Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hayatın bir planı yoktur. Varsa da, bizim hayatlarımızı ve seçimlerimizi aşan bir plan olmalı bu, akıl erdiremeyiz, boş yere zaman yitirmeyelim.
Kalkması için kadını cezbeden hiçbir şey yoktu. Bir gün öncesinin masum eğlenceleri artık çekici gelmiyordu, onun nazlı ilgisi çabuk dağılan türdendi. Oda boştu, havası kalmamış gibiydi, kendini bu yalnızlığın içinde anlamsız hissediyordu kadın; kimsenin onu arayıp sormadığı bu yerde boş, yararsız, yıpranmış, bitkindi: Neden burada olduğunu ve buraya nasıl geldiğini önce ağır ağır anımsamalıydı. Günden ne bekliyordu ki, titrek ve sessiz adımlarıyla durup dinlenmeden sessizliğin içinde ilerleyen saate gözlerini öylece dikmişti?
Sayfa 8 - Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
SEVGİLİM, BEN ŞİMDİ.. Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz, "Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz" Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor
304 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Gizli Vuruş
Herkese Merhaba, Yeni bir hokey serisi ilk kitabını bittirdik. Yani hangi amaçla yazmış bu kitabı anlamadım bile o kadar boş bir kitaptı. Kitabın yarısı zaten mesajlaşmalarla doluydu. Beğenmedim Kitap; tesadüf bir şekilde tanışırlar. Issız bir yolda giderken yanlışlıkla colline çarpar, yani kıl payı kurtulur çapmaktan neyse işte araba ile
Gizli Vuruş
Gizli VuruşTeagan Hunter · Pukka Yayınları · 2023551 okunma
Dağın Yamacındaki Büyüleyici Manastır: Sümela Sabahın ilk saatleri, puslu hava eşliğinde servis aracımızla yola çıktık. Sümela Manastırı’nı ilk defa göreceğim için çok heyecanlıydım. Araç yavaş yavaş Trabzon Maçka’ya doğru hareket ederken ben solumdaki camdan Trabzon’u seyrediyordum. Gözlerimin önünden evler, apartmanlar, dükkanlar, okullar,
Müzeyyen gitti. Odanın eşiğinde, badanalı ayna, aynadaki diğer Müzeyyen ihtimali ve oda ile kaldım. “Git oğlum,” dedim kendi kendime, “çık git, uza.” Salona döndüm, toparlanacaktım. Boş gözlerle çevreye baktım. Ufaklığın resim karalamalarını gördüm. Birlikte bir resim çizmiştik. Resimde, desenlerinde güleç güneşler taşıyan palyaço giysileri giymiş birileri, bir meydanda dans ediyorlardı. Dans edenler bizdik. Ufaklık ile Avustralya’ya gidecektik. Ben meydanlarda klarnet çalacaktım, ufaklık beline inen saçları ile dans edecekti. Para toplayıp eve dönecektik. Müzeyyen’e günün muhabbetlerini anlatacaktık. Ufaklık okula gitmeyecekti. Eğer, “ister gel, ister gelme” okulu var ise, oraya gidecekti. Sorusu olan ve cevap arayanlar bu okula gidecekti. Biz ufaklık ile gidip, “Hocam bir sorumuz var,” diyecektik. Hoca bize, “Haydi sor sor!” diyecekti. Biz de, “Hocam, yılanbalığı yılan mıdır, yoksa balık mıdır?” diyecektik. “Eğer yılan ise niye balık ya da tam tersi?”
Reklam
- «Peki böyle bir vakitte ve niçin Kur'an okunuyor?» O zaman bana «bir yaşıma daha girdim» dedirtecek kadar acayip bir şey anlattılar. Ailenin (veya ailelerin) en büyüğü olan adam, öldükten sonra kıyamet günü gelinceye kadar ruhuna Kur'an okunmasını vasiyet etmiş. Bunun için yetecek kadar serveti vakfetmiş. Onun için her gün sabahtan akşama kadar durmadan Kur'an okunuyor. Meğer benim kulağıma gelen ses bu okunan Kur'an sesi imiş. Kur'an okunan yeri görmek istediğim için beni Kur'an odasına götürdüler. Bu oda, penceresi bir yanı açık dikdörtgen biçimi binaların ortasındaki meydana nazır. Kur'an okuyan adam bu pencerenin içinde okuyor, böylece hepsi Kur'an sesini duyuyorlar. Odada 12 tane hasır var. Her hafız pencerede okuyor bir saat. Onun sırası bitince başka bir hafız alıyor; sırası biten hafız gidip hasırının üstüne uzanıyor. Yemek zamanlarında uşaklar tabla getiriyorlar; boş olan hafızlar, Kur'an okunadursun, yemeklerini yiyorlar. Yan gülmekten, yarı hayretten çatlayacağım. Sanki Amerikan «mass production» usulü ile Kur'an okuma. Bilmem hiç bir Müslümanın aklına böyle bir şey geldi mi? Acaba adam hayatında böyle seri halinde günah mı işlemişti ki ahirete gidinceye kadar mezarında Kur'anın sayesinde kendini cennete hazırlamayı düşünmüş?
Sayfa 160 - Çağdaş Yayınları
80 syf.
·
Puan vermedi
·
10 saatte okudu
Newyork Üçlemesi'nin ikinci kitabı Hayaletler,bir oturuşta okuyabileceğiniz incelikte yine bir dedektiflik hikayesiyle var olur.İlk kitapta olduğu gibi burada da bir başkasını takip etme olayı ile defterlere alınan notlarda bir kesişme noktası var.Ayrıca ilk kitap Cam Kent'te dedektif çözüm yolu bulamadığında Paul Auster'e danışırken Hayaletler 'de Mavi,eski iş ortağı Kahverengi'ye danışır.Bu danışmaların sonu boş çıkarve dedektiflerimiz kendi başlarına kalırlar.Bu kitapta isimler renklerden oluşmuştur.Mavi'nin ilk başta kadın bir karakter olduğunu düşünmüştüm ama değilmiş.Her iki kitabın diğer bir kesişme noktası da peşine düştükleri insanın isminde bir kitap elde etmeleri ve o kitabı gözden geçirmeleridir.Takip ettikleri kişilerle kimlik değiştirerek iletişime geçmeleri de dikkat çeken bir durum elbette. Üçüncü kitap Kilitli Oda bakalım bize neler anlatacak.Kitapla ve sevgiyle kalınız.
Hayaletler
HayaletlerPaul Auster · Can Yayınları · 2018795 okunma
"Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, "Erkekler ne der?" diye düşünmeden yazın!.."
Şu sıralar herkes için çokça geçerli.Yazın.
"para kazanın kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın.Ve yazın erkekler ne der diye düşünmeden yazın!.."
Reklam
Müzemde Bir Hayat
"Zaman zaman kendimi bir müze bekçisi olarak görüyorum. Kimsenin gezmediği, kendime sakladığım boş bir müzenin bekçisi." der Haruki Murakami. Ben de böyle hissediyorum. Ancak bazen müzeme ziyaretçi buluyorum, heyecanlanıyorum. Elim ayağıma dolaşıyor bir süre. Ama her şeye rağmen ona müzemin inceliklerini gösteriyorum. Bir eşya, bir oda, bir kat... Göstereceklerim bitince gezi de bitiyor. Ama her ziyaretçi aynı olmuyor. Kimileri oluyor kalbimin toz tutmaya başlamış noktalarına bir esinti getiriyor beraberinde. Kendi kalbinden gelen esintiler kalbime can veriyor, birazcık daha yaşıyorum hayatı. O zaman müzemin diğer katlarına geçiyoruz beraber. Bazen en sevdiğim odalara, bazen de kendimin tek başına girmeye cesaret edemediği zincirli odalara...
Sevgilim, Ben Şimdi Ankara'da
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz, "Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz" Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor sensiz O köklensin
Oda boştu, havası kalmamış gibiydi, kendini bu yalnızlığın içinde anlamsız hissediyordu kadın; kimsenin onu arayıp sormadığı bu yerde boş, yararsız, yıpranmış, bitkindi.
Sayfa 8
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.