Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz ferdi kahramanlık sahneleriyle meşgul olmuyoruz. Yalnız size Bombasırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafeniz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına hepsi düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz! Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kur'an'ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, hayret ve tebrik edilecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.
Sayfa 152 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okudu
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, luıritasmı alıp şöyle izah ediyor: Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesi ve korunmasıyla görevli olarak oralarda bulunan bir müfreze erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm. Size şu konuşmayı aynen okuyacağım: Kendim erlerin önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? dedim. -Efendim, düşman! dediler. -Nerede? -İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten, düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman. artık bilmiyorum. bir mantık muhasebesi midir, yoksa içgüdüyle midir, bilmiyorum; Kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "marş marş" ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.
Sayfa 144 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okudu
Reklam
Üçüncü Anlaşma: Varsayımda Bulunmayın
Üçüncü anlaşma varsayımda bulunmamaktır. Her şeyle ilgi­li varsayımlarda bulunma eğilimimiz vardır. Varsayımlarda bu­lunmanın problemi, varsayımlarımızın gerçek olduğuna inan­mamızdır. Onların gerçek olduğuna yemin edebiliriz. Başkaları­nın neyi düşündüğüne ya da yaptığına dair varsayımlarda bulu­nuruz. Varsayım teorilerimizi kişisel algılarız. Sonra da o kişile­ri suçlar ve sözlerimizle duygusal zehir saçarak tepki gösteririz. İşte bu nedenle varsayımda bulunduğumuz her şeyde prob­lemlere de davetiye çıkarırız. Varsayımda bulunuruz, yanlış an­larız, kişisel algılarız ve hiç yoktan koskocaman bir drama yara­tırız. Yaşamınızdaki üzüntülerin ve dramaların kaynağında kişisel algılamak ve varsayımda bulunmak vardır. Bu cümlenin gerçek­liğinin üzerinde bir an olsun düşünün.
Sayfa 69 - PdfKitabı okudu
Neden bu acılarla dolu dünyada kalacaktım? Bu lanet olası dünyadan bir an önce kaçmaya karar verdim.
Sayfa 48 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
" Hayat çok garip, herşeyi bir arada yaşamamız, dümdüz bir çizgide. Ama resmin tamamı bu değil. Çünkü hayat yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da oluşur. Ve yaşadığımız her an... bir çeşit dönemeçtir."
" yaşam bir evrimdir. Biz ise bu evrimin bir dönemine 'biçim' dediğimiz sabit bir bakış açısıyla yoğunlaşıyoruz. Ve değişim, algımızın şanslı ataletinin üstesinden gelecek kadar dikkate alınabilir hale geldiğinde, işte biz o zaman bedenimiz biçimini değiştirdi diyoruz. Ama gerçekte beden her an biçim değiştirmektedir. Daha doğrusu biçim diye bir şey yoktur, çünkü biçim demek hareketsizlik demektir, gerçeklik ise harekettir." Henri Bergson
Sayfa 73 - Norgunk
Reklam
...Türkiye bir tane daha "Müslümanlar Kur'an okumadığı için Müslüman, bakın biz araştırıp ateist olduk'' çu tayfa kazanmış (!) oluyor. Aslınsa bu okumalar esnasında denk gelinen bir garabet olmaktan çok insanların kulaklarına kitap dışı kaynaklardan (Sosyal medya gibi) itilen bir probaganda.
güzel, çok güzel bir kadın vardı perdede, güzel olduğu kadar dertliydi de. sonra geniş ve sakin bir ırmak gördü, sonra bir çiftlik evi, yeşillikler içinde bir amerikan çiftliği. sonra, dertli güzel kız galip’in daha önce hiçbir filmde görmediği orta yaşlı bir adamla konuşmaya başladı. konuştukları kadar ağır ve sakin hareketlerinden ve yüzlerinden hayatlarının dertlerle dolu olduğunu anlıyordu galip. anlamaktan öte, biliyordu. hayat dertlerle doluydu, acılarla, biri bitince öbürü gelen, öbürüne alışırken bir yenisi bastıran ve yüzlerimizi birbirine benzeten derin acılarla. birdenbire de gelseler, bu acıların çoktan beri yolda olduğunu biliyorduk biz, onlara kendimizi hazırlamıştık, ama gene de dert, bir kâbus gibi üzerimize çökünce bir tür yalnızlığa kapılıyorduk; başka insanlarla paylaştığımızı sandığımız zaman mutlu olacağımız umutsuz ve vazgeçilmez bir yalnızlık. galip bir an kendi derdiyle perdedeki kadının derdinin bir olduğunu hissetti; ya da dert yoktu da ortak bir dünya vardı: çok fazla bir şeyler beklenmeyen, ama hiçbir zaman da küsülmeyen, anlamı ve anlamsızlığı sınırlı, insanı alçakgönüllüğe çağıran yerli yerinde bir dünya.
Sayfa 102 - yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
Musa: Rabbim! (Araştırmayarak, haksızdan yana taraf olarak, adam öldürerek üç yanlış yaptım.Sana şükürler olsun üç hatayı arka arkaya yapmama rağmen beni bağışladın.) Bana verdiğin bu nimetin hakkı için kim olursa olsun bir daha asla zalimlere arka çıkmayacağım.
Sayfa 601Kitabı okudu
Allah yolunda gidenler için hayatın doğal akışı böyledir.Şerden sonra hayır, zordan sonra kolay, havftan sonra reva gelir.Hayatın bu akışını bilenler, her parçaya bütün içinde, bütünlük içinde bakarlar.Bu gerçeği bilenler için yaşadıkları hayat Kur’an’da senaryolarını okudukları seyrettikleri bir film gibidir.İlk kez seyredenlerin hop oturup hop kalktıkları filmde onlar içlerine sekine inmiş gibi sakindirler.
Sayfa 599Kitabı okudu
Reklam
Her şey fani… Her başlayan bitecek, her gelen gidecek, her doğan ölecek.Dolayısıyla, bu dünya sevilmek için değil sevdirmek için doymak için değil tatmak için var.
Sayfa 596Kitabı okudu
İçinde bulunduğun şartları değişmez zannetme, eğer bu zor şartlarda siz değişmezseniz, Allah dilerse ve hikmeti iktiza ederse bütün hadiseleri sizin lehinize değiştirebilir.
Sayfa 595Kitabı okudu
Bizim şarap içmemiz ne keyfimizden, Ne dine, edebe aykırı gitmemizden; Bir an geçmek istiyoruz kendimizden: İçip içip sarhoş olmamız bu yüzden.
“Millie.” Sesim kırgın ve çaresizdi. “Ne yapmam gerekiyor?” Kapıya yürürken, “Buna, verecek bir cevabım yok,” dedi. “Bildiğim tek şey, bir an önce karar vermen gerektiği. Ne kadar uğraşırsan uğraş bu tür şeyler asla saklı kalmaz, Peder. Ve onun gibi bir kadının hayatının geri kalan yıllarını senin gizli metresin olarak geçirmek istemesi imkânsız. Bundan çok daha fazlasını hak ediyor.”
Sayfa 208Kitabı okudu
Yoksulluk, miskinlik dolu bu aşağılık dünyada ilk kez bir güneş ışını, hayatımı aydınlattı sanmıştım. Ama ne yazık, bu güneş ışını pek de süreksiz bir parıltı oldu, bir meteordu sanki, bana bir kadın, daha çok bir melek kılığında göründü. Işıltısında kısa bir an, bir saniyelik bir zaman için hayatın bütün bedbahtlığını gördüm, azamet ve güzelliğini kavradım. Sonra da bu parıltı, pek de çabuk, karanlığın uçurumuna gömüldü. Hayır, bu süreksiz ışını kendime alıkoyamadım, tutamadım.
Sayfa 3 - YKY Yayınları
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.