Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Allah dedim uyandım.mevlam sana sığındım
"İnanamıyorum kendime, hâlâ insanları doğru tanımayı beceremiyorum" dedi, kırgın ve kızgın bir ifadeyle. Yakın bir arkadaşıyla yaşadığı sorunu kastediyordu. "Normal bu" dedim; "Tanıyamazsın, çünkü onunla çok içli dışlısın!" Şaş
Reklam
Çıktım. Birahane. Sekiz bira,bir kase fıstık. Masaya yumruk. Bağırdım, "Kainatta yapayalnızım!" Gülenler oldu. Bana alışmışlardı,hemen kovmuyorlardı artık. Yine de hesabı ödeyip gitme vaktimin geldiğini söyledi birileri. Bardağımı kaldırdım, "Giderdim elbet," dedim. "Giderdim dostlar! İnandığım birtakım değerler olmasaydı giderdim çoktan. Ama dehşetin dibindeyken,bütün dünya bana sırtını dönmüşken,beni hala ayakta tutan şeyler var çok şükür. Bunların başında da sizler geliyorsunuz. Şu birahanede içtiğimiz fıçı biralar geliyor. Bu hain,aşağılık dünyanın gemisi batarken gururla gülümseyebilenlere ne mutlu! Ne mutlu aşkları yüzünden haysiyetlerini kaybetmeyi göze alabilen adamlara! Hepinize afiyet olsun!"
Sayfa 140
Bu akşam yine deliksiz uykularına girdim. O şırfıntı deliklerden. Düşlerinde kaç arşın ilerledim. Kendini sevdirdin bana, bense kuş kadar yüreğimle, yüreğine misafir olamadım. Sevdana acım dedim, yandı canım!
Kertik Romanı giriş kapak yazısıKitabı okudu
(...) Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı! Kazıdım kafamı kafatasıma kadar! Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantalon siyah çoraplar ve siyah botlar Simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme! Sana geldim yas tutar gibi Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından 'Beni annemin yanına gömme sakın' dedim sana 'Beni hiç gömme, ben hep burada kalayım' 'Bu evde çürüyeyim senin ıhlamur kokan yatağında' 'Bu evde dökülsün etlerim yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali' Annemim elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca ''Affet beni anne' dedim 'Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından!'
"Seninle tekrar görüşebilir miyiz?" diye sordu. Sesinde sevimli bir gerginlik vardı. Gülümsedim. "Tabii." "Yarın olur mu?" "Sabırlı ol, çekirge," diye nasihat verdim. "Aşırı istekli görünmek istemezsin." "Evet, zaten o yüzden yarın dedim," dedi. "Seni bu akşam yine görmek istiyorum ama tüm gece ve yarının büyük kısmını beklemeye razıyım." Gözlerimi devirdim. "Ciddiyim," dedi. "Beni tanımıyorsun bile," dedim. Konsolda duran kitabı aldım. "Bunu bitirdiğimde seni arasam olmaz mı?" "Ama cep telefonu numaram sende yok," dedi. "Kitabın içine yazdığından şüpheleniyorum." O şapşal gülümseme yüzüne yayılıverdi. "Bir de birbirimizi tanımıyoruz diyorsun."
Reklam
"Sen aslında serüveni seviyorsun ama bir şeyden de kaçıyorsun." demişti Peter. Yanılıyordu. "Yanılıyorsun." dedim. "Ben kaçmıyor, kovalıyorum. Kaçan, sığınacak bir liman aradığı için teslimiyetçidir ve yaşamı ıskalar." (Bir Yılbaşı Öyküsü)
Öğrendiydim kapalı tutmamayı konuklara kapımı yüzyıllar boyunca. Ama bir gün açtım gözlerimi ve gördüm ki neyim var neyim yok yağma Hasan'ın böreği. Ve gördüm ki asmışlar karımı, ve yavrumun sırtında na şöyle şöyle yara izleri. Konuk değilmiş onlar, anladım, düşmanmışlar. Mayınlar, bıçaklar topladım eşiğimden. Sonra ant içtim bütün yaralarım adına: Atmayacak eşiğimden adımını, dedim, bir tek konuk yirminci yüzyılda. Bir şairden başka bir şey değildim yüzyıllar boyunca tanrıdan medet uman. Oysa şimdi ben bir volkanım, yirminci yüzyılda. Patlayan bir volkan!
“… Daima bana zarar vermeye çalıştı. Bana zarar vericiliği olmayan tek bir söz söylediğini bile sanmıyorum.” “Zarar verme olasılığı.” “Teşekkür ederim, Bay Sıkıcı DilbilgiUzmanıoğlu.” “Dilbilgisi,” dedim. “Ah Tanrım, seni öldüreceğim!” Ama gülüyordu.
Hepimizin yaraları var keke min e delal dedim. Biz derin yaraların çocuklarıyız, yaralarımız, bazen benim yaram gibi yüzde olur, bazen de senin ki gibi yürekte... Yaralarım... onlar, henüz her şeyden bihaber olduğum zamanlardan kalmadır, onları ne zaman aldım, hiç hatırlamıyorum.
Sayfa 192 - Kitap
Reklam
Aşk dendiğinde sanki küçülüyordu her şey. O zaman gerçek aşka ne ad verdiğimi sordu. "Karasevda" dedim. "Karasevda?" "Evet!" dedim. "İşte insana o çılgınlıkları yaptıran duygunun adı budur. Karasevdayla aşk farklıdır birbirinden. Asıl tehlikeli olan da karasevdadır.
- Apartman girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent? + Hangisini? - Otomatik yanan, sensörlü lamba. + Hayır. - Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece. Önüme baktım. "Neden kırdın?" Cevap yok "Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle." "Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?" "Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için." "Beni görünce yanmıyordu baba." "Nasıl ya?" "Görmezden geliyordu, yanmıyordu. kaç sefer yok saydı beni." "E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor." "Hadi ya! Sahiden mi?" "Evet. Ucuzundan takmışlar.Bizimle bir alakası yok!" Babama sarıldım, yıllar sonra.
Sayfa 141Kitabı okudu
Öne çıktım "göz yaşartıcı gaz sıkmanıza gerek yok " dedim. "Arkadaşlar zaten yeterince duygusal insanlar."
“Daha çok anlat” dedim. “Hoşuna gidiyor mu?” “Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.” “Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?” “Gider gibi yaparız.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.