Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bütün hayvanlar arasında bitek o çok uzun bisüre akıllı kalabilmiş ve Algernon okadar akıllıymışki ona yemek verdiklerinde herseferinde deyişik bi kilit koyuyolarmış ve o herseferinde bu yeni kiliti açmayı başarıyomuş. Bu beni biraz üzdü çünkü eğer örenemeseydi demekki yemeyini yiyemicekti ve aç kalacaktı. Bence yemek vermek için senin bi testi geçmeni beklemeleri hiç doru bişey deyil. Acaba her yemek istedinde bi testi geçmesi gerekseydi Burtün hoşuna gidermiydi. Sanırım ben Algernonla arkadaş olucam.
Koridor Yayıncılık
babam, “insanın her şeyden önce yaptığı şeyden zevk alması lazım. Artık çocuk değil. Ne istediğini biliyor artık; bundan sonra değişmesi zayıf ihtimal; hayatta kendisini neyin mutlu edeceğini anlayabilecek durumda.” Babamın sözlerinin bahşettiği özgürlük sayesinde hayatta mutlu veya mutsuz olacağım belli olmuştu; ama o gece bu sözler beni epey
Sayfa 493 - YKY delta
Reklam
Bir Gecelik Tutuklanma: 14 Mart 1973 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Atsız'ın tutuklandığına dair bir haber vardır: "Yazar Nihal Adsız, hakkında kesinleşmiş bulunan bir yıl iki ay hapis cezası için çıkarılan yakalama müzekkeresi uyarınca Emniyet Müdürlüğü İnfaz Bürosu tarafından dün tutuklanmıştır." (Akgöz 2016: 232'den). 12/13
İnsanlarla düşüp kalkmak mecburiyetinde olan kimse, aklından geçenlerin tamamını asla arkadaşına söylememeli. Arkadaşı kendisinin apaçık bir düşmanı olup çıkmadıkça da onu terk etmemeli. Her sabah samimi dostlarının ihanetini, yanlış tutumlarını bekleyerek, gözetleyerek uyanmalı. Âşikâr bir düşmandan ne bekliyorsa, onlardan da aynısını bekleyerek her an tetikte olmalı. Bunlardan hiçbiri başına gelmezse, Allah'a hamd ve şükretmeli. Farklı bir durum ortaya çıkarsa da, bu duruma kendini hazırlamış bulur ve üzüntüden kendini yiyip bitirmez. Bu konuda sana kendimden bir örnek vereyim: Geniş zamanlarımda da dar zamanlarımda da, zengin olduğum sırada da yoksul düştüğümde de, çılgına döndüğüm anlarda da mutlu zamanlarımda da hep yanımda olan saf, pırıl pırıl, tertemiz, sadık ve çok samimi bir dostum vardı. Derken bu dostum bana karşı tutumunu en iğrenç noktaya varacak kadar değiştirdi. On iki yıllık hakiki bir dostluktan sonra, onun gibi birinden hiç beklemediğim ve hayal bile edemediğim son derece eften püften bir meseleden ötürü dostluğumuzu bitirdi. O zamandan beri de benimle barışmaya yanaşmadı. Bu durum beni uzun yıllar boyunca derinden üzdü.
Sayfa 50
Bu paragraf beni bi tık üzdü ಥ_ಥ
"Karadul doğada korkulan bir yaratıktır, kurbanlarını ağında yakalar ve öldürür. Ölümcül olmasına karşın burada, hayat vermeye hazır halde, dışarı sarkmış bir yumurta kesesiyle tasvir edilmiş. Bu onu hem avcı hem de hayat veren haline getiriyor. İncecik bacakların üstüne konmuş güçlü bir karın, hem güç hem de kırılganlık ifade ediyor."
Sayfa 48 - Wiston(yap)Kitabı okudu
Aslında tesadüf eseri çıktı karşıma gecenin beş buçuğu sanki kasıtlı kalkıp ve seni okumam. Eğer öyle olduysa böyle kasıtlı uyanışlara ihtiyacım var. "...hiç üzülmedim, çünkü artık binlerce arkadaşım vardı, kitaplardan tanıdığım birçok üzüntü ve acı dolu yaşamla iç içeydim. Dostlarımı nerede arayacağımı biliyordum bundan böyle." diyor, Pablo Nerudo. Bende kitapları bulduktan sonra, dost aramayı bıraktım... İnceleme yapmayı çok sevmiyorum fakat yinede söylemeden edemiyeceğim, şiirlerin uzunluğuna rağmen hiç sıkılmadan okudum ve Pablo Neurdo gibi güzel bir şair daha ekledim kalbime. Fakat az okunması biraz üzdü açıkçası ben çok, severek okudum. Yeni şairler arıyordum, oda beni arıyormuşki karşılaştık. Şiir sevenler için güzel bir yapıt okumanızı tavsiye ederim. Bir kaç mısra bırakmak istiyorum: "Şimdi, Giysileri Kendinden fazla. Üstündekilerin Boşluğunda yaşıyor Bir evde yaşar gibi. Bedeninin" "Acılardan daha büyük bir yer yoktur Bir tek evren var, o da kanayan bir evren." "Dinleyecek birini arıyorum , Ama bu yıkılmışlığı ve acılar şölenini anlayan yok görünürde."
Reklam
İttihatçılara düşmanlık edenler gafil değilse haindir
...Odaya, kısa boylu, zayıf, sinirli hâlli bir adam girdi. Şeyh, onu, “Manavoğlu Nevres” diye tanıttı bize. Eğer aramıza bir bomba düşmüş olsaydı, bundan daha çok şaşırmazdık. Bu adam hakkında bütün duyduklarım bir bir aklımdan geçti. Onun Kıbrıs’ta bir İngiliz ajanı olduğu ve Mısır’da Türkler aleyhine yayında bulunduğu söyleniyordu. Acaba doğru muydu? Kemalleddin Sami de şöyle demişti: — Kısmen kaçık, kısmen bir evliya, kısmen de kanlı bir adamdır. Bir an olur ki, memleketi için ölmeye hazırdır. Başka bir an, memleketi beş para için satar. Morfinmandır. Şimdi bize katılmaya çalışıyor. Onun fikrince, İttihatçılar ortadan kalkmadan Türkiye kurtulamaz. Vaktiyle de Garplıların adaletine çok inanırdı. Şimdi, hayal kırıklığına uğramış. Her şeyi yapmaya hazır görünüyor. Fakat, insan aramıza girip sırlarımızı satmayacağından emin olamıyor. İşte, bütün bunlar zihnimden geçerken, Rıza Reşit beylerin ona büyük bir hınçla baktıklarını gördüm. Manavoğlu Nevres şaşırdı ve bana onun bu durumu çok dokundu. Hele onların ellerini uzatıp da elini sıkmamaları bütün bütün beni üzdü. Elleri birden yanına düştü. Ben, içimden ona karşı duyduğum acımayı saklayarak elimi uzattım. O da bana garip bir minnetle bakarken yüzündeki üzüntü biraz geçti.
'Oğlum Mustafa ilkokulun son sınıfındayken karnesini öfkeyle önüme attı.''Senin paradoksların yüzünden matematikten iyi not alamadım'' dedi. Henüz on bir yaşında olan oğlumun paradoks sözcüğünü kullanmasından hafif bir gurur duymakla birlikte, bu suçlama beni üzdü. ''Ne gibi paradokslar?'' diye sordum. Mustafa açıkladı: Öteki anneler, çocukları iyi karne getirmeyince, onlardan hesap soruyor, onları azarlıyorlarmış. Bende, gerçek kültürün, okullarla ve üniversitelerle hiçbir ilgisi olmadığını anladığımı söylüyormuşum, bir insanın bir yığın diplomayla karacahil kalabileceğini savunuyormuşum. Tanıdığım en bilgili ve en kültürlü insanlardan biri olan Abidin Dino'nun ortaokul diploması bile almadığını boyuna anlatıyormuşum. Asıl amaç, diplomalı değil, bilgili ve kültürlü olmaktır diyormuşum. Buna benzer paradokslar yapıyormuşum sabahtan akşama kadar. İşte, çok kitap okuyan Mustafa da, bu aykırı düşüncelerim yüzünden, bol bol kitap okumuş, dolayısıyla matematik dersine boş vermiş, sonuçta kötü not almış. Oğlum bir daha karne getirdiğinde ciddi pozlar alıp yazı masama oturdum, okuma gözlüklerimi taktım, karneyi dikkatle inceledim. Sonra, sert yapmaya çalıştığım yapay bir sesle, ''oğlum, matematkten daha iyi bir not alabilirdin'' dedim. Mustafa karneyi öfkeyle elimden kaptı, ''Ben de seni adam sanmıştım, tıpkı öteki anneler gibisin'' dedi. Yani oğluma gene yaranamamıştım; çünkü çocuklarınıza yaranabilmenizin yolu yoktur nasıl olsa. ''
Dil Balığı'nın verdiği öğütler beni küçük düşürdüğü için kaçıyor değildim.Ona tamamıyla hak verdiğim için kaçtım. Kararlılıktan yoksundum. Gelecekte ne yapacağım konusunda kesinlikle hiçbir fikrim yoktu ve dahası Dil Balığı için gerçekten üzülüyordum.Onlara rahatsızlıkverdim ve omuzlarına yük oldum. Mucizevi bir şekilde kendimi toparlayıp yeni bir rota çizmeye karar verebilsem bile, ne kadar fakir olsa da, her ay bana para gönderen Dil Balığı'nı düşündüğümde bu beni o kadar üzdü ki daha fazla kalmam mümkün değildi.
Güldüğünü ya da gülmeye çalıştığını anladım ve bu beni üzdü, kör birini ya da bir daha asla yürüyemeyecek tekerlekli sandalyeli birini gördüğümde hissettiğime benzer bir üzüntüydü bu. Bu durumlardaki birçok insan kendisine acınmasından hoşlanmıyor. Engellerinin üstesinden geliyor, başkalarına yardım ediyor, güzel hayatlar yaşıyorlar. Cesurlar.
Sayfa 270
500 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.