Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendine hâkim olmak tuhaf bir deyim değil mi? Kendine hâkim olan, kendinin kölesi olmuş olmuyor mu? Kendinin kölesi olan, kendinin efendisi demektir. Aynı adam hem köle oluyor, hem efendi.
Heyet-i Temsiliye'ce, Merzifon'dan Antep'e gönderilen Beşinci Kafkas Tümeni Komutanı Cemil Bey, makine başında, Üçüncü Kolordu komutanına, birtakım sorularla birlikte, şu andaki durum karşısında geçici bir hükümet kurulması düşünülüyor mu ve hemen "Bir Meclis-i Müessisan (Kurucular Meclisi) cemi hakkındaki Heyet-i Temsiliye'nin acaba nokta-i nazarı nedir?" diye soruyordu. Aynı tarihte, Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal Paşa da, Üçüncü Kolordu'ya gönderdiği bir telgrafta aynı konuya temas etmiş yani "Her milletin bu gibi zamanlarda müracaat ettiği ahvale tevfikan bir Meclis-i Müessisan" teşkilinin zaruri olduğunu ve bu meclisin, on beş gün içinde Ankara'da toplanması gerektiğinin karar altına alındığını, onun için hemen seçimlere gidilmesini, fakat Müslüman olmayan tebaanın seçimlere katılmamasını, "Her livadan beş azanın seçilmesini yazmış ve bu hususlar hakkında kolordunun mütalaasını ve bu mütalaanın, ertesi gün öğle vaktine kadar gönderilmesini istemişti. Üçüncü Kolordu komutanı ile Sivas valisi, Heyet-i Temsiliye'nin bu yazısına aynı günde verdikleri ortak cevapta, "Meclis-i Müessisan" deyimine, alışılmamış bir deyim olduğu gerekçesi ile ve daha birtakım sebepler göstererek katılmadılar ve açılacak meclisin bir "Meclis-i Mebusan" olmasını ileri sürdüler. Sonunda bu mütalaalar kabul olunduğu için 19 Mart 1920'de kolordu kumandanlarına, vilâyâta, müstakil livalara Heyet-i Temsiliye" adına Mustafa Kemal Paşa tarafından bir genelge gönderilerek, Ankara'da açılacak olan bu meclise üye seçilmesi istendi.
Reklam
Lenin başta sol muhalifler olmak üzere Bolşevik karşıtı hareketlere karşı 7 Aralık 1917'de ÇEKA adlı kızıl siyasi terör teşklatını kurdu. ÇEKA "Sabotaj, ihtikar ve karşı devrimle mücadele olağanüstü komisyonu" Rusça baş harflerinden oluşan bir deyim. Bu gizli terör teşkilatının sadist görevlilerine de "ÇEKİST" deniyordu. ÇEKA'nın başına Polonya asıllı Bolşevik Çerninski'yi getirdi. Çerninski etrafındaki Bolşeviklere yani "aparatçik"lere terör dersi vermeye başlamış Sosyalist Rejim'in ancak Lenin'in de ifadesiyle, kanla korunabileceğini söylemiştir. Lenin Fransa'daki Jakopen Ro- bespierre olayından ders almış, bazı sonuçlar çıkarmıştı. Lenin'e göre devrimci şiddet Bolşevik düşmanı bütün gruplara demir balyoz gibi inmeliydi. Bunun için Çerninski'ye talimat verdi. Çerninski kısa zamanda kasap diye anılmaya başlandı. Şüphelileri ortadan kaldıran "Çeka Troyka"sı bir kabus haline gelmişti. Her yer Bolşevikliğin karargahı haline getirildi. Vahşet sistemleştirildi.
Sayfa 36 - ALTERNATİF YAYINLARIKitabı okuyor
Ne kadar çok doktorun, çoğu zaman hastalarının başında kaşlarını çattıktan sonra öldüğünü, ne çok astro­loğun sanki matah bir şeymiş gibi diğerlerinin ölümlerine dair kehanette bulunduktan sonra, ne çok filozofun ölüm ve ölümsüzlük hakkında sonu gelmez tartışmalardan sonra, ne çok kahramanın pek çok insanı öldürdükten sonra, ölüm­süz olduğunu iddia eden ne çok tiranın gücünü yaşam ve ölüm üzerinde korkunç bir küstahlıkla kullandıktan sonra ve ne çok şehrin, deyim yerindeyse, öldüğünü hiç unutma.
İbrahim Tenekeci anlatıyor.. Sene 1999. Artık Milli Gazete'deyim. Medya sayfamız var. Orada, diğer gazetelerden iktibas yapıyoruz. Radikal gazetesinden yorumsuz olarak bir alıntı yaptık. Savcılar hemen harekete geçip dava açtılar. Gerekçe: Sizin niyetiniz iyi değil.
Bir ülkedeki bireyciliğin ölçüsünü oradaki düşünme yeteneklerinin ulaştığı gelişme düzeyine göre saptayamamanın son bir nedeni de, bireyciliğin bir kuram olmayışıdır; bireycilik, uygulama alanına giren bir şeydir, düşünce alanına değil. Böyle olması için gelenekleri, toplumsal organları etkilemesi gerekir; oysa gerçeğe girmek ve kendisine uygun düşen bu uygulamalar ve kurumlar toplamına yol açmak yerine, kimi kez, deyim yerindeyse, tümden düşsel kurgular içinde dağılıp gitmektedir.
Sayfa 79
Reklam
İnsanlar çoğunlukla sevmek ister, ama bunu nasıl yapacaklarını bilmezler; yenilgi peşinde koşar, ama bulamazlar; deyim yerindeyse, özgürlüğe mecbur olurlar.
Rüyalar uyanık hayat taki gerçeklikten tamamen soyutlanmış, deyim yerindeyse mühürlenmiş gibi tecrit edilmiş, gerçek hayattan aşılmaz, bir uçurumla ayrılmış bir varlık sürdürürler. Rüya bizi gerçek likten ayırır, gerçeklik hakkındaki olağan anılarımızı siler, bizi başka bir dünyaya, gerçek hayatımızla alakası olmayan bir hayatın içine yerleştirir.
Birdenbire kırılmadık
Söylemeli şiirini korkusuz onun da Zor bir deyim rüya Sakıncalı ve kuşkusuz eninde boyunda Hani bir ayna kırılır ya O da almalı yerini Birdenbire kırılan aynadan Saklayıp süsleyip değiştirdiklerini Önündeki ardındaki kırıklardan Ürküyordur ve hep ürkecek İki dünya uyuması uyanması Bilmeli ki daha gerçek Aynadan aynanın kırılması
Hayalet, deyim yerindeyse, başka dünyaların anahtarı ve geçitidir, onların başlangıcıdır. Sağlıklı bir insana , tabii, asla görünmezler; çünkü sağlıklı insan dünyevi insandır, demek ki sadece buradaki hayatı, bolluk ve düzen için yaşayabilir. Ama biraz hastalandı mı, organizmanın normal dünyevi biraz bozuldu mu, hemen başka bir dünya olasılığından bahsedilir ve ne kadar hasta olursa, başka dünyayla temas o kadar artar ; çünkü o zaman insan ölür, doğruca başka bir dünyaya gider.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.