Köyde yaşamayanlar, her köyü tatil köyü zannediyorlar. Yılda 2 gün köye gidip köy hayatını yüceltiyorlar. Madem çok güzel. Sürekli yaşasana? Alın 10 tane inek. Onların pisliklerini temizleyin, sütlerini sağın, kışın Allah'ın her günü soba yakmakla uğraşın, en ufak bir ihtiyacınız için bile onlarca kilometre yol çekip şehre gidin.. Sonra gelin köy edebiyatı yapın.. Öyle yılda iki gün köye gidip, köy yumurtası yemeye benzemez köyde yaşamak. Bir köy tanıdım. Bütün kızlar okuyor, köyden kurtulabilmek için. Hepsi doktor, avukat, mühendis, mimar, öğretmen olmuşlar. Okumayanlar da şehirden biri ile evlenip kaçıyorlar köyden. Köyün erkekleri bekar kalmışlar. Köy kızı köyde kalmak istemiyor, şehir kızı da köye gelmek istemiyor..
YouTube kitap kanalımda Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim : ytbe.one/Rclj5apawe4
Cringe = Başkası adına utanmak
Ölmeden önce okunması gereken değil, okumadan önce ölünmesi gereken bir kitaptı benim için.
Şimdi, bir kitap düşünün. O kitabın içinde küçük bir kız çocuğu için "Orospuyu çok
Ben,
Benim de bir hikâyem olduğunu fark etmem, müşteri temsilcisi ile yaptığım telefon görüşmesi sırasında oldu. Belki de özlemin ve yalnızlığın yarım kalan bütün hikâyelerini benden önce dinlemişsinizdir. Ben de uzun uzun başkalarının hikâyelerini dinlemiştim. Bir arama ile başlayan benim hikâyemi geç de olsa bugün öğreneceksiniz.
Önceki günler
“Hayatın anlamsız olduğunu anlayacak kadar akıllı bir tek ben ile Schopenhauer mu var?”
İnsanoğlu var olduğu ilk günden beri hayata bir anlam yükledi ve sürdükleri yaşam onlardan bana intikal etti. içimde ve etrafımda olan her şey, cismani olan ya da olmayan her şey, onların hayat bilgisinin birer meyvesi. Benim tam da hayatı değerlendirmede ve
Eleştiri videosu yayında; youtu.be/MXyTBFwZASc
Dostlar selamlar öncelikle nasılsınız? Umarım iyisinizdir şimdi bugünkü İlber Ortaylı’nın kitap incelemesini uzun zamandır yapmayı düşünüyordum ancak bu inceleme tamamen kendi görüşlerimle ilgili olacak.
Ancak Türkiye’de eleştiri ortamı tam olarak oluşmadığı ve insanlar fikirlerini özgürce
"Yokum ben. Yeryüzünde yokum. Lütfen beni görmeden çekip gidin yanımdan. Fark etmeyin beni. Görseniz bile görmezden gelin ne olur... Başınızı çevirip geçin!..."
Acı aynı zamanda bir zevktir, beddua aynı zamanda bir kutsamadır ve gece aynı zamanda güneştir - ya çekip gidin ya da şunu bilin: bilge kişi aynı zamanda delidir.
Dişiniz ağrıyor diş eti ya da dişte iltihaplanma mı var?
Tepeleme bir çorba kaşığı tuzu (ama tepeleme olsun) yarım bardaktan biraz daha az bir suya karıştırıp lapa yapın.
Onu koyabildiğiniz kadar dişin üzerine ve yanak içine doldurun.
5-7-10-15 dakika öyle bekleyin, ne kadar dayanabiliyorsanız artık.
Ama sakın yutmayın.
Bu kadar miktar tuza yeryüzünde hiçbir mikrop ya da bakteri dayanamaz. Tuz osmos etkisi sebebiyle iltihabın içindeki bütün suyu dışarı çekip orayı kuruttuğu gibi, bakterilerin kendi içindeki suyu da boşaltıp onları kurutup öldürecektir.
15-20 dakika bilemedin en geç yarım saat içersinde oradaki ağrı ve iltihabın yerinde yeller esecektir.
Ama bunu çok acil çözüm olarak veriyorum, değilse doktorunuza falan gidin yani.
E-book olarak okumak İsterseniz.
drive.google.com/file/d/1upa9t7o...
Her son yeni bir başlangıca gebedir. Bitmek; kimine göre bir son, başkasına göre yeniden doğuştur. Her şeyin sonu olduğu gibi bununda bir sonu vardır. Geç olsa da öğrendim artık. Şimdi baktığımda geride ne bırakabiliyorum ve siz