İster sevgili, ister dost olsun,
ayrılmak saati gelip çattı mı, sakın gizleme;
sen omuzdan kesilmiş bir çaresiz kolsun.
Eskiye de boş ver onu da eşeleme;
ne iyiydik’ler, yine görüşürüz’ler
dikenli tel gibi takılmasın boğazına.
Biliyorsun bu sözler inandırıcı değiller.
Çoğaltmadan katlan acının en azına;
bekleme aracın kalkmasını, ayrılıklar götürü.
Karış telâşlı bir kalabalığın içine,
yürü ardına bakmadan, durmadan yürü;
yeni aşkların, yeni dostlukların geleceğine.
Alıştır kendini her şey biter ve gömülür;
“ve nice yazlardan sonra kuğu da ölür.”
Hoşçakal su gibi giden gençliğim.
Bir daha bu yaşıma dönemeyeceğime göre; her zaman hatırlamam gereken birkaç şeyi not alacağım Sende okursan belki kendinden bir şeyler bulursun ya da bulmazsın; bilemiyorum. - Eğer bir gün çok bildiğini düşünürsen hemen kurtul bu düşünceden; kaç yaşına gelirsen gel hep az bilmiş olacaksın, hep yaşamadığın
Yalnız başınasın. Yalnız. Yal...
- YAPMA. Soluk almana odaklan: Al… Ver… Al… Ver...
Karanlıkta yalnız başına. Bir hiçlik. Canlı canlı gömülmüş gibi. Ya da ölü. Ölüm böyle bir şey olmalı. Sonsuza dek hiçlik. Görüntü yok, ses yok, his yok. Sadece boş bir karanlık. Tek başına...
- Tanrı aşkına, yirmi dokuz yaşındayım! Karanlıkta birkaç saat yalnız başıma kalabilirim.
Ama ya birkaç saat değilse? Ya birkaç günse? Ya da birkaç hafta? Ya da AYLAR boyu? Ya… Ya YILLARSA? Belki de...