Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben —Acaba, Osmanlıların buna benzeyen millî be­yitleri var mı? İhtiyar, sakalını okşayarak: — Hayır oğlum, yoktur; hem de olamaz. Elbette bilir­ siniz ki Osmanlılar ancak altı-yedizyüz senelik bir ka­vimdir. Ecdatları ya Selçuklular, ya da Anadolu'da oturmakta olan türlü-türlü Türk aşiretleridir... dedi. Ben — Doğru ama, Osmanlıların bu altı-yediyüz yılda yaptıklarını; bütün Balkan Yarımadasını, Kostantiniyye'yi, bütün güney ve Viyana’ya kadar olan mem­leketleri zaptettiklerini bilirsiniz, bunları Türklerden başka bir millet yapabilir miydi? Şeyh — Eh, bununla ne demek istiyorsun? Ben — Demek isterim ki, bu kadar gazileri, bu kadar kahramanları yetiştirirken nasıl oldu da bu kahraman­ların, bu gazilerin adları, şanları, ahalinin ve halkın gön­lüne girmedi, milletin ağzında dillenmedi? Hürmetli Şeyh efendi, gözlerini yumup, mahzunca bir tavırla: Osmanlılar ehl-i îslâmdır, ehl-i millet değildir.. Bi­zim İstanbul'da çok oturacak olursan, sen de anlayacaksın. .. Sana nasihatim şudur ki, millet lâkırdısını çok açma, milliyet işlerine hiç de karışma... Ağzını tutmaz­san, dilini ısırırsın, dedi.
Garson, masayla mutfak arasında koşuşup duruyordu. “Evet beyim, geliyor beyim, şimdi hazır beyim.” Turgut, masalardaki aşırılığı yeterli bulunca, birden garsonun hızını kesti: “Oldu artık. Şimdi bizi rahatsız etmek yok. Bu masayı unut, ben seni hatırlayıncaya kadar.” Gülerek Metin’e baktı: “Her şey tamam mı? Muhabbete geçelim mi?” Garson, Turgut’u
Reklam
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Kahramanlar ve Millet Bazı devletler şiddetli buhranlar geçirirler ya da bütünüyle mahvolurlar. Bazı milletler ise yaşantılarını bilgece bir güzellik içinde düzenlerler. Bu örneklerin her ikisi de yalnızca devlet adamları, milletvekilleri, senatörler ve çarlar için önem taşımayıp, toplum bireylerinden her birini de ilgilendirmesi
Yurt ve hürriyet uğruna canlarını vermekten çekinmeyen halk kahramanları ile neler yapılabileceğini çok iyi bilen Mustafa Kemal, 1919 yılı 19 Mayıs'ında Samsun'a çıkarak milletin başına geçti. Silâhlı dağınık kuvvetleri ve her biri kendi bölgesini korumaya uğraşan dağınık cemiyetleri bir araya toplayarak, Büyük Millet Meclisi hükümetinin ve kurtuluş ordusunun temellerini attı. Yalnız savaşlar kazanan bir komutan değil, halkı birleştiren ve arkasından götüren bir lider, fırsatları kollayan ve kaçırmayan bir devlet adamı olduğunu ispat etti. İsyanları bastırarak, padişah ve halife ordusunu yüzgeri ederek, önce Fransız ve İtalyan askerlerini Kilikya ve Antalya'dan çıkarıp sonra 1922 Eylül'ünde Yunan ordularını denize dökerek, nihayet üç büyük devlet donanmalarını ve askerlerini İstanbul ve boğazlardan çekilmek zorunda bırakarak, bizi bugünkü yurdumuza ve hürriyetimize kavuşturdu. Daha sonra inkılâpları ile bizlere cumhuriyet ve medeniyet devrini açtı. Sevgili çocuklar! Her birinizin bir babası ve bir annesi var. Onlar olmasaydı dünyaya gelmezdiniz. Eğer Atatürk, milletinin ve ordularının başında Anadolu savaşlarını kazanmasaydı, bu dünyada vatansız ve hürriyetsiz kalırdınız. Asıl öksüzlük budur. Onun için kitaba Babamız Atatürk adını koydum. Hayatınızı ana-babanıza, hür, şanlı ve şerefli Türklüğünüzü Atatürk'e borçlusunuz. Size babanız Atatürk'ün nasıl yetiştiğini, neler yaptığını, nasıl bir insan olduğunu anlatmak istiyorum. Onunla, niçin övündüğünüz kadar, nasıl onun gibi olacağınızı öğreniniz. Falih Rıfkı Atay
YİRMİNCİ ASIRDA TÜRK MESELESİ Şimdiye kadar millet’in umumî bir tarifi yapılmamıştır. İçtimaiyat alimleri bu hususta bir şeyler gevelemişlerse de... Şimdiye kadar millet’in umumî bir tarifi yapılmamıştır. İçtimaiyat alimleri bu hususta bir şeyler gevelemişlerse de “içtimaiyat”ın ilim olduğunu iddia etmelerine rağmen ilmî bir millet tarifi
Alp Er Tunga Destanı Sakalar en eski Türkler olduğu için bunlara ait destanlar, en eski Türk tarihinin izlerini taşımaktadır. Sakaların, Türkistandaki yüksek hakimiyetleri milattan önce 7-4. asırlara ait olduğu için Saka destanı bu çağların tarihi vukuatının destanlaşmış şeklinden başka bir şey değildir. Saka destanı iki parçadır: “Alp Er Tunga”
Reklam
GAZETELERİMİZ Bu milletin bir derdi var; bir değil bin derdi var! Fakat bu dertlerin başında, şu demokrasi devrinde Müslüman Türk’ün davasını benimseyen, onun derdini kendine dert edinen, onun isteklerini, ihtiyaçlarını dile getiren bir tek, amma bir tek yevmi gazetenin bulunmayışı geliyor. Bugün kelimenin hakikî manasıyla ortada “Türk
İMANSIZLAR SALTANATI Hep biliriz: Lâiklik bidayette CHP umdelerinden biri idi. Sonradan taraftarlarının gayretiyle Anayasa’ya ithal edildi ve putperestlerin ‘tabu’ ‘dokunulmazları’ arasına girdi. Bu suretle din ve iman düşmanlarının elinde eğilmez, kırılmaz bir kılınç hâline getirildi. ‘Misakı Millî ruhu’ ve onun mümessilleri, Birinci
İLTERİŞ KUTLUK KAĞAN Milletimiz tarihte iki kere istiklalini kaybeder duruma düşmüştür. Bunlardan biri yedinci yüzyılda Gök Türkler çağında, öteki 1914‐1918 dünya savaşından sonradır. Yunan ordusuyla yapılıp o orduyla birlikte öteki Türk düşmanlarının da tepelendiği ikinci istiklal savaşımızdan on üç yüzyıl önce yapılan birincisi, tarihimizin
Kendisini tanımıyan varsa tanıtalım: Falih Rıfkı, yirmi yedi sene, yani İstiklâl Harbi'nin hakiki kahramanları milletin meclisinden sürüldükten sonra 1950'de demokrasinin hâkimiyetine kadar, Türkün mukadderatını yumruklayanların ön safında duran adamdır. Yeni Ankara'da cami yapılmaması prensip mi olmuştur? Hemen Falih Rıfkı Ulus'da “Mabetsiz şehir” diye bir makale yazar; o zaman on dört milyon Türkün yüreğini parça parça etmek için millet vicdanının cellâdı gibi öğünen bu adam, arz üzerinde ilk defa mabetsiz şehir kurduk diye öğünür ve terli ayaklarıyla tarlasında seccadesiz secdeye kapanan Türkün yüzüne tükürür. Bunlar Türkün vicdanına kıymakla doymaz, zulümden zulme koşarlar. O devrin mahkemesine Kâzım Karabekir ve Kara Vasıf gibi vatan kahramanları teslim edilir. Falih Rıfkı yine zafere ulaşmak hırsiyle harekettedir: bunlara, Kara Kemal'in adıyla da birleştirerek “üç kara” diye hitap eder ve yine Türklüğün kalbini hançerlemek hırsiyle milletin velisi olan mübarek alınlarına tükürür gibi “yüzünüz kara olsun!” diye, Gazi Osman Paşa'yı karşılayan Rus generalinin bile düşmediği alçaklıklardan haykırır. Belki de o bütün bunlardan habersiz bir Türk gençliği var zannediyor. Belki de bütün bir nesli perişan eden cinayetlerin hesabı sorulmaz sanıyor. Belki de yeryüzünde mahşer gününün mutlaka geleceğini bilmiyor. Onun bu gafleti, bizim en büyük azabımızı doğurmayacak.
Reklam
BİR FELSEFE ÖĞRETMENİNİN YANLIŞLARI Bütün Türklerin dayanağı ve belkemiği olan Anadolu Türklerini her şeyden önce düşünmek, onları kalkındırmak anlamında olan makul Anadoluculuğun yanında, bir de, Anadolu dışındaki Türkleri defterden silmek, hattâ onlara düşmanlık gütmek gibi yıkıcı bir Anadoluculuk vardır ki son zamanlarda genişlemek istidadını
3 Mayıs bir bayram değildir. Milli şuurun ayaklanmasıdır.
Nihal Atsız ve arkadaşları, Ankara'da cereyan eden o meşhur 3 Mayıs 1944 Hadiselerinden ve Türkçülerin tevkif edilmelerinden sonra, 3 Mayıs günü, Türkçülük Bayramı olarak kabul ve ilan edilmişti. Ben, 3 Mayıs Şenliklerine, yüksek tahsil için Ankara'ya geldiğimde katılmıştım (1956) . Söğütözü'nde yapılan Türkçülük Bayramının öyle
TÜRK TARİHİ ARAŞTIRMALARI 20 Eylül 1971 tarihiyle Kültür Bakanı Talât S. Halman’dan resmî bir yazı aldım. Basılı olan ve başkalarına da gönderilmiş bulunan yazı aynen şöyledir: Sayın Nihâl Atsız, Kültür Bakanlığının yayın programından ilki, kültür eserleri konusunda üç yeni diziyle başlatılacak, bu dizileri, çeşitli kültür ve sanat dallarında
DELİ HALİT PAŞA DESTANI
Namusluyla namussuz Paltosu bir batman gelirmiş Deli Halit Paşa’nın Katlayıp attığında adam da devirirmiş. Paltosu tılsımlıymış söylence olmuş. Kurşunlar girer de çıkamazlarmış Şamanca bir gösteri olarak silkince paltosunu Onlarca yenik kurşun yerlere saçılırmış. Deli Halit Paşa’da çifte tabanca “Namuslu” dediği sağa takılı Düşmana
TÜRK DESTANI Mazideki büyük vakaların, savaşların, kahramanlıkların şiirleşmiş şekli olan millî destana malik bulunmak her millete nasip olmuş bahtiyarlıklardan değildir. Geçmiş zamanı, tüller arkasından görülen müphem manzaralar gibi gösterip bizi büyük karanlıktan kurtaran, bir ırkın istikbali hakkındaki ümitlerini hayal meyal belirten, bir
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.