Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biraz hareketlenmek adına fotoğraf çekmeye başladım yine. Son iki poz kalmıştı. Yeni bir makara film almaya çalışıyordum cebimden. Ellerini hayır anlamında kaldırdı. - Fazla fotoğraf zarardır. Daha fazla çekme. Fotoğraf makinemde kaç poz kaldığını bilmesi mümkün değildi. Sorgulamak istemedim, yine bir şaşkınlık yaşadım. Artık konuşmayı
Sayfa 120 - Matbuat Yayın, 2. Basım - Aralık 2016, BÖLÜM 2, BULUŞMA
Suçluluk hissediyordum. Talihimi, bana sunulmuş olan fırsatları, kaynakları ve armağanları, çok çalışmaktan veya yaptığım bir işin takdir görmemesinden şikayet ettiğim tüm zamanları düşününce kendimi suçlu hissettim. Bir yandan da Tina hakkında çok daha fazla bilgi sahibi olduğumu hissettim. Benimkinden çok farklı bir dünyada büyüyordu ve bu durum bir şekilde onu bana getiren sorunlarla ilişkili olmalıydı. Bunun ne olduğunu tam olarak bilmiyordum ama büyüdüğü ve yaşadığı dünyanın onun duygusal, davranışsal, sosyal ve bedensel sağlığını etkileyen önemli bir şey olduğunu biliyordum.
Sayfa 42 - Koridor YayıncılıkKitabı okuyor
Reklam
Cevdet Paşa'nın anlatışı ile bunlar, "sen filan filan bedeli tahsil et, reayaca bir şikâyet olursa filan filan be-nim adamımdır, tedip ettiririm; gelecek yıla sana daha fazla iltizam sağlarım" derlerdi. Bütün bunların birlikte sömürüsü altında kalan köylünün, sözde kendini savunma olanaklan vardı. Fakat halk birlik olup başkente şikâyetname yollayınca başlarına daha büyük iş açarlardı. Çünkü şikâyeti inceleme göreviyle gönderilen " mübaşir'ler şikâyet edilenleri suçsuz bulurlar, şikâyetçileri suçlu çıkararak ceza keserlerdi. Bu mübaşirlere giderken birkaç kese akçe ile bir ferman verilirdi. Bunlar gelince görevliler, âyân ve kadıların yerine halkı koruma yetkisinde olan naipler huzurunda ferman okunur, mübaşir, bir mübaşirlik hizmeti parası daha verecek olan tarafı haklı çıkarırdı. Görevli ve naiplerle birlikte bir ilâm hazırlanır, şikâyet edenleri bin kez pişman ederlerdi. Hattâ Cevdet Paşa'nın iddiasına göre, bazen uydurmadan şikâyet arzuhalleri tertip edilerek mübaşirler getirtilir, bunları susturmak için mübaşirlere halktan rüşvet toplanırdı.
HASTALIKLARI, VASİYETLERİ VE ÖLÜMÜ
Gaspralı İsmail Bey'in, hastalıkları, vasiyetleri ve ölümü hakkında çok az yazı yazılmıştır. Bu yazıların muhtevası bakımından en değerlisi; İsmail Bey'in yakın mücadele arkadaşı Hasan Sabri Ayvaz'ın yazmış olduğu "Büyük İsmail Bey'in Hastalığı, Vasiyetleri ve Ölümü" adlı yazısıdır. Cafer Seydahmet Kırımer'in "Gaspıralı İsmail
31 Mart Vak'ası veya 31 Mart Hadisesi olarak tarihe geçen olay yakın tarihimizin en tartışmalı konularından biridir. (...) 24 Temmuz 1908'den itibaren iktidar, resmen ve hukuken olmasa da, fiilen İttihat Terakki'ye geçmiştir. Her ne kadar doğrudan iktidar olamasa da dolaylı yollardan, çeşitli yönlendirmelerle, iktidarın
Bi kamyon dayak atan şiir
resmini indirdim duvardan, adını unuttum ne tuhaf! karakolda kaydın yok! hastanelerde yok! mezarlıklarda yok! gittin! bir gecede hazırlanıp bir gecede gittin! bana bir gece bırakıp yanına bir gece alıp da gittin! kırmızı çoraplarından birinin teki kalmış! mor çoraplarından birinin tekini götürmüşsün! ben de mi gitmeliydim yürüdüm!
Sayfa 34 - Sel Yayınları
Reklam
Önceki enkarnasyonlarda büyücülüğün etkisi Bir gizli saldırı vakası
Eski bir cadı tarafından Hayvanların Antipatisi Evin diğer sakinlerinin kâbusları Tehlikenin psişik anlayışı Maniacal saldırı Davayı ele alma yöntemi Pentagram kullanımı Etkisi Manyetize haç olayı Kutsal sembollerin korkusu İtirafı. Eski cadı tarafından gizli saldırı çok belirgindir. Bağımsız psişiklerin araştırmaları, bu tür bir sorun baş
Hayatın zaten başlı başına mücadelenin ta kendisi; ama öyle bir şey var ki, ekstra mücadele etmemiz gereken, mücadele etmediğimizde ve kendimizi ellerine teslim ettiğimizde bizi mide ülserine götürecek kadar önemli bir şey: üzüntü. Evet üzüntü.... "Mide ülserlerine yedikleriniz neden olmaz. Ülserler sizi yiyenlerden oluşur," diyor Dr. Joseph Montague. Unutmamız gereken ve hatta hafızalarımıza kazımamız gereken bir detay bu. Uğruna üzüldüğümüz insanları ve olayları gözümüzün önüne getirip kendimize şu soruyu sormamız gerekiyor: "Değer mi?" Evet değer mi? Asla. Ne günahlar işliyoruz, tövbe ediyoruz ve Allah'ın affına sığınıyoruz; o da bizi affediyor ama sağlık affetmiyor. Bu yüzden kendimize sık sık bu soruyu sorup en azından üzüntümüzün yükünü bir nebze de olsa hafifletmemiz gerekiyor diye düşünüyorum. Her şeyi kafasına takan ve her şeye üzülen annem sürekli mide ağrısından şikayet ederdi. Nedeni ise ülser olmasıydı. Bunun sebebi ise üzüntü, kaygı, korku ve sinir bozukluğuydu. Dale Carnegie okuduğum bir kitabında aynen şöyle diyor: "Alın size çarpıcı bir gerçek; Amerika'da her yıl intihar edenlerin sayısı, en ölümcül beş bulaşıcı hastalıktan ölenlerin sayısından daha fazla Neden mi? Yanıt basit; üzüntü!" Ve ekliyor: "Üzüntünün bedelini sağlığınızla ödeyeceğinizi unutmayın. Üzüntüyle baş etmeyi bilmeyenler erken ölürler...." Kaybettiğinde tekrar kazanabilir, düştüğünde tekrar kalkabilir, ağladığında tekrar gülebilirsin ama sağlığın gittiği zaman geri getiremezsin. Şimdi tekrar sor kendine: Değer mi?
Sayfa 180Kitabı okudu
865 öğeden 571 ile 580 arasındakiler gösteriliyor.