- Şunu çalar mısın biraz?
- Elimi sürmüş değilim flavtaya efendim.
- Kolay canım, şu deliklere parmağını koyacaksın şurayı da üfleyeceksin en tatlı sesler çıkacak kendiliğinden.
-Hiç anlamam efendim.
- Ya, gördünüz mü? Ne kadar küçük görüyorsunuz, çalmaya kalkıyorsunuz beni. Perdelerimi bilirmiş gibi davranıyorsunuz. Sırlarımı üfürmek istiyorsunuz yüreğimden. Oysa şu çalgıyı, şu ufacık çalgıyı bile bilmem, beceremem diyorsunuz söylemesini. Allahtan korkun. Bu düdükten daha mı kolay beni öttürmek? Dilediğiniz çalgıya benzetin beni. Kırın, koparın tellerimi, perdelerimi. Bir tek ses bile çıkaramazsınız benden
Cânım Efendim,
Bilseniz ne kadar severim "cânım"demeyi. Ca'yı şöyle uzatarak... Kısaca söylemenin de bir zevki , bir tatlılığı vardır, bilirim,ama "caaanım"demek daha hoşuma gider benim.
"Canım karıcığım, maşukayı ruhum, sultanım efendim. Ben senin bir âşıkı biçarenim. Gecem, gündüzüm, kalbim ve kafam seninle doludur. Senin yanında olmak, sana hayatı, yakınlarını ve kendimi sevdirmek, çook sevdirmek için ömrümü vakfetsem yeridir."
Sayfa 177 - Remzi Kitabevi, Kasım 2018Kitabı okudu
"Mahremim, canım, cananım, efendim!.. Seni ben nimete erişmeden, daha Allah'ın elçisi olmadığın zaman sevdim.Gözümde nurum, gönlümde sürurum idin. Bilesin ki dünyamı nurunla aydınlattığın her bir saniyeden bir asır kadar huzur duydum..."
Dışardan gelen haberler berbat:
Bir yandan pahalanırken hayat,
–Fiyatlar FIAT, ücretler PERMEŞAT!–
Bir yandan da ucuzluyor memat,
Bir imzaya bakıyormuş kontur ile üç aylık kontrat!..
Görüşe bir hanım geldi geçen gün,
Teselli için söylemiyorum, vallahi, dedi,
Dışarıya göre, emin olun, sizin burası saltanat!
Mesela, hiç imkan var mı, efendim, şu çayı…Telörgüden süzülen ışığa tuttu bardağı,
Dışarda…
Dayanamadık artık, bastık kahkahayı.
Canım, biliyoruz, diye üsteledi,
Biliyoruz, içerde de vaziyet bom…!
Bom... ama,
Hiç değilse içerde içeri düşme tehlikesi yok! Düşündük sonra arkadaşlarla,
Ziyaretçi hanım haklı çok...
Gitme vakti geldi Olric.
-Nereden gitme vakti geldi efendimiz?
Kalbinden Olric kalbinden.
-Hiç gelmemiştiniz ki efendim.
O zaman neden bu kadar canım
acıyor Olric?
-Çünkü hep kalbindesiniz sanmıştınız
oysa bir kere bile sizi kalbine
almamıştı efendim.
Beni neden uyarmadın Olric?
-Aşkından sağır olmuştunuz efendim.
Anladım Olric.
Ben daha çok, hüzün, keder, ıstırap tarzı şeyleri çekerim üstüme. Belki de üstünüzde iyi durduğu içindir. Efendim? Ah hah ha, bu kez de ben şaka yaptım! Neyse canım bırakalım şimdi bunları; şu formu beraber doldurmamız gerekiyor. Yukardan da onaylanınca aşk hesabınız cari olacak; istediğiniz her an hesabınızdan aşk çekebileceksiniz. Yaşınız? Otuz. Hımm. Sevgilinizin yaşı? On sekiz. Medeni haliniz Evliydim boşandım. Hımm, laf aramızda, aslında bir erkekte en iyisi budur. Toy bir erkek hiç çekilmez, öyle değil mi? Bilmem, öyle mi? Neyse, mesleğiniz? Öğretmenim. Şeyy... aslında yazarım. Ooo! O zaman sevgilinize bir tutam da ilham tozu serpmemizi ister misiniz? Evet lütfen. Peki. O da tamam: bu sayede gerektiğinde ilham periniz olarak da görev yapabilecektir.