1. Schopenhauer - Say yayınları dizisi
2. Schopenhauer - İsteme ve Tasarım olarak dünya
3. Schopenhauer - Aşkın metafiziği
4. Rudiger Safranski - Felsefenin yaban yılları( Schopenhauer biyografisi)
5. Nietzsche - Böyle buyurdu zerdüşt
6, Nietzsche - Putların Alacakaranlığında
7. Nietzsche - İyinin ve kötünün ötesinde
8. Nietzsche - Ecce
Kitabı ilk okumaya başladığımda şöyle bir paylaşımda bulunmuştum : “Bu kitabı ben nasıl okuyacağım ki, her okuduğum paragrafta bir şeyler paylaşma hissi yaşatıyor, çevreme bakıyorum, kimle paylaşacağım ki kim beni anlayacak... Heyecanla bir iki deneme yapıyorum, tık yok... İnsanın içinde bir coşku uyandıracak bir düşünce fırtınası başlatacak bir
Eser güzel, hakkını yiyemem lâkin ahlaki bir kaç sorunu var: Biz insanlar ahlakımızla varız ve ahlakımız kadar insanız. İşte bu cihetten bir eser kaleme alınacaksa eğer muharririn en ufak bir ahlâk açığı vermemesi gerektiğini nazarımda elzem addederim. Çünkü biz okuyucular okuduklarımızdan etkileniyor ve kalbimize alıyoruz. Ve belki de en kötüsü
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Victor Hugo, tarihte ölüm cezasına karşı olan nice aydınlardan biridir. Bu cezanın yanlışlığını ve kaldırılması gerektiğini halka ve diğer yetkili kişilere
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü isimli eserinde anlatmaya çalışmıştır.
İdam cezasının acımasızlığına odaklanarak, insanların başkalarına ne kadar acımasız davrandıklarını ve hayatın ne kadar değerli olduğunu vurgulamaya ne kadar çok çalışmış olduğu ortada duran bir gerçek.
Bunun yanı sıra eserde, dönemin adalet sistemi eleştirilerek mahkûmların hayatının yalnızca hâkimin birkaç sözüne bağlı olması vurgulanmaktadır.
Benim en çok etkilendiğim kısım hiç şüphesiz romanın sonuydu. Halkın idam cezasını heyecanla, korkunç bir zevk ve iştahla izlemesi çok acı.
Victor Hugo, muhtemelen böyle bir ana şahit olmuş. Eserini başarılı bir şekilde kurgulamış fakat bu yazılanların yalnızca kurgudan ibaret olduğunu söylemek doğru olmaz. Yazarın öfkesini, acıma duygusunu, ruh hâlini her satırında hissetmek mümkün.
“İnsanların hepsi belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkûmdurlar.”
Anlatılanlar genele bakıldığında realist gibi görünse de başkarakter olan idam mahkûmunun romantik bir kişiliğe yakın olduğunu açıkça görebiliyoruz. Mahkûm, kaçınılmaz sonunu beklerken beş hafta boyunca çoğunlukla karamsar, yer yer umutlu bir ruh hâline bürünüyor.
Victor Hugo o kadar başarılı ki okurken kendini bu karakterin yerine koymayan var mıdır merak ediyorum.
Okumayı bitirdiğimde, kendimi giyotin masasında o mahkûmla beraber infaz edilmiş gibi hissediyordum. Oldukça derin izler ve düşünceler içinde bırakan
Edebiyatın büyülü dünyasında sırların, rüyaların ve bilinmeyenin peşine düşmek, okurunu hem derin düşüncelere sürükleyen hem de gizemin perdesini aralayan bir deneyime taşıyan en özel anlardan biridir. Ayhan Özden'in "Havass" adını taşıyan romanı da tam olarak bu anlamda bir başyapıt niteliği taşıyor. Sıradışı bir şekilde
Şimdi öyle gelmez. Günün birinde buruş buruş olup çirkinleştiğinizde, derin düşünceler alnınızda çizgiler bırakıp arzularınızın yangınları dudaklarınızı mühürlediğinde anlarsınız, hem de acı acı anlarsınız.
Baylar ve bayanlar, sizlere birazdan gerçeği sunacağım. Tüm çıplaklığıyla kendi gerçekliğimi ortaya koyacağım. Yazacaklarım ne romanla ilgili ne de romanın dışındadır. Ne incelemenin hakkını verecektir ne de incelemeden bağımsız olacaktır. Ne okunmayacak kadar değersizdır ne de okuyunca aydınlanacak kadar değer doludur. Uzun lafın kısası, her şeyi
Sayın yazar, yalnızlık nedir biliyor musunuz? bir kız çocuğunun durmadan annesini aramasıdır. Arayıp bulamamasıdır… Yalnızlık çoğu zaman, yetimhaneler de, modern adı ile sevgi evlerinde (ne kadar sevgi ile örülü orası meçhuldür) akşam olduğunda herkesin kendi hayatına döndüğünde, çok somut bir şekilde orda ki bebekler, çocukların yüzlerine
l Aslen Lübnan'lı olan ve henüz çocukken ailesi ile birlikte ABD'ye göç eden Cibran'ın hayatı Beyrut, Boston, Paris ve New York kentleri arasında geçer. İşte bu kitabı da Boston'da yaşadığı yıllarda bir göçmen gazetesinde yazdığı deneme ve öykülerinin alınarak hazırlanmış.
l İnsana, duygulara, yozlaşan insanlığa, inanca dair
İçinizde iki ruhla yaşadığınızı hissettiğiniz, sanki sizden başka birinin hayatınızı kontrol altına almaya çalıştığını düşündüğünüz anlar oldu mu? İnsanı bir bütün olarak ele alırsak hepimizin içinde iyi ve kötü yanlar olduğunu görebiliriz aslında.
İyi ve kötü diyalektiği ise yıllardır psikoloji, felsefe, sosyoloji, mitoloji ve dinler tarihinde
Birkaç ay önce Ümit Meriç’in ‘’ İçimdeki Cennete Yolculuk’’ kitabını okuduğumda; bu zarafetin, hassas zekanın, cümlelerdeki derinliğin, edebi birikimin genetik mirasının sahibini merak edip Cemil Meriç kitaplarıyla kütüphanemi şereflendirmiştim . Sosyal medyadan, haberlerden, dergilerden ve Dücane Cündioğlu’nun hazırladığı belgeselden kısmen