Bir arkadaşım anlattı:
İmam-hatip son sınıftayken, belediye otobüsünde İs- met Özel'i görmüş. Konuşup konuşmama konusunda tereddüt ederken, aynı durakta inmişler. Bunun üzerine arkadaş cesaretini toplayıp sohbeti başlatımış. Laf, okul dan sonra hangi mesleği seçeceğine gelmiş. Arkadaş "si- nema-televizyon okumak istiyorum" deyince, İsmet Özel küfürlü bir ifade kullanıp sinirli bir şekilde sohbeti sona erdirmiş. Ayrılmışlar.
Aradan bir sene kadar geçtikten sonra, arkadaş, bu kez sinema-televizyon bölümüne başlamış bir üniversite öğ- rencisi olarak İstiklal Marşı Derneği'ne uğramış. Konuşur- ken, dernekten bir yetkili, "Haaa, İsmet Abi'nin bahsettiği sensin demek!" demiş.
Bu kadarla kalsa yine iyi. Karşılaşmalarından sonra, İs- met Özel, meğer televizyon programlarında filan da "Müs- lümanlar, kâfirlere özeniyor" deyip, bizim arkadaşı örnek vermeye de başlamış.
İkinci hatıra da, yine bir arkadaştan:
İsmet Özel'le -yine- otobüste karşılaşmışlar. Çocuk ha- fif şok geçirmiş, kitaplarını ve şiirlerini hayranlıkla okudu- ğu adamı karşısında görünce. Aynı durakta inmişler. Arka- daş herhalde heyecandan fazla dikkatli bakmış olmalı ki, İsmet Özel, "Evet, ben oyum" deyip hızlı adımlarla uzak laşmış.
Velhasıl, şairler "farklı" adamlar.