Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1965'ten bu yana ise Türkiye'ye yönelik saldırıyı yönetenler, ülkemize ülkemizin çocuklarını devşirerek saldırtmaktadırlar. PKK, 1984'ten 1988'e kadar, SSCB'nin Bulgaristan üzerinden arka planda desteklemesi ile İran ve Suriye adına Türkiye'ye karşı savaşmıştır. Türkiye'deki laik devlet düzenini kendisi için tehdit olarak gören İran ile Hatay üzerinde emelleri olan, Ankara'nın su konusunda kendisine baskı yapacağına inanan Suriye arasında Türkiye'ye karşı kurulan ittifak, PKK'yı Türkiye'ye karşı mükemmel bir etkinlik sağlayacak şekilde kullanmıştır. 1987'de Türkiye'nin AB tam üyeliği için başvuru yapması üzerine başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri "Kürt-PKK kartı"na oynamaya başlamışlar ve İran-Suriye ittifakına katılmışlardır. 1991'den sonra, PKK'nın Türkiye'ye karşı savaşı, "AB-Suriye-İran" adına sürdürülen vekaleten savaşa dönüşmüştür. 1990'larda Orta Asya ve Kafkasya'da bir Türk-Rus rekabeti algılayan Moskova da PKK'yı kullanmıştır. 2003 sonrasında da PKK, Irak'a yerleşen ABD'nin dolaylı-dolaysız denetiminde bir terör sürecinin içindedir. Sadece Türkiye'ye karşı değil, Suriye ve İran'a karşı da kullanılmaktadır.
19. yüzyıl Balkan isyanlarının -Bosna Hersek’te, Karadağ’da, Bulgaristan ve Makedonya’daki- kitle isyanlarının asıl sebebi eski Osmanlı rejiminden kalan ağalık rejimiyle, köylünün, yani yerli Hıristiyan köylünün topraklara sahip olma mücadelesidir.
Sayfa 79 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Reklam
Meşrutiyet idaresi, bütün eksikliklerine ve yanlışlıklarına rağmen, hareket tarzı itibarıyla halkla iç içe ve ona dayanmak felsefesiyle politikalar yaptığı için göçmenlerin menfaatleri doğrultusunda kararlar aldı. Bu politikaları yönlendiren Dâhiliye Nâzırı Talât Bey, Balkan Harbinde hıyanetleri görülen unsurlardan memleketi temizlemeyi bir devlet politikası haline getirmişti. İstanbul Antlaşmasıyla (29 Eylül 1913), Edirne, Kırkkilise ve civarındaki Bulgarlar, Bulgaristan'a sevk edilmişlerdi.
Sayfa 91 - Türk Tarih Kurumu
Bulgaristan'dan Türk Göçü
1984 yılında "Soya Dönüş Süreci" adıyla Türklere yönelik yeni bir proje uygulamaya konuldu. Bu projenin ideolojik alt yapısını "Bulgaristan'da Türk yoktur, Müslümanlaşmış Bulgar vardır." tezi oluşturuyordu.
Asırlardan beri süregelen Rus genişleme siyaseti takip edilirse, onların, yutmak istedikleri bir devlete önce yardım edip istiklal verdiklerini, sonra ayrılan bu parçayı kolayca yutup hazmettikleri görülür. 1700'den 1940'a kadar Ukrayna, Kabartay, Kırım, Eflak, Buğdan, Bulgaristan, Gürcistan Ermenistan, v.s. hep aynı siyasetin kurbanlarıdır.
Sayfa 118Kitabı okudu
Pilevne, bugün Bulgaristan'ın bir kasabasıdır. Oraları vaktiyle bizimdi. Bulgaristan'ın bulunduğu yerlere Tuna Vilâyeti denirdi 1294/1877 yılında elimizden çıktı.
Sayfa 174Kitabı okudu
Reklam
Tam bir dönüm noktası
Küçük Kaynarca (Rus kontrolündeki Bulgaristan'da, Tuna'nın tam güneyinde bir köydü) Antlaşması Kırım'ın bağımsızlığını tanımış, Rusya'ya Karadeniz kıyısında Dinyeper ve Boğ nehirleri arasında emin bir tutunma noktası sağlamış, Rus gemilerine Karadeniz'de seyir hakkı vermişti ve Rusya İmparatoriçesi'ne İstanbul'da kendi himayesinde olan bir kilise kurma hakkı tanınmıştı.
Bulgaristan'da bir köylü sevgilisiyle bir olup karısını öldürdü, cesedi parçaladı ve cenaze yemeğinde konukların önüne koydu, gerçek ulusal ekonominin kayda değer bir örneği.
... Bu ara Bulgarlar ,Bulgaristan'daki Türkçe adları Bulgarcaya çeviriyormuş . Bu hareket insanlığa sığmazmış ,insan haklarına aykırıymış falan filan .... İstermisiniz Bulgarlar bu suçu Türklerde öğrenmiş olsun bu ad değiştirme belası yanlız bizim mağraların başına gelmedi; yurdumda nekadar köy varsa sahiplerine sormadan hepsinin adını Türkçeleştirdiler . Yanlız köylerin değil bir çok vilayetin de adını değiştirdiler mesela Diyarbekir -Diyarbakır, Elaziz -Elazığ, Dersim -Tunceli vb. ....
Türkiye? Anadolu'da Rum ve Ermeni krallıkları ile Kürt hükümdarlığından söz edildiğine göre böyle bir ülkenin var oldugunu iddia edebilir miyiz? Osmanlı İmparatorluğu? Bu oluşumun bağrından pek çok ulus çıkmıştır. Belki üç, belki dört, hatta belki de beş yüzyıldır ne bir İslam imparatorluğudur ne de bir Türk devletidir. Her şey bu imparatorluktan önceki haline dönmüş gibidir. İmparatorluğun düşmanı olan Şiilik bile ayakta kalmıştır, Hıristiyanlık varlığını aynı şekilde sürdürmektedir. Onu oluşturan milletlerin dilleri ve kültürleri o kadar iyi korunmuştu ki, kısa bir süre içinde tüm özgünlükleriyle Macaristan, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Arap devletleri bir bir kurulmuştu, hatta bir Kürdistan bile kurulabilirdi. Sadece Ermeniler büyük bir hayal kırıklığı yaşamışlardı. Ortadan yok olabilirlerdi, ama olmamışlardı, çünkü Sovyet bir Ermenistan oluşabilmişti. Bu olaylar sonucunda tüm dünyada son derece etkin, yetenekli ve dinamik bir Ermeni diasporası oluşmuştu. Ancak yüksek dehalarını ortaya koydukları eski yurtlarının büyük bir bölümü artık onların değildi, oradaki halkı artık Ermeniler oluşturmuyordu.
Sayfa 444Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.