Ungenach, bir yüzleşmenin ne kadar sancılı olduğunu bizlere anlatan güzel bir Bernhard eseri. Bernhard'ı her zaman eleştiri gücü ve hicvinin keskinliği ile övsem de, bu eserinde kurgu konusunda da farkını ortaya koymuş. Bir çeşit rüya denilebilir Ungenach'a. Bir anda kendinizi birtakım olayların gerçekleştiği ve gerçekleşeceğine işaret verdiği
"Mustafa"yı, "Kemal"i, "Gazi"yı ve "Atatürk"ü tafsilatıyla inci gibi işlemiş, İlber Ortaylı. Tam bir entelektüel kitabı. Gereksiz ya da ihtilafa düşürecek sözler yok kitapta.
İlber Ortaylı kitapta dört kişiyi anlatmış sanki. O dört kişi kurucu bir lider olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların
Dirilmek yeniden
Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi
Kandan kinden
Gözlerle okunduğunda kuru bir mürekkep, gönül ile okunduğunda kalbin feryadına yankı uyandıran kutlu hitabet. İnsanın iç dünyasını keşfetmeye dair bir rehber, hakiki özünü bulmaya ve Allah ile olan muhabbetini derinleştirmeyi gaye edinen sohbet divanıdır. Taklidi imandan tahkiki imana geçişin süreci olmuştur. Hasret ateşinin ondan gayrısını kül edip, ona kul etmesidir. Vuslatı, ölmeden önce ölebilmeyi sağlamıştır.
Mevlana, insanın içindeki potansiyeli ve ruhani gücü anlamak için kendi deneyimlerini ve öğretilerini dil ile değil hal ile nakşedenlerden olmuştur. Eser, insanları kendilerinde, kendilerine davet ederek yolculuklarına, kendilerini tanımaya, içimizdeki eşkiyaya kapı aralamaya, masiva’ dan sıyrılmaya, sürüklemektedir. Bu eser aşkın halini, HAL' den nakşetmiş kelamı yetersiz ve aciz bırakmıştır. Bu bir inceleme değil Aşk Yolunda Serçenin çırpınış feryatları, karıncanın ibrahim için yakılan ateşe yetiştirdiği ağzındaki bir damla suyun sırrıdır.
Denilir ki ölümün hakiketini anlayanlara, ölüm sahibimize kavuşturan muhassar bir at ve Burak suretini alır.
Fihi Ma FihMevlana Celaleddin-i Rumi · Sufi Kitap · 20191,240 okunma
Kitap, başlığından da anlaşılacağı gibi sorular üzerine kurulu. İmanın sorularla çalınmasından kasıt; farkına varmadan kafamıza yerleştirilen(hatta gerçekten İslam'ı hakkıyla tanıyamadığımızdan bazılarının ne kadar abes olduğu fark edemediğimiz) veyahut aklımıza takılan bir takım soruların bilmeden, araştırmadan gelişigüzel inandırılıp doğru cevaplandırılmadığı için nasıl büyük sorunlara yol açtığı. Yazar kitabında bu sorulara cevap veriyor. Yazılış zamanı her ne kadar eski olsa da bazı soruların hala devam ettiğini görüyoruz. Dili bir tık sert olsa da böyle olması iyi oldu. Çünkü bazen rahatsızlık duymamız gerektiğini düşünüyorum. Yani böyle ciddi düşünmediğimiz sürece bu konulara gereken ehemmiyeti veremiyoruz. Yazar bana çok samimi geldi. Kitabı okurken o çaba, o çırpınış, gençliğin imanını kurtarmak için bir şeyler yapma isteği çok net kendini belli ediyor. Yazarın da söylediği gibi "Hatalarım benim, güzelikler davamındır.", "Beni amelimle değil, niyetimle ölçen dost" Elbet ufak tefek hatalar olabilir. Fakat öğrenmek isteyenler için güzel bir aydınlatıcı, en azından daha fazlasını öğrenmek için araştırmaya sevk eden bir kitap olmuş. Herkese ve özellikle de liseli gençlere tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.
Beri gelin gobeller!!! 10. buluşmamızı da , güneşin ortamlara küstüğü , kulakların donup kopma tehlikesi geçirdiği bir kış gününde Camekan Kafede gerçekleştirdik .. Kitaptan bahsetmeden önce ne gibi fedakarlıklarla bu buluşmayı gerçekleştirdik sizlerinde bilmeye hakkı var diye düşünerekten bu satırları yazmayı uygun gördüm .. Efenim mekan çok ÇİKİ
AŞK RİSALESİ
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
AŞK Risalesi-Erdem BEYAZIT
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların
Dirilmek yeniden
Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi
Kandan kinden öfkeden
Üstümüze bir
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların
Dirilmek yeniden
Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi
Kandan kinden
Bugün otobüste boş oturmamak için rafımdan rastgele kitap aldığımda elime ilk bu geldi. Stefan Zweig'ı ne kadar çok sevsem de okumaktan hep kaçınırım. Çünkü sonlar beni hep etkiler, mutlu son da mutsuz son da. Ve bu kitap da tam olarak beni etkisi altına aldı. Sadece sonu olarak da değil, kitap komple beni etkisi altına aldı.
Perdeler ardında kalan bir kadının son bir çırpınışını anlatıyor. Öyle son bir çırpınış ki, onu görmeyeceğinden emin olmak için ölümünden sonra mektubu ulaştırıyor. Spoiler değil, kitabın ilk paragrafında zaten bu mektup ben öldükten sonra sana ulaşacak diyor.
R'ye de kızamıyorum, çünkü o da haklı. Kadın hayatına hep öylesine giriyor, öylesine de çıkıyor.
Kitap bitti ama muhtemelen ben R'den daha da boşlukta kaldım.
Sizi boşluğa bırakır ama yine de okuyun derim, hiç olmazsa bilinmeyen bir kadın olmamak için okuyun.
Müslüman için insan olmanın anlamı, Allah'ı tanıma imkânına bağımlıdır. Yani insan olmak belli bir kavrayış bölgesinin oluşmasıyla ilgili. Kartezyen anlayış insanı beden ve zihin olarak ikiye bölmüştür. Böylelikle kavrayışı "zihne" münhasır kılmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalmış "batılı" insan. Zihin kendine "değer" ve "anlam" türetmeye başlamış böylece. İnsan dediğimiz mahlûk kendi anlamını bir yerlerde arayadurmuş hep. Bu arama faaliyeti içinde Allah'tan başka güçleri kural koyucu, boyun eğilmeye değer kabul ettiği durumlarda kâfir olmuş. Bazan kendi aklının, bazan bir sistemin işleyişinin, bazan "ilke"lerin kendine anlam kazandırdığını sanmış. Bu zan'larıyla ateşe düşmüş derhal. Vehimlerini terketmediği sürece, yanmamak için gösterdiği her çaba onu tehlikeye daha fazla yaklaştırmış, dinmeyen bir çırpınış içine düşmüş.