilir yani hayat bu sonuçta. O zaman sen sadece şunu hatırla: "aşk bir kalp uzağında"...
Reklam
- Diyelim ki gitmedim. Seninle beraber olmaya devam ettik. Ne değişecekti ? + Sevişirdik. - Başka ? + Sabahları beraber uyanırdık. Ben senden önce kalkardım. Senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. Bana gülümserdin. Sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. Sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. Sonra dışarı çıkardık. Dışarda yağmur yağıyor olurdu. Biz şemsiyeyi almazdık. Sırılsıklam olurduk. Sonra sen bana sokulurdun. Ama saçağın altına hiç girmezdik. Sonra sen üşütürdün. Ayakların buz gibi olurdu. Ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. Sonra bayramları babaannenin mezarını ziyarete giderdik. Hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. Hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. Orada öylece ağlayışını izlerdim. Başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. Sonra.. sonra hiçbir şey yapmazdık. Öylece otururduk. Çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. Hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.
"Hepimiz karşılığını yapamadığımız, hiçbir zaman ödeyemediğimiz iyilikler görmüşüzdür. Kaldı ki, ödemeye kalksak bile, ödenemez ki.. .Diyelim, en zor koşullar altındayken birisi küçücük bir iyilikle bizi o durumdan kurtarıyor. Bu iyilik, bin katıyla geri vererek bile ödenemez. Bizim içinde kıvrandığımız o zor kosul, bize iyilik edenin başından tıpkı tıpkısına geçemez ki... Bize yapılmış bu iyilikleri, biz de zor durumlardaki başka birilerine yardım ederek belki ödeyebiliriz. Kimi zaman zor durumlardaki tanımadığım kişilere yapmaya çalıştığım iyilikleri, yakınlarım bile enayilik diye nitelerler. Oysa ben, bana yapılmış o ödenmez iyiliklerin altında ezilmemek için başka birilerine iyilik yapmaya çalışırım, enayliğimden değil."
Sayfa 103 - Nesin Yayınevi, 25. BasımKitabı okudu
...Diyelim ki terslik onlarda.Biz daha ters davranıp onların tersliğini arttırmıyor muyuz ?
Gerçekten de bu insanlar bir çocuk yaptıklarında kendilerine hiçbir şey sormazlar, oysa bir çocuk yapmanın ve her şeyden önce de kendi çocuğunu yapmanın felaket yaratmak olduğunu ve bu yüzden bir çocuk yapmanın ve hele kendi çocuğunu yapmanın kepazelikten başka bir şey olmadığını söylüyor. Ve çocuk yapıldığında, diyor Oehler, onu yapanlar kendi
Reklam
Biz o kişiden (aile arkadaş sevgili vs.) sorumlu değiliz. Onun duygu durumundan, onun bakımından, onun mutluluğundan, sorumlu değiliz. Biz o kişi için yaşamıyoruz ve bizimle kendi hayatımız var. Bunları kendimize sık sık hatırlatalım ve suçluluk hissettiğimizi fark ettiğimizde "Hayır bu suçluluğu reddediyorum çünkü bunu hak edecek hiçbir şey yapmadım." diyelim kendimize.
Sayfa 33
Mesela bana, "Türkiye için bir dilek dileseniz ne olurdu?" diye sorsalar, "Türk vatandaşlarının etki alanlarının ve bu etki alanı içerisindeki önceliklerinin farkına varıp ona göre sorumluluk almalarını isterim, "diye yanıtlardım. Toplum olarak biz herkesi tenkit etmeyi severiz, biliyorsun. Ekonomide, siyasette, sporda, hemen her konuda...Ama kendimize dönüp bakıyor muyuz? Örneğin evde üç aydır bozuk olan bir sifon vardır ve sürekli su akıtıyordur diyelim. Bunu gayet iyi bildiğimiz hâlde kalkıp onu tamir ettirmeyiz. Dahası insanımız bu basit hareketin Türkiye'nin geleceği ve ekonomisiyle ilişkisini henüz kurmuş değil. Çocuklarına bu şekilde örnek olmanın Türkiye'nin geleceğine ne kadar büyük zarar veren bir tavır olduğunu farkında değil. Bir anne babanın etki alanının içinde o tamirat... Sonuç üretiyor. Sorun çözüyor. Yapmazsan sorun kalıyor. Aylarca da sürüyor. İşte sana mikrokozmos...O nedenle etki alanı ve etki alanının içerisine giren önceliklerin farkına varıp onların sorumluluğunu alma meselesini çok önemsiyorum.
" Namaz vakti geldiğinde onu hemen kıl. Kınayanın kınamasına bakma. Seni Allah beğeniyor yetmez mi ? Yeryüzü biz müminlere mescid kılındı. Ne diyelim, Allah ( c.c. ) hepimizin yardımcısı olsun vesselam. "
Sayfa 154 - Ensar Neşriyat 245. BaskıKitabı okudu
"Asıl vatanından, ait olduğu yerden, Rabbinden ayrılan insan ayrılık acısı ve elem çekmektedir. Ama çektiği özlemi başka şeylere yorar da bu dünyadaki şeylerle yetinmeye çalışır. İmanlı da olsa imansız da olsa, insanın içindeki o gizli sıkıntının sebebi Rabbinden ayrı oluşudur. İman etmeyenler bu açlığı dünya ile kapatmaya çalışır biz iman edenler de bunun ancak Allah aşkı dolabileceğini biliriz. Ya da bilmeliyiz diyelim."
Sayfa 122 - Hayy KitapKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.