Mevzu, Dostoyevski ve onun eserleri olunca Stefan Zweig in düştüğü müşkülatı çok daha iyi anlıyorum. Budala gibi bir esere inceleme yazmak ha. Hadi bakalım kolay gelsin, bana ve size.
1- Dostoyevskiyi tanımadan yapılacak her inceleme , muallakta kalmaya mahkumdur. İddialı mı oldu. Oldu. Ama doğrusu da bu.
2- Emile Michel Cieron , Burukluk adlı
Antropologlar bütün dünyada insanlar arasındaki hakkaniyet hissini gözler önüne serdi, iktisatçılar insanların, Homo economicus görüşünün iddia ettiğinden çok daha işbirlikçi ve özgeci olduğunu söyledi, çocuklar ve primatlar üzerinde yapılan deneylerde, teşvik ya da ödül yokluğunda bile özgecilik tespit edildi, altı aylık bebeklerin "kaka" ve "cici" arasındaki farkı bildiği öne sürüldü ve sinirbilimciler beynimizin başkalarının acısını hissedecek şekilde yapılanmış olduğunu keşfetti. 2011 'e gelindiğinde tam tur atmış, insanları resmen "süperişbirlikçi" ilan etmiştik.
Körlük kitabını yazmasında ilham veren oyun buymuş diye bir rivayet bulunmakta.
- BİR TİYATRO METNİ NE KADAR SPOILER İÇEREBİLİRSE O KADAR SPOILER İÇERİR!!! -
Maeterlinck'in bu oyununda Kör olarak tasvirlediği kesimin kilise rehberliğindeki toplum olduğu belirtilir.
Ikınarak yapılan malum işin Antik Yunancası kakká, Fransızcası caca, ki o da öyle okunuyor, Farsçası kak, Ermenicesi aynen kak, Eski Moğolcası kag. Uygarlıklararası skatoloji alışverişi mi? Yok, bebek dili. Dünyanın her yerinde bebeklerin ilk öğrendiği 15-20 kelime aşağı yukarı aynı. Pek çok dilde mesela mama, mami, meme, nana, nene veya anna, annenin – ya da annenin o yaşta esas ilginç olan bölümünün – adı. Baba, papa, papi, dada, dede, daddy genellikle erkek akrabalar oluyor. Bebe, pipi, popo, cici vs. bu zümreden. Kaka da öyle.
Bir gün ben de büyüyeceğim, benim de babam gibi kravatım olacak, babamdan daha büyük olacağım ama, babam gibi rakı içmeyeceğim, sarhoş olmayacağım, sokaklarda nara atmayacağım. Babam içiyor, sokaklarda naralar atıyor. Ben babamı sevmiyorum. Benim babam, cici babacığım değil. Benim babam pis, kaka benim babam. Hayvan! O, annemi hep dövüyor. ... Annemi dövme baba. Rakı içme. Ben korkuyorum. ... Pencere camları karanlık. Altlarında cadılar. ... Cadılardan da korkuyorum. Bak işte yine İshak kuşu. O kuş. Yoksa bir yerlerde bir cadı iç mi çekiyor? Cadının kocası olmaz mı? Olursa, rakı içer mi? Babam gibi nara atar mı? Ya cadının komşuları? Kocası cadıyı dövünce ağlar mı?
Ben anneciğimin cici Müslüman kısıyım, ya... Ama bööle mini etek iyelsem, başöytü tatmassam, namasımı tılmassam, kaka Müslüman olulum. Sonra Allah veni sevmes, Cennetine toymas. Beni ateşe atay...
— Ya anne hani ben geçen günü «haminne» min elini öpmeye öteki evimize gitmedim miydi?
— Gittindi güzelim.
— îşte o zaman haminnem bana «Biz senin ananı bu evden kovduk. O artık senin beybabanın karısı değil» dedi. — Sonra sen ne dedin yavrum?
— Annem beybabamın karısı olmazsa ben yine beybabamın oğlu olmaz mıyım? dedim.
— Haminnen ne cevap verdi?
— Olmazsın zahir! Biz buraya sana bir cici anne getireceğiz. Bizim yanımıza gelirsen işte o zaman beybabanın oğlu olursun. Senin annen kaka. Biz cicisini bulacağız, dedi...
Ben de «Benim annem cicidir. Şensin kaka! Hem sen bunaksın» dedim... Sonra haminnem bağırdı. «Bakınız büyükanasına neler söylüyor? Anandan mı öğrendin o fena sözleri?... Geliniz şu yılan yavrusunu karşımdan alınız» dedi.
biz daha çok küçük bir çocukken, güzel şeylere 'cici' tehlikeli olanlara 'cıs' kötülere ise 'kaka' dendiği bilgisini almıştık ama, dünyanın bu kadar boktan bir yer olduğunu ancak büyüyünce öğrendik.