Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçimde ince bi sızı var duymazdan geldiğim, diye söyleniyordu. Ben duymazdan geliyorum, o içimi deliyor, susturamıyorum..
Bir Özyaşamöyküsü'nde, felsefe tarihini incelerken ilk olarak "Platon ne düşünüyordu?" diye, ikinci olarak "Haklı mıydı?" diye sormanın zorunlu olduğu yollu, Oxford'daki hocalarınca yaygın bir biçimde savunulan görüşü ele alıyordu. İlk sorunun tarihsel, ikincinin felsefi olduğu söyleniyordu. Ama Collingwood gerçekte tek bir soru bulunduğunu, onun da tarihsel bir soru olduğunu ileri sürer; çözmeye çalıştığı sorunun ne olduğunu keşfetmeden, Platon'un ne düşündüğünü anlamak olanaksızdır, çünkü sorunun ne olduğunu ancak çözümden geriye doğru giderek biliriz.
doğu batı yayınları, altıncı basım, çeviren: kurtuluş dinçer, şubat 2015, kızılay
Reklam
İttihatçılara düşmanlık edenler gafil değilse haindir
...Odaya, kısa boylu, zayıf, sinirli hâlli bir adam girdi. Şeyh, onu, “Manavoğlu Nevres” diye tanıttı bize. Eğer aramıza bir bomba düşmüş olsaydı, bundan daha çok şaşırmazdık. Bu adam hakkında bütün duyduklarım bir bir aklımdan geçti. Onun Kıbrıs’ta bir İngiliz ajanı olduğu ve Mısır’da Türkler aleyhine yayında bulunduğu söyleniyordu. Acaba doğru muydu? Kemalleddin Sami de şöyle demişti: — Kısmen kaçık, kısmen bir evliya, kısmen de kanlı bir adamdır. Bir an olur ki, memleketi için ölmeye hazırdır. Başka bir an, memleketi beş para için satar. Morfinmandır. Şimdi bize katılmaya çalışıyor. Onun fikrince, İttihatçılar ortadan kalkmadan Türkiye kurtulamaz. Vaktiyle de Garplıların adaletine çok inanırdı. Şimdi, hayal kırıklığına uğramış. Her şeyi yapmaya hazır görünüyor. Fakat, insan aramıza girip sırlarımızı satmayacağından emin olamıyor. İşte, bütün bunlar zihnimden geçerken, Rıza Reşit beylerin ona büyük bir hınçla baktıklarını gördüm. Manavoğlu Nevres şaşırdı ve bana onun bu durumu çok dokundu. Hele onların ellerini uzatıp da elini sıkmamaları bütün bütün beni üzdü. Elleri birden yanına düştü. Ben, içimden ona karşı duyduğum acımayı saklayarak elimi uzattım. O da bana garip bir minnetle bakarken yüzündeki üzüntü biraz geçti.
Hırsla yalan söyleniyordu düş ötesi gülünç ve saçmalık ötesi gazetelerde, afişlerde, havada karada, denize herkes işin içindeydi en kuyruklu yalanı kim söyleyecek diye yarışıyorlardı kısa süre sonra kentte gerçek diye bir şey kalmadı
...Köyde romana benzeyen bir vaka cereyan ediyordu. Orada bir genç dul kadın evlenmek üzereydi. Nişanlısı Hasan adında Erzurum’dan gelmiş bir gençti. Çiftlikte çalışıyordu. Ben, bu dul kadını çok hayrete değer bir şahsiyet diye düşünüyordum. Anlaşıldığına göre, ev yakan, erkeklerin kalbini parçalayan bir kadındı. Bir yıl önce bir adamı
kendi kendine "Kader!.." diye söyleniyordu ... O, "Kader!.." deyip iç çektikçe babam: Sabır!.. diye cevap veriyordu ... Niçin kadere bu kadar bağlı olan insanlar, bir türlü ona razı olmaz?
Sayfa 46
Reklam
Ümmü'yle birer düvene bindiler,sürmeye başladılar. Kadın düşünüyor, nerde kaldı bunlar diye üzülüyordu bir türlü. "Şu herif bir kurtulsaydı" diye söyleniyordu içinden. "Allah'ım her dert gelip bizi buluyor, sırası mıydı şimdi bunun? Üç dört çocuğu başıma bırakır da ölüverirse, ben ne ederim? Nasıl yaparım? Oğlan da gitti gelmez. Ne gezerler el yerlerinde bilmem ki?..."
Sayfa 75 - Literatür 2022Kitabı okudu
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Ölüm hâlinde olan bu zavallı yaralılar şuurlarının altında ailelerini ve yurtlarını kurtarmak için döktükleri kanın beyhude olduğunu hissediyorlardı. Allahım, bu ne zaman bitecekti? Yatağının içinde, oturup durmadan küfür eden Nâzım’ın genç zabiti bana biraz kuvvet verdi. Yalnız sol eli kımıldamakla beraber, hayatta kalmış olduğu için özür dileyecek vaziyette değildi. En çok sevdiği kumandanı Nâzım ölmüştü. Kafası, şimdi de neferleriyle meşguldü. Hastahanenin, emir erini içeriye sokmamasına durmadan isyan edip söyleniyordu. Bana: — Pencereden bak, herif orada sokakta ne yapıyor, diye sordu. Ben kendisine lâzım olan şeyleri getirteceğimi söylediğim zaman, bir şey istemedi. Ne hastahane, ne hastabakıcı istiyordu. Yalnız emir erini istiyor, vahşî bir şekilde ölüme giden kumandanına da küfür ediyordu.
Avrupadaki büyük evlerin hizmetkârlarının işverenlerine yakın olsunlar, kolaylık olsun diye çoğu zaman dolaplarda konakladıklarını öğrenecektim. İngiltere kral III. George hizmetkârlarin yatak odasının dışındaki çekmecelere istiflemiştir; Urbino Dükü çalışma masasında bir hizmetkâr tutardı; Bavyera Baronlar hizmetkârlarin özel yapım palto askılarına asardı; Blois Düsesi nin kırk yıl bos bir tuvalette yasayan pek sevgili bir hizmetçisi oldugu söyleniyordu.
Reklam
Yine tam belli olmayan başka noktalardan 106 mm geri tepmesiz top atışı yapıldı. Bu mermiler bir iki tanka isabet etmişti. Daha sonra havan sesleri duyuldu. General Smith tümbunları birer birer not alıyordu. Aslına bakılırsa hayli düzenli bir ordunun vereceği cevaplan veriyordu düşman. Arap olmadıklarını, kendilerine getirilen cesetlerden anlamıştı. Bazı Arapların da şimdi ölüler arasında olduğu söyleniyordu, ama esas çatışmayı sürükleyen bu yabancı askerlerdi. Rus olup olmadıklarını düşündü ama, Ruslar neden bu kadar azimli savaşsınlar ki, diye geçirdi içinden. Aslında düşünmek istemediği diğer olasılık, bu adamların Türk olmasıydı ki gitgide bu fikre doğru yaklaşıyordu. Karşısında Türk askerleri vardı ve çok hazırlıklıydılar. Nasıl olmuştu da bu kadar ani ve gizli bir operasyonu önceden haber alıp bu kadar geniş bir teşkilatı hazırlayabilmişlerdi?
Sayfa 182Kitabı okudu
Selahaddin Eyyubi 11 Mayıs 1181 tarihinde Kahire’den ayrıldı….. Kasideler okunuyor, marşlar söyleniyordu. Aniden, kulak tırmalamayan bir ses o zarif sözlerin ahengini bozdu.”Keyfini sür” diye haykırdı, Arap şairin şiirinin mısrasında. Yayla papatyalarının kokusunu iyice çek içine, Bu geceden sonra bir daha papatya görmeyeceksin. Bütün doğulular gibi uğursuz alametlere karşı hassa olan Selahaddin Eyyubi bu sözlere sinirlendi ve yüreğinde kocaman bir ağırlıkla Mısırdan ayrıldı. Kehanet niteliği taşıyan o mısralar yanılmamıştı. Mısır’da artık ona papatya yoktu Kahire’yi bir daha göremedi.
Sayfa 165Kitabı okudu
Zile nasıl basılmalı?
Bir kadın,İmam Ahmed b. Hanbel'e geldi. Din hakkında ona bazı konuları sormak istiyordu. Kapıyı biraz sert çalmıştı. İmam Ahmed kapıyı açarken,bir yandan da: "bu polislerin kapı çalmasıdır!" diye söyleniyordu. Bazı sahabîler vardı ki Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin kapısını tırnaklarıyla çalıyorlardı. Bu türden hafifçe kapı çalmalar,ev halkı kapıya yakın bir yerde oturuyorsa yapılması gerekendir. Fakat ev halkı,kapıya uzak bir odada oturuyorsa,bu durumda sertliğe kaçmayan; fakat kapının sesini de içeridekilere duyurabilecek şekilde çalmalıdır. Kapıyı veya zili çalarken ,her iki çalma arasında az denemeyecek bir zaman aralığı olmalıdır. Bu süre abdest alanın güzelce abdestini tamamlayabileceği,namaz kılanın namazını sükûnetle kılabileceği,ağzında lokma olanın lokmasını acele etmeden çiğneyebileceği kadar bir zamandır. Bazı âlimler,her iki çalma arasındaki bu zaman aralığını,kapının çalındığı esnada namaza henüz başlamış birinin dört rekatlık bir namazı kılabileceği kadar bir süre olarak belirlemiştir.
Dimitrios’u ugurlamaya temenni tepesinde görevli bekçi Recep Efendi de gelmişti. “Şuna bak, hiç bizden ayırdı yok. Güya o gavur, biz Müslümanız “diye söyleniyordu. Hanife hanım ona yanıt verdi: “gavurla Müslüman’ın arasındaki ayırt, soğanın Zarı kadar…” “Doğru söylüyorsun!” Dedi Recep Efendi. “Ama biz onlara gavur diyoruz, onlar bize Müslüman!!” “Doğru, doğru, dosdoğru söylüyorsun!!” “Oysa hepimiz bir Allah’ın kuluyuz.” Ay doğdu batmadı mı? Ela göz yatmadı mı? Seni yaratan Allah Beni yaratmadı mı?
Sayfa 125Kitabı okudu
İhtiyar, suyu buharlaştırıp emdiği için güneşle kavga ediyordu, yetmiş iki yaşındayım diye söyleniyordu ona, benim görmediğim daha ne kaldı ki bu dünyada?
Sayfa 26
1.172 öğeden 1.156 ile 1.170 arasındakiler gösteriliyor.