Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ama şiirde, millî damga, zorunludur. Evet, şiir evrensel olduğu ölçüde millî, millî olduğu ölçüde evrenseldir. Dil ve kelimeler, onu dolaysız millet malı yapar. Şair, milletine kafasıyla, gönlüyle ve ruhuyla yapışıktır. (...) Milletini yaşar şair hep.
(...) şeytanın dil sürçmesi değildir şiir; o, özgürlüğü sever; ama bu özgürlük, iğvanın ve iğfalin özgürlüğü değildir.
Reklam
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Suyun yüzü, zamanla, harika bir kitap oldu — eğitimsiz yolcuya ölü bir dil olan bir kitap, ama sakin bir sesle söylenmiş gibi en değerli sırlarını ileten, aklındakileri bana hiç saklamadan anlatan bir kitaptı. Ve bir kez okunup bir kenara atılacak bir kitap değildi, çünkü her gün anlatacak yeni bir öyküsü vardı.
Atatürk’ün, teknik bir adam olarak, ne filolojiyle ne de beşeri bilimler dediğimiz bilimlerle alâkası vardı. Ama o zamanın kıt Türkiyesi’nde üniversite ıslahatında İstanbul Edebiyat Fakültesi’ni ve bozkırın sınırında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni kurdu. Dil-Tarih, Ankara Üniversitesi’nden dahi eskidir.
Kürtlerin baskı altında olması, bugünün sorunu değil. Kürtler hiçbir zaman ulusal bir devlet oluşturamadı, yazılı dil, kültür ve edebiyat hiçbir zaman istenildiği gibi gelistirilemedi. Kürtler her zaman yabancıların baskısı altında yaşadı. ancak tüm bunlara rağmen Kürt dili hâlâ zengin ve canlı. neden? çünkü Kürtlerin dengbêjleri hep oldu. eğer onlar olmasaydı, gelenekleri bugünlere varmasaydı, ne Kürt dili bu kadar canlı olabilirdi ne de yazarlar Kürtçe yazabilirdi.
Reklam
İtiraf etmeliyim ki insanlar vakitlerinin çoğunu, hatta neredeyse hepsini varsayımlarla boşa harcıyorlar. Zengin olabilirdim. Ünlü olabilirdim. Otobüsün altında kalabilirdim. Daha az siyah noktam ve daha büyük memelerim olabilirdi. Gençliğimde yabancı dil öğrenmeye daha fazla vakit ayırabilirdim. Koşullu cümleleri diğer bütün yaşam formlarından daha fazla kullanıyor olmalılar.
Sayfa 173Kitabı okudu
Nihal Atsız salona alınarak dinlendi. Yargıç şahide sordu: -İç İşleri Bakanının nutkunda bahsolunan komünistler kimlerdir? -Milli Eğitim Bakanlığının kadrosu içinde bulunan Ankara Dil, Tarih ve Coğrafya fakültesinde profesör Pertev Nafiz (Naili-ABE), Niyazi Berkes, karısı ilmî yardımcı Mediha Berkes, İstanbul Edebiyat fakültesinde profesör Sadrettin Celâl, Konservatuvar öğretmenlerinden Sabahaddin Ali, lise öğretmenlerinden Adnan Cemgil, hâlâ Amerika'da bulunan profesör Muzaffer (Muzaffer Şerif Başoğlu ABE), Ankara Dil fakültesinde doçent Behice (Behice Boran-ABE) bulunmaktadırlar. Bunların hepsi komünisttirler. Ya mahkûm olmuşlardır, ya en az nezaret altına alınmışlardır. Bu esnada Kenan Öner, yargıçtan müsaade alarak şahide sordu: -Bir profesör daha vardır... Galiba kendisi Giritlidir? -Evet, Dil Kurumunun nafiz azalarından Ahmed Cevad vardır. Bu zat, Rusya'da Türkiye aleyhinde neşriyatta bulunmuştur. -Hasan Ali Yücel'in bunları himaye ettiğine dair bilginiz var mı? -İç İşleri Bakanlığının nutkunda 'Yurt ve Dünya' adlı mecmuadan bahsedilirken bunun Moskova'dan talimat alan Şefik Hüsnü tarafından idare edildiği bildirilmişti. Bu mecmua Hasan Âli'nin bakanlığı zamanında Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinden ayrılan tahsisatla matbaaya verilmiş ve okutturulmak üzere mekteplere dağıtılmıştır. Yakın zamana kadar Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat müdürlüğünü yapan Adnan Cahit Ötüken, bunların tamamını mekteplere göndermemiş, depoya saklamıştır. Bunu da Ankara'da çıkan 'Bayrak' gazetesinde okudum.
Mekteplerden gramer dersi kalktı kalkalı her hangi bir yanlışı belli etmek için bir nevi kulak zevkinden başka, müracaat edebileceğimiz mahkeme de kalmadı. Grameri okutulmayan dil! Benim havsalam almaz bunu. "Mayilerin muvazenesi" kanunu bilinmezse suda demir tekne yüzdürülür mü?
Sayfa 13
Ya bizim Türkçemiz! Engizisyon zulmüne uğruyor da kimse aldırış etmiyor.
Sayfa 13
Reklam
Vaktiyle Fransız Akademyası azasından bir zat, genç nesiller elinde fransızcanın günden güne bozulduğunu, köklerini ve kanunlarını kaybettiğini iddia etmiş; bu hadise Fransada bir küçük kıyamet doğurmuştu.
Sayfa 13
İngilizlerin sömürgesi Hindistan'daki emelleri işlemekteydi...
Sanat ve edebiyat dünyasında meydana gelen bu çöküş,ilim ve düşünce alanı da sıçranmış halkın cahil bırakılmasının yanısıra cehaletten de öte toplumu bir şüphecilik kaplamıştı.Din açıkça alaya alındığı gibi,herkes herşeyi bildiğinin inancını taşımaktaydı. Batı gelenekleri,giyiniş tarzları,batıya özentili bir dil giderek saygınlık kazanmaya başlamıştı.
Yeryüzünde herkesin anladığı bir dil vardır. .... Bu çoşkunun dilidir ,arzu edilen ya da inanılan bir şeyi gerçekleştirmek için sevgi ve tutkuyla yapılan girişimlerin dilidir .
Dil ile bilinç birbirinden ayrı düşünemeyeceğimiz kadar sıkı ilişki içinde kavramlar. Sadece dil ile düşünmüyoruz; düşünme biçimimiz de dil ile şekilleniyor, dil durumu ve düşünceyi belirliyor. Dil düşünceyi yaratıyor, düşünce de dili. Kültürün dili, dilin kültürü yarattığı gibi.
Cins cins zannettiğimiz insanlar da her yerde birdir ve aynı şeyleri söylerler. Sinema perdesine bakınız. Dil farklarının seyirciyi aldatmadığı bu beyaz sahne üzerinden geçen binbir insan örneğinin aynı el ve yüz hareketleri, aynı acıyla kıvranmaları, aynı neşeli sıçramaları, bütün ırkların tek dille konuştuğuna hükmedebileceğimizi göstermiyor mu?
Sayfa 110Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.