“Her rüzgârda otlar gibi eğilip bükülürsen, Dağ bile olsan bir ota değmezsin.” MEVLANA Tanrı ördeğe de ihtiyaç olduğunu düşünmüş ve ördekleri ördek olsunlar diye ördek gibi yaratmıştır. Ama ördeklerin yeryüzü serüvenlerinde başlarına gelmedik kalmamıştır. Bunun sebepleri de yine ördekgillerin bizzat kendileridir, tabiatlarıdır. Ördek
Günahı tanrı bağışlayabilir ancak doğa bağışlayamaz.
Sayfa 431Kitabı okudu
Reklam
Deniz
Tanrı'nın günü çelik bir gemide kapalı kalan bizler için, deniz tıpkı kadın gibidir. Durgunluğu ve fırtınalarıyla, kaprisleriyle, batan güneşi yansıtan göğsünün güzelliğiyle bu benzerlik ortadadır. Daha da ötesi, denizin üzerine uzanan ve denizin üzerinde gidip gelen, yine de denizin kendini vermeyi reddettiği bir geminin içindesiniz. Altınızdan akıp geçen sonsuz miktardaki bu su, susuzluğunuzu gideremez. Doğa, denizciyi kadına böylesine benzeyen unsurlarla sarmalar da, denizci yine kadının sıcak, diri gövdesinden olduğu kadar uzak kalır denizden.
Sayfa 41 - Can yayınlarıKitabı okudu
Kızgınlık erdeme tutkunmuş gibi görünmeyi tercih eden insanlarda değil de, gerçekten erdeme tutkun olan insanlarda görülür. Çünkü her ne kadar Erdemi seven insanlar başkalarının kusurlarına dudak bükmeden yapamasalar da, onlar sadece çok ciddi ve çok tuhaf kusurlar karşısında tavır alırlar. Eften püften şeylere çok kızmak ancak asabî ve müşkülpesent insanların işidir; ortada ayıplanacak bir şey yokken kızmaksa, ancak hak hukuk bilmeyen insanların; bu duyguyu sadece insanların davranışları karşısında duymakla kalmayıp Tanrı'nın ya da Doğa'nın yapıtlarına kadar götürmeye çalışmaksa haddini bilmeyen saçma sapan insanların; Meselâ kendi hallerinden ya da kısmetlerinden hiç memnun olmadıkları zaman dünyanın gidişatına, Tanrısal Öngörü'ye kusur bulma cüretini gösterirler.
‘’ Heidegger, Kierkegaard ve Sartre'ın varoluşçuluk akımına gelince, -Kierkegaard dışında- bu feylesoflar tanrıtanımaz olmalarına rağmen, Sartre, insanın bütün doğadaki varlıklardan ayrı bir yapıya ve yaradılışa sahip olduğunu niçin söylemektedir? Sartre, Tanrı'ya ve metafizike inanmazken, aynı zamanda insanı bütün doğadaki varlıklardan başka olarak kabul etmektedir. Yalnızca tabiat varlıklarından başka olarak kalmayıp ayrıca tabiat varlıklarına karşıt olarak kabul etmektedir. Diyor ki, Doğa'daki bütün varlıkların önce özleri (sosein,wesen, essence, mahiyet), sonra varoluşları, varlıkları (dosein, existence, vücut) belirlenmiş, oluşmuştur. İnsan ise önce varlık kazanır, sonra özü, mahiyeti belirlenir. Niçin böyle söylüyor? Çünkü kendi deyişi ile: «Tanrı'yı kabul etmediğimize göre, insanı ister istemez madde alanına, tabii veya maddi doğaya yerleştirmek zorundayız.» Böylece yine insanı feda etmiş, harcamış, insana kıymış oluyoruz, insan «imek»i (sein, buden) feda etmiş oluyoruz.’’ (İşaret Yayınları)
Alın yazısı varsa bunu bir de yazan vardır. Doğa varsa Tanrı vardır.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.