"... Canım, bir tanem, seni sevmeden önce dünyayı sevmesini bile bilmiyormuşum. Bu şehir güzelse senin yüzünden, bu elma tatlıysa senin yüzünden, bu insan akıllıysa senin yüzünden, bu kadar iyi yürekliyse senin yüzünden... İşte böyle Efendim."
- Hayret Efendi bir aslan gibi kükreyip:
- Bırak şu katırı canım... dedikten sonra sözlerine şöyle devam eder:
- Canım Safa Bey. Bu Hüseyin Cahit dediğimiz adam sadece bir cahil değil, bir cehalet küpüdür. Evet, cehalet küpüdür; çünkü cahillik için basit cahillik, mürekkep cahillik diye iki çeşittir derler ya... Bence üç çeşittir: Basit cahillik, mürekkep cahillik ve küp cahivllik. Basit cahillik, bilmemek; mürekkep cahillik, hem bilmemek hem de bilmediğini bilmemektir. Ancak bunlardan daha şiddetli bir cahillik vardır ki hem bir şey bilmez hem bilmediğini bilmez, hem de "kimse bilmiyor, yalnız ben biliyorum." diye iddia eder. Bu sizin Hüseyin Cahit dediğiniz serseri işte bu çeşitten tamamen bir cahillik küpüdür.
-Hayret Efendi; efendi oğlum, sizi pek beğendim. İsminiz neydi diye soran
Genç yazar ismini usulca söyler:
- Hüseyin Cahit efendim.
Nazım Hikmetle üç buçuk yıl hapishane arkadaşlığımızın acı tatlı hatıraları buraya kadar yazdıklarımdan ibaret olamaz şüphesiz. Fakat benim kafam bundan fazlasına kadir olamadı.
Defterlerim vardı, onun en tipik hareketlerini günü gününe not ettiğim, ona dair kocaman kitap yazmaya yetecek yığınla belgeyi kaydetmiş olan defterlerim… Onlar
Ey akıl, nasıl da delinmez küfen?..
Kadınlar iki ?X', erkekler bir ?X'bir de ?Y' kromozomu taşırlar. Yirmi üç homolog çiftten oluşmak şartıyla.
Hâl bu ise, kadın milletinde kırk altı tane ?XX', erkek milletinde kırk altı tane mikroskobik ?XY' kromozomu var demektir. Sapına kadar erkek bir pala, ?Sapına kadar erkeğiz evelallah!' böbürünü bu
Bu ülkede çocuklara yer yok. Başka ülkelerde
varmış, her tarafı yeşil ülkelerde. Biz, büyük bir sabırsızlıkla çocukların büyümelerini bekliyoruz. Onların kafalarına vuruyoruz, adam olmaları için. Seni yezit seni olarak görüyoruz onları Kafalarını tıraş ediyoruz çabuk büyüsünler diye. Benim içimdeki çocuk büyümedi. (Yirmi üç nisanda onu da bir
Nezaket vakfında serv-i bülendim,
Salın reftâre gel yasemenlikte.
Kimseler görmemiş, canım efendim,
Sen gibi bir dilber gülbendelikte.
Bezme teşrif eyle, ey çeşm-i afet!
Bu şeb hane halvet, eyle muhabbet.
Baş üzre yerin var, teklif ne hacet?
Sen bir gülsün gezme, her dikenlikte.
Çağırırım, çağırırım yanıma gelmez,
Bülbülden öğrenmiş, dikene konmaz.
Yüz bin öğüt versem biri kar etmez.
Aslı da beyzadelim, sen safa geldin!
Billur piyalelim, bize mi geldin?