Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bokların içinde uzun süre debelenirseniz, leş gibi kokusu peşinizi asla bırakmaz.Bulabildiğiniz her türlü sabunu alırsınız, teninizi kızarana dek ovalayabilirsiniz, ama bir gün dışarı çıktığınızda üstünüze bir sinek konuverir.Sonra, bir tane daha ve bir tane daha konar...Çünkü bilirler.O taptaze cildin altında, bok olduğunuzu bilirler.Boktan başka bir şey olmadığınızı bilirler.Dilediğiniz kadar temizlenebilirsiniz ama sinekler her zaman nereye konacaklarını bilirler.
Felicindo ondan azıcık borç isteyecekti, ama tam o sırada evlerin oradan bir horoz öttü. Köyün son horozuydu bu, kurban edi- lecek fedakâr horoz, ölüm ülkesinden geliyordu sesi; sırf pislik olsun diye keyifle, yanlış zamanda ötüyordu. Ve horoz üüürüsü geceyi kırar kırmaz, bu ışıltılı süvari, çalılıkların arasından ateşler saçarak dağın içinde yok
Sayfa 183
Reklam
Güzelliklerden bahsediyorsun, gülünç sevmekten, sevilmekten, namustan On pezevenk gücünde yalanların Yayılan bok kokusu ele vermese kanat takıp uçacaksın sanki, melek Diyorum, sana rağmen olmalı bizi seven bir tanrı
Bok böceği tabiatlı olanın dimağına Gül kokusu zarar verir
"Bok kokusu alıyor musun?" dedi Emre o arada kulaklıktan. "Kan kokusu alıyorum," dedim gözlerim kapalı bir halde. "Ha benim burada ahır varmış," dedi Emre. "Senin orada mezarlık ol­ masın?"
Irgatlar çevrelerini saran güzelliği duymadan ,sezmeden uyanıyorlar. Usul usul, yorgun, güçsüz. Ağrılar sızılar içinde kalkıyorlar. Ağızlarında zehirlerin tadı, başlarında sızı. Kiminin beli, kiminin eli tutmuyor. Sabah bozuluyor; taze bir bok kokusu doluyor genizlere.
Sayfa 321 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
:D :D
her yerde aynı bok!... aynı bok derken bildiğimiz bok!... yani herkes kendi bokunun kokusuna katlanabilir ama misal Estelle'in bokunun kokusu, ki hadi diyelim ölüp bitiyoruz Estelle e, gene de çekilmez!... bağırtır adamı “cam açın! cam açın!” diye...
"Kusura bakmayın ama Başkomserim, üç meslek vardır, birbirine benzer: Şoförlük, polislik, orospuluk... Ne gecesi vardır bu işlerin, ne gündüzü... Ne derdi biter, ne belası... Her türlü insanla uğraşırsınız: psikopatı, sarhoşu, esrarkeşi, âşığı, sapığı, çaresizi, hırlısı hırsızı, masumu, katili... Bütün milletin kiri pası, teri kokusu siner üzerinize... Üstelik parasında da bir bok yoktur, üç kuruş ya geçer, ya geçmez elinize... Velhasıl Başkomserim, zor iştir bu üç mesleğin erbabı olmak. Allah hepimizin yardımcısı olsun..."
Sayfa 127Kitabı okudu
Sidik ve bok kokusu altında Paris sokakları!
Çiftçi de, rahip de, zanaatçı kalfası da, ustanın karısı da kokar, bütün soylu tabaka, hatta kral bile yırtıcı bir hayvan gibi kokar, krali­çeyse ihtiyar bir domuz gibi kokardı, yaz olsun kış ol­sun.
Hindistan başka bir dünya
...Üstelik işçilerin çoğu yüklerini başlarının üstünde taşımak zorundadır. İşte bu tuvalet temizlikçilerinden biri olan Naravanamma bunu şöyle anlatır: Yağmur mevsiminde durum hakikatten berbattır. Suyla karışan boku [başımızın üstünde] taşırken sepetlerden kıyafetlerimize, bedenlerimize ve yüzümüze damlar. İşten çıkıp eve gittiğimde bazen yemek yemekte zorlanırım. Bok kokusu kıyafetlerimden ve saçımdan asla çıkmaz. Fakat bu bizim kaderimizdir. Çocuklarımı beslemek için bu işi yapmaktan başka seçeneğim yok.
Sayfa 265Kitabı okudu
Reklam
“kimse “ötekinin beni”ni sevmez!... Çinliler de sevmez, Ulahlar da sevmez, Saksonlar da sevmez, Berberiler de sevmez!... her yerde aynı bok!... aynı bok derken bildiğimiz bok!... yani herkes kendi bokunun kokusuna katlanabilir ama misal Estelle'in bokunun kokusu, ki hadi diyelim ölüp bitiyoruz Estelle e, gene de çekilmez!... bağırtır adamı “cam açın! cam açın!” diye...”
Burada oyun oynamıyoruz. Bizim işimizde fırsat bir kez kaçtı mı bir daha bok yakalarsın.
Biliyor musun doktor, bence hayat hala boktan. Ama bana burada verdikleri şey gerçekten iyi. En azından bok kokusu eskisi kadar yoğun gelmiyor.
Hiç kimseyi tanımadığım, hiç kimsenin beni tanımadığı bu kalabalıkları deliler gibi seviyorum. Böyle zamanlarda kendimi, tekerlekli bir cam fanusun içinde yalnızca benim onları gördüğüm hayaline kapılıyorum. İnsanı, sadece böyle sevebiliyorum. Birileri beni geçiyor. ben de başka birilerini. Kimisiyle aynı yönde kimisiyle ters yönde yürüyoruz. Birbirimizin hiçbir şeyini bilmeden, mesela irinli kasıklarını, günlerdir su değmemiş koltuk altlarını, sol ayağındaki mantarı, az önce ettiği küfrü, günlerdir kafasını kurcalayan o ağır yükü, yirmilik dişininin kancık ağrısını, yetiştiklerini veya geç kaldıklarını, ihanetini, sadakatini, piçliğini, cebindeki son beşliğini, ilk günahını, avuçlarındaki kanı, tırnaklarının arasındaki çiş ve bok parçalarını, bir insanı ne zaman nasıl ve ne kadar sevebileceğini, ne olursa nefret edeceğini, en son ne için hangi yalanı söylediğini ya da kimin yalanına kandığını, hayatında kimse olup olmadığını, birinin hayatında kimse olup olmadığını bilmeden ve umurunda da olmadan geçip gitmenin benzersiz hazzı. Çünkü bilince yani birilerine ait birtakım bilgilere sahip olunca mesela, bir kere soluyunca bir daha burnundan çıkmayacak her köşede arayacağın kokusu, denk gelmedikçe yanan canın ve işte bunların omuzlarına karabasan gibi çöküşü.
Sayfa 15 - ketebeKitabı okudu
119 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.