Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1 Mart 1922 GAZİ PAŞA
.".. Bugünkü savaşımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın tamlığı ise ancak mali bağımsızlıkla mümkündür. Bir memlekettin maliyesi bağımsızlıktan mahrum olunca, o devletin bütün hayat kollarında bağımsızlık felce uğramıştır. Çünkü her devlet organı ancak mali kuvvetle yaşar. Mali bağımsızlık koruması ilk şart, bütçenin iktisadi yapısı ile uygun ve denk olmasıdır. Binaenaleyh devlet bünyesini yaşatmak için dışarıya müracaat etmeksizin memleketin geri kaynaklarıyla idare edilmesi çare ve tedbirlerini bulmak lazım ve mümkündür..."
Sayfa 161 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Kapitalizmin Milli Bakımdan Bölümlere Ayrılması
akat bu küçük ama askerî devletlerin belki de en dayanıklı mirası, doğmakta olan kapitalizme ait 'toplumsal alanı yapılandırması' konusundaki gösterdiği başarıdır. Orta çağ döneminin ekonomisi önemli ölçüde ulus aşırıydı: devlet sınırları ekonomik etkileşim açısından sınır değildi (aynı şekilde ide- olojik etkileşimler için de). Üstelik, feodal üretim tarzı ve kapitalist üretim tarzı da ulus aşırı kavramlardır millî devlet sınırları hakkında hiçbir şey ima etmez. Ama devletin kendi topraklarında cereyan eden ekonomik ilişkiler üzerindeki koordine etme rolünde bir artışa da şahit olduk. Bu önemli rol, bir yerde, mali hesaplardaki boşluklardan ortaya çıktı zira nispeten masrafsızdı. İngiltere'de devletin yürütme faaliyet alanının genişlemesi İngiltere'nin mali durumundaki büyük artıştan daha önce olmuştur; yani Stuarts döneminde değil Tudors döneminde. Bu, diğer ülkelerde de neredeyse aynı şe- kildedir. 'Modern devlet'in yükselişinin bu özel ve en önemli- boyutu yani tek bir merkezî devlet tarafından yerine getirilen yürütme ve yargı tekeli, doğrudan ve hemen askerî dönüşümlere bağlanamaz. Bunun sebebinin ne olduğunu soracak olursak cevap, muhtemelen sınıf ilişkilerinin feodal üretim süreçlerinden kapitalist üretim süreçlerine geçmesi diyebiliriz
Reklam
''Saraylar'da öteki devlet yapıları gibi, bağımsız devletin ayrılmaz parçalarıdır. Bizi tarihimize bağlayan halkalardır. Milli onurun gözle görülür eserleridir. Dün padişahınsa yarın halkın malı olur. Bence bugün Edirne şehri sınırlarımızın içindeyse, biz bunu Enver Paşa'ya değil hatta Lozan Sulhu'na değil, Sinan'ın Selimiye'sine borçluyuz. Selimiye orada durdukça, Edirne'de bizim sınırlarımız içinde durur, hepimiz toptan ölmedikçe...Çünkü hiç kimse Selimiye'yi hiçbir yerine sokamaz. Onu artık hiçbir barbar da yıkamaz. Saraylar kardeşim, içi sanat eserlerimizle dolu müzelerimiz olabilir. Ötesi demagojidir. Bize yaraşmaz.''
Sayfa 104 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Her Dava Adamının Bilmesi Gereken Basel Konferansı ve Siyonist Hedefler:
Theodor Herzl tarafından 1897'de Basel'de 1. Siyonist kongresi yapılırken bu toplantıda Herzl, Dünya Siyonist Teşkilatı'nın başkanı seçildi ve yaptığı açılış konuşmasında: "Biz Yahudi ulusunu barındıracak olan evin temelini atmak için buradayız" diyerek ana niyet ve hedefi ortaya koydu. Toplantıda Alınan dört maddelik ana kararlar: 1. Sultan Abdülhamit tahtan indirilecek. 2. Osmanlı Devleti yıkılacak. 3. İlk 50 yıl içerisinde İsrail devleti kurulacak. 4. 100 yıl sonra da yani 1997 yılında Büyük İsrail devleti kurulacak. Önce Osmanlı'dan İsrail Devleti'ni kurmak için para karşılığında toprak satın alınmak istendi. Osmanlıya bu topraklar karşılığında: 1.Osmanlı devletinin otuz üç milyon İngiliz altınına ulaşan borçlarının tamamının ödenmesi, 2. İmparatorluğu korumak için 120 milyon altın franka mal olacak deniz filosu yaptırılması 3.Devletin mali durumunu canlandırmak için otuz beş milyon altın lira borç vermesi teklif edildi. Fakat Sultan Abdulhamid, "Bu topraklar kanla alınmış- tır, ancak kanla verilir" diyerek bu teklifi reddetti. Bunun üzerine Siyonist kongrede alınan dört maddelik ana kararların uygulamasına geçildi. Siyonistler bu kararlarını siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda adım adım uyguladılar. Bu adımların sonucunda õnce Emanuel Karasu'nun başında olduğu heyetin tebliği ile Sultan Abdulhamid tahttan indirildi. Sonrasında Osmanlı parçalandı, kongreden tam 50 yıl sonra da 1948 de İsrail devleti kuruldu. Geride tek hedef kalmıştı o da vaat edilmiş topraklar üzerinde başkenti Kudüs olan büyük İsrail Devleti'nin kurulmasıydı.
Devletin malı deniz değildir, yiyen de bal gibi domuzdur. Miri mal kul hakkıdır.
Sayfa 252Kitabı okudu
*** Devletin mali durumu tasarruf yoluyla düzeltilecek deniyor. Bundan daha sıkıcı bir şey tasavvur edilebilir mi? ***
Sayfa 375 - Alfa yayınları, 2020, 1.baskıKitabı okuyor
Reklam
Bürokrat kapitalistler, siyasi partiler aracılığıyla kitlelere demokratik seçim yapıldığına dair yanılsama aşılamaya çalışır. Fakat bu siyasi partiler, gerçekte iktidarda bulunan komprador-toprak ağası hanedanlarının araçlarından başka bir şey değildir. Filipinler'de şimdiye kadar seçimler düzenli olarak yapılmıştır ancak ABD emperyalizmi ve
Sayfa 158Kitabı okudu
Hazine tamtakırdı. Devlet resmen iflâs etmişti. İçeride azınlıklar, ayrı birer millet gibi yaşarlardı. Kapitülasyonlar devletin malî, iktisadi, hatta adlî istiklâlini zincirlemişti. Ne yol, ne sanayi, ne de malî kredi cihazları vardı. Devlet içeride hal­siz, iktidarsız olduğu kadar dışarıya karşı da itibarsızdı.
"Güçlü olmalıyım, çocuk. Sana ve kendime olan inancımı yitirmemeliyim. Seni sonuna dek taşımalıyım ki büyüyesin, düşümde haykıran papaza, arkadaşımla onun Dr. Munson'una, anneannenin kollarını bağlayan polise benzemeyen biri olasın. Birincisi seni Tanrının malı sayıyor, İkincisi annenin malı, üçüncüsü de devletin malı olarak görüyor. Oysa sen ne Tanrının, ne devletin, ne de benim malımsın. Kendi kendinden başka hiç kimseye ait değilsin."
Kapitalist devlet sırasıyla; özel sermaye birikimini hızlandırmak ve bunu yaparken de sermayeye verdiği bu desteği toplum nezdinde meşrulaştırmak ihtiyacı içindedir. Özellikle "sosyal harcamalar" böyle bir meşrulaştırmayı sağlamaya hizmet eder. Ancak bu birbiriyle çelişen iki işlevin zaman içinde devletin mali bir krize girmesine, böylece devletin meşrulaştırıcı harcamalarını yapamamasına neden olur ve bu durum da devletin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açar. Kamu bankalarından kimlere ne oranda kredi verildiği hakkında şefaf bir biçimde bilgi alınabilirse, bu durum hakkında ön bilgi sahibi olunabilir. Kamu bankalarından dağıtılan kredilerin en zengin 100 şirkete giden oranı eğer ki %10'un üzerindeyse kamu bankası asli görevi olan kamuculuk ilkesine aykırı hareket ediyor demektir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.