Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gelişmeye cüret edecek kadar cesur değilsen, hayatta iz bırakamazsın
“Bizim memlekette kendini göstermek için ortaya atılmak pek yaygındır. Atatürk ise kendini göstermekle kalmadı, elini taşın altına koydu. Bulgaristan'da ataşe olarak rahat bir hayat yaşayabilecekken, savaşa katılmak için defalarca dilekçe yazdı. İstanbul'da saraya sırtını dayayarak sıkıntısız bir yaşam geçirebilecekken kendisini Anadolu'ya göndertti. Bizzat padişah tarafından İstanbul'a çağrılmasına rağmen, mücadeleden kaçmadı ve hakkında verilecek idam kararını göze aldı.. Gelişmeye cüret edecek kadar cesur değilsen, hayatta iz bırakamıyorsun. Sorumluluk almanın da mücadele etmenin de sesini çıkarmanın da esas şartı, cesur olmak bana kalırsa. İstiklal marşımız da bildiğiniz gibi "korkma" sözleriyle başlar…”
Mavi Liman - Bulgaristan'da vatan hasretliği yaşarken...
❝Çok yorgunum, beni bekleme kaptan. Seyir defterini başkası yazsın. Kubbeli, çınarlı mavi bir liman. Beni o limana çıkaramazsın...❞
Reklam
Vatan hasreti çekerken...
❝Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.❞ Bulgaristan-1957
Aşağıdaki cümlelerden hangisi doğrudur?
Türk ırkı; 1- Türk, Moğol, Macar ve Fin milletlerinden, 2- Türk, Azeri, Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Uygur, Başkurt, Tatar milletleri ile; Suriye, Kıbrıs, Batı Trakya, Yugoslavya, Bulgaristan ve Romanya'da yaşayan Türklerden, 3- Türk, Çuvaş ve Yakut milletlerinden meydana gelmiştir.
1880lere dek Amerikan ordusu Bulgaristan ordusu kadar küçüktü. Donanmanin deniz gücüne dair bir yetkilinin hazırladığı bir rapor sadece 50 geminin iş görebileceğini-nitekim bir filo 140 gemiden oluşur- ve bunların da yalnız 17sinin gövdelerinin demirle kaplı olduğunu söyler. Bu durum, içler acısıdır. O zamanda Abd zihniyetinde dunyanın herhangi bir yerindeki aptal savaslara katılma yönünde pek istek bulunmuyordu. 1885'te başkan Cleveland da buna isaret ediyordu; "Bu tarafsızlık politikasıdır; yabancıların kendi kıtaları üzerindeki kavga ve hırslarını paylaşmıyor ve onların buraya yönelik ihlallerini püskürtüyoruz."
Sayfa 51 - Profil KitapKitabı okudu
• 1923 - Bulgaristan •
Ey gönül, kuşa benzerdin.. Kafesler sana dar gelir. Bir yerde durmaz gezerdin. Hapislik sana zor gelir...
Reklam
Aklına turp sıkayım :)
Ona Türkiye'den kaçıp geldiğimi söyledim. Eliyle bir nah yaptı, "aklına şaşayım" gibisine. Kendisi de bana Bulgaristan'dan Türkiye'ye kaçarken yakalandığını anlattı. Bu kez de ben ona bir nah çektim. Aklına turp sıkayım, Türkiye'de helva yağmıyor...
Sayfa 51 - Yordam Kitap Birinci Basım, 2007Kitabı okudu
Ayastefanos —> Berlin
Ayastefanos Antlaşması, Panslavizm’in bir zaferiydi ve Rusya’nın bu kadar avantajlı bir konuma gelmesi mevcut siyasî dengeyi bozuyordu. Bu yüzden antlaşma başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletlerinin yoğun muhalefeti ile karşılandı. 13 Haziran 1878’de toplanan Berlin Kongresi’nde, Ayastefanos Antlaşması’nın maddeleri yeniden ele alındı ve değiştirildi. Altmış dört maddelik bu yeni antlaşma ile Ayastefanos Antlaşması’yla kurulmak istenen büyük Bulgaristan üçe bölünerek, önemli bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu’nun denetimi altında bırakıldı. Bosna-Hersek Avusturya’ya terkedildi. Harp tazminatı 802.500.000 frank olarak tespit edilerek, yedi yıl içerisinde 21 eşit taksitte ödenmesi kararlaştırıldı. Balkan ülkeleri ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkiler öyle belirsiz esaslara bağlanmıştı ki, çözümsüz kalan sorunlar yüzünden Osmanlı ordusu kısmî seferberlikten bir süre daha çıkamadı.
16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bugünkü trakya bölgemiz, kuzey yunanistan, güney bulgaristan, doğu sırbistan, türk devlet idaresi olan osmanlı'ya katılacaktır. işte böylece "avrupa'daki türkiye" diye tarihi bir mesele ortaya çıkmıştır ve halen de söz konusudur. "avrupa'daki türkiye"ye dair düşünce, tavır ve tutumlar zıt nitelikler göstermektedir. konuya hayırhah bir şekilde bakanlar olduğu gibi, nötr bakmaya çalışanlar ve halen 13-14. yüzyıldaki kilise ve idare çevrelerinin bakışını paylaşanlarda vardır. "avrupa'daki türkiye" mevzu, öyle kolay halledilebilecek bir sorun değildir. bu hususta; içine kapanık, kendine dönük bir kötümserliğe gerek olmadığı gibi, safdil bir iyimserliğe de gerek yoktur. vakıalara ve gerçeği olduğu gibi kabul etmeliyiz. zira coğrafya, itaat edilmesi gereken amir ve temel kategoridir
Sayfa 25 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
* Bulgaristan Türkleri, hani halk arasında bir tabire göre, “Burnu yere düşmüş de almamış” denen gururlu azınlıklardandır. *
Sayfa 155 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Günümüzde aynı atmosferi yaşatan bir coğrafya..
Sıradağlar arasında genişleyen ovanın yüksek bir yerinde kurulmuş olan Manastır, yakındaki Arnavutluk ve Yunanistan sınırlarıyla daha uzaktaki Sırbistan ve Bulgaristan sınırlarına hâkim bir durumdaydı. Bu yüzden büyük bir stratejik önemi vardı. Makedonya’nın başlıca askeri merkeziydi ve bir taşra şehri olmasına karşın, Selanik’in kozmopolit havasını ve zarifliğini taklide özenirdi. Oldukça gösterişli ve süslü bir yapı olan askeri idadi, Manastır’ın biraz dışına düşüyordu ve karşısında zarif görünüşlü bir dağ yükseliyordu ki, bu dağa Rumlar, kışın kar tabakasıyla örtülen zirvesinin yumuşaklığından ötürü "Pelister’ , yani güvercin derlerdi.
Mustafa Kemal cafenin şık müşterileri arasında otururken yan masaya kaba giyimli bir köylü geldi. Herkes şaşkın bakışlarla köylüyü süzerken garsonlar gelip, "Burası size göre bir yer değil," dediler. Köylü birden sinirlendi ve, "Bulgaristan benim ektiğimi yiyor, benim silahımla korunuyor. İstediğim yerde otururum" diye bağırmaya başladı. Bu çıkış üzerine garsonlar servise başlarken Mustafa Kemal yanındaki arkadaşlarına, "Keşke bizim köylülerimiz de bu bilinç düzeyine ulaşabilse," dedi. "Köylü milletin efendisidir" sözünün temelleri Sofya'da atılıyordu.
Sayfa 58 - Can YayınlarıKitabı okudu
Zorlu bir rüzgâr gibi geçti Bulgaristan'dan Nâzım Hikmet o zaman. Dost, ısıtan, kanatlandıran bir rüzgâr gibi.
Sayfa 134 - Yordam Kitap Birinci Basım, 2007Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.