Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Bahçede dalından koparılır koparılmaz yenen çiğ domates; basit duyguların bolluk ve verimlilik zirvesi, ağızda yayılan ve özünde bütün zevkleri birleştiren bir şelale. Gergin kabuğunun biraz veya tam gerektiği kadar direnmesi, ağızda eriyen eti, dudakların kenarından akan ve parmakları lekeleme endişesi olmadan elin tersiyle silinen o çekirdekli likör ve içimize doğan sellerini, şelalelerini boşaltan o kırmızı küçük yuvarlak; işte domates, işte yaşanası serüven” Sayfa 50
RAKINÂME İçmesini bilene Zevk-u sefâdır rakı İçmeyi bilmeyene Cevr-ü cefadır rakı. Bir münasip miktarı
Sayfa 192 - Necip MirkelamoğluKitabı okudu
Reklam
"Bizim semt pazarlarında domates satan vatandaşların tezgâhının üstündeki büyük şemsiyelere bakın, kırmızı olduğunu görürsünüz. Eski Bergama’daki büyük Artemis heykelinin önünde mermer bir havuz vardı ve havuzun içinde hep zeytinyağı olurdu. Tüm Mezopotamya’dan, Ege’den ve adalardan insanlar tapınağa bu muhteşem heykeli görmeye gelirlerdi; heykeli bu kadar çarpıcı yapan şey ise zeytinyağı dolu havuzdan heykele yansıyan güneş ışığıydı. Aynı hileyi şimdi pazarlarda domateslerin üzerine kırmızı şemsiyeden yansıyan ışığın canlılığını kullanan pazarcılarda görürsünüz."
"Domates, Amerika kıtasının keşfiyle batıya geldi ve kırmızı rengi nedeniyle zehirli zannedilerek yüz yıl kadar yenmedi. Domates, bir Fransız kralı halkını domatesin zehirli olmadığına inandırmak için toplum önünde domates yedikten sonra tüketilmeye başlandı."
Küçük hanımlar! Bugünlerde bir gün nişanlınız size koyu al renkli karanfiller gönderecektir. Dikkat edin, belki Mustafa'nınkilerdir. Küçük beyler! Domatesler göreceksiniz çarşıda. Elmalar, ferikelmaları gibi kokulu, şekerli tatlıdır. Keserseniz içinde çekirdekleri altın gibi parlar. Belki de lokantada bir gün şişelere doldurulmuş bir domates suyu içersiniz ve tadını fevkalade bulursunuz. Yunan tanrılarının ölmemek için içtiği nektar lezzetini damağınızda hissederseniz emin olun ki Mustafa'nın domateslerinden bir tanesi içtiğiniz suya katılmıştır.
AYLAKLAR Bütün bir gün sırtüstü uzanıp dere kıyısında dinledik suyun akışıyla kavakların hışırtısını Mor incirler kopardık
Reklam
Buzdolabı maalesef önceki gece bıraktığım gibiydi. Donmuş elektrik prizine  benzeyen bir koku eşliğinde dış kısımları sararmış çeyrek kalıp beyaz peynir ve günlere meydan okuyan kırmızılığıyla bir ısırık alınmış domates. Buzdolabım kendisiyle aynı yıl üretilmiş akranlarından çok daha renksiz bir hayat yaşıyordu şüphesiz. İçine pek az yiyecek giriyordu ve çok fazla boş vakti vardı.
Boşanmalarda neden kimse olmaz? Nikâhımda bütün arkadaşlarım yanımdaydı ama boşandığım gün inanılmayacak kadar yalnızım. Ne şahitler var, ne nedimeler, ne aile, ne de sırtımı sıvazlayan sarhoş arkadaşlarım. Ne çiçek ne çelenk. Üzerime bir şey atılsın isterdim; madem pirinç yok mesela çürük domates. Düğünümde yemekleri tıkınan bütün o yakınlarım nerede? Şu anda beni boykot ediyorlar oysa tam tersi olmalıydı. İnsanın evlenirken yalnız olması ve tüm dostlarının desteğiyle boşanması gerekmez mi?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.