Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şöyle bir aşk...♡
Fakat hakkını teslim edeyim; çok muhterem zatmışsın Muazzez. Hani tabelanı yaptırıp göğsüme assam, desem ki, "Burada bir muhterem zat yatıyor" seni bekleyen kollarıma çaput bağlarlar, gözyaşlarıma dilek taşları atarlar... Sana tahsis ettik yürek denilen arsayı; koy in cin top oynasın; koy anılar cirit atsın. Anladım, sensiz bana bu dünya dar...
Eski Çin toplumunda küçük ayaklı olmak güzellik göstergesiymiş kadınlar için. Bu yüzden kız çocuklarını küçük yaşta ayak kemiklerini kırarlarmış. Başka bir toplumda göz bebeğinin büyük olması güzellik göstergesiymiş. O yüzden güzel avrat otu olarak bilinen zehirli bir bitkiyi kullanarak göz bebeklerini büyütürletmiş. Şimdi başka başka göstergeler var. Ama ortak noktası bence acı verici şeyler olması. Günümüzde de güzel olabilmek için giyilen o topuklu ayakkabıları gösterebiliriz en basitinden. Toplumda değer görmek için acı çekmek zorundalar galiba.
Reklam
Karık bir cin yakalım kumpanyalara tamah et Evlerde dolanır hayaletler, onlar haciz memurları Aklımdan geçenler hep dudaklarıma takıldı Dünya çok beyaz bir zambak sulayan ne olsun
DOĞU TÜRKİSTAN
yüzyıllar boyunca, koca kuvvet ve hattâ devlet halindeki Çin, Moğol ve Rus rekabet ve saldırganlığı, Türk'ü öz anavatanından kaçıramamıştır. Aksine, çok ağır kan bahasına ve kültür kaybına mal olmasına rağmen, her zaman direnilmiş, istilâların ucuzca atlatılmasına çalışılmıştır; Ülkenin gerçek sahiplerinin Türkler olduğu her vesile ile dosta ve düşmana hissettirilmiştir.
Bünyesini ye yapısını teşkil eden Türk boylarının adlarına bakılacak olunursa. Altay Türkleri, cidden eski Türk özlülüğünü ve gerçek türeyişlerini olduğu gibi muhafaza etmişlerdir. Bir nevi anavatanlarının canlı tarihini yaşatmışlardır. Bunu bizzat Altay Türk halklarım vücuda getiren boy ve soy isimlerinden anlıyoruz. Şöyle ki: Teleüt’lerin bir uruğunu teşkil eden Tölös’ler Orhun yazıtlarında geçtiği gibi, Çin kaynaklarınca da “T'ie’le” şeklinde tespit edilmiştir. Telengit’ler ise yine aynı kaynaklarda “To-lanko”, Moğolların “Gizli Tarihlerinde” ise “Tenggut” olarak geçmektedir. Tuba’ların bir soyu olan Tirgeş de eski Türgeş’lerden başka bir şey değildir. Aynı şey Altaylı’lar soyundan olan Kırgız, Kıtang, Nayman, Mörküt ve saire gibiler hakkında, serbestçe söylenebilir. Bu suretle; Altay Türklerinin, 1500 yıllık millî tarihlerine sadakatle bağlı olduklarını görmekteyiz.
Sevgiliniz sizinle röportaj yapar gibi sevişmeye kalkışıyorsa, uzun ve sıkıcı bir anketi yanıtlar gibi öpüşüyorsanız bazılarının kelimeye ihtiyacı yoktur. Orada saçma suç kendini kanıtlamış ve yargının vereceği kararı beklerken kelimeleri imhaya yönelmiştir bile...
Sel yayınları
Reklam
Köprüden Önce On Çıkış!
Hep ikilik birlik içindir; Bak, iki göz bir görüyor. Birlik ise dirlik içindir; Bak, iki göz bir görüyor. Ruh ve ceset arş ve felek; İnsan ve peri cin ve melek. Birlik için hep bu emek; Bak, iki göz bir görüyor.
“Lakin biz biz olalım, şehir yerinde göz kulak olalım kendimize kardaşlar. Neden derseniz, şehir yeri köy yerine benzemez. Şehir adamı köylüyü cin çarpar gibi çarpar.“
Karakarga YayınlarıKitabı okudu
Lakin biz biz olalım, şehir yerinde göz kulak olalım kendimize kardaşlar. Neden derseniz, şehir yeri köy yerine benzemez. Şehir adamı köylüyü cin çarpar gibi çarpar. Birbirimize iyice sarılalım, el sözüne kulak asmayalım. Anca beraber, kanca beraber!
Everest YayınlarıKitabı okuyor
Filiz belki de bu kadar güzel olmasaydı dini hassasiyetle- rimden ödün vermez dini öğrenip öğretmek adna da olsa ona yaklaşmazdım. Saçları bu kadar gür ve alımlı olmasaydı ona hicab ayetinden bahsederken garip bir haz duymazdım. Onun zengin, sarışın ve güzel olması o yıllar bilinçaltıma kazinan "sermayenin birleştirilmesi" fikrini katileştiriyordu. Filize sahip olmak demek zenginliği, statüyü İslam potasında eriterek yeni bir müessese kuruyormuşçasına heyecanlanmak demekti. Dindar oldukları için fakir ve cahil olarak nitelendirilmiş atalarımın intikamını almak demekti. Kendine güveni tam olan bir kadının islami açıdan olgunlaştırılması demek dindar kadının kamusal alana inmesi demekti. Filiz'e çarşaf giydirmek ona din adına tahakküm etmek demekti. Yeni hayatını dini bilen biri ile yani benim dediğim şekilde şekillendirecek olması demek bir nevi ben ne dersem onu yapacak demekti. Kamusal alanda Öteki, evde beriki olan Filiz geleneksel dini anlayış içinse daima müdahaleye açık olan olacakti. Tüm bunları sonradan anladım Insanun hapishanede düşünmek ve sosyolojik tespitlerde bulunmak íçin bol vakti oluyor.
Sayfa 75
Reklam
144 syf.
9/10 puan verdi
·
7 saatte okudu
Gulyabani, yazarın okuduğum ilk eseri olmakla üslubunu oldukça beğendiğim bir kitabı oldu. Kitap "iyi saatte olsunlar" üzerinden eşref-i mahlûkatın(!) diğer tüm mahlûkatlardan hinoğluhinlik ve içten pazarlıkta ne kadar ileri olduğunu gözler önüne seriyor. İçerisinde bulundurduğu tekerleme ve bilmecelerin yanı sıra oldukça akıcı ve yalın bir dile sahip. Hikâye, Muhsine adındaki muhteremin başından geçen olayları çocuklara masal niteliğinde anlatmasının ardından yazarın da bunu bize aktardığını söylemesi ile temelini atıyor. Kitap başkahramanımız olan Muhsine'nin ileri sayfalarda da göreceğimiz gibi kandırılarak, ölüme teslim edileceği Yedi Çobanlar Çiftliği'ne hizmet etmeye götürülmesiyle başlıyor. Ruşen ve Çeşmifelek bu konağın hanımefendisine hizmet eden diğer kahramanlar. Olay örgüsü hanenin ve haneyi ele geçirenlerin etrafında gelişiyor. Muhsine'nin yüklükten çıkan musallatı olmuş Hasan adlı bir köylünün cin hâlinden etkilenerek, selamlıkta yaşayan gerçek Hasan'la buluşup sözlenmesi ile asıl düğüm atılıyor. Cinler tarafından yârını kaybettiğini düşünen Muhsine'nin rahatsız etseler dâhi canlarından olacakları bu mahlûkatlara, meydan ve beddualar okuması üzerine "gulyabani" çıkageliyor. Bu safsatalara inanan, ki tüm duyularıyla manipülasyona uğradıkları için inanmaları çok doğal, hane çekinse de bunun üzerine gidiyor ve aslında ölmemiş olan Hasan'ın darbesiyle sahtekârlığın foyası ortaya çıkıyor. Birbirine kavuşan aşıklar ve tutuklanan sahtekârlarla beraber sona eren bu kitabı oldukça beğendim, tavsiye ederim.
Gulyabani
GulyabaniHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,7bin okunma
Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı. Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!
Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
“Düşüncelerinize dikkat edin, onlar hareketlerinizin başladığı yerdir.” Çin atasözü
Yalnızlık
Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin. Su olsan kimse içmez, Ölür de susundan Yol olsan kimse geçmez, Sarp kayalara uğratır da yolunu Elin adamı ne anlar senden? 🍁 Çıkarsın bir dağ başına, Bir ağaç bulursun Tellersin pullarsın Gelin eylersin. Bir de bulutları görürsün, bir de bulutları görürsün Bir de bulutları görürsün Köpürmüş gelen bulutları Başka ne gelir elden? Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı! Yaşar Kemal youtu.be/QpmgUV0Fa7U?si=...
Deborah'm laneti, bir dibuk* ya da cin gibi, kendisini Deborah'm gövdesi ve ağzı aracılığıyla açığa vuruyordu. Bu lanet hiç bırakmamıştı yakasını. *Bir başka bedene giren ruh.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.