Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir konu veya nesneyle ilgili, farklı yönlerden pek çok inancımız değişik ifadelerle açığa çıkar. Mesela domatesin bir sebze olması, kırmızı olması, pahalı olması domates hakkında üç ayrı ifadedir. Bu ifadelerin birbirini tutup tutmadığını test etmek için kullandığımız zihni araca argüman diyoruz. Argümanlar sayesinde inançlarımız bir bütünlük oluşturur ve bu inanç bütününün gerçekle örtüşüp örtüşmediğine böylece karar verebiliriz. Kısacası argümanlar, inançlarımızın rasyonelliğinin garantisidir. Argümanlar rasyonelliği nasıl garanti eder, buna bakalım. Bir argüman birtakım ifadelerden oluşur. Bunlardan biri sonuç,diğerleri sonucun doğruluğuna dayanak olarak verilen öncüllerdir. Herhangi bir düşünceyle karşılaştığımızda, o düşüncenin içerdiği esas iddiayı ileten ifade argümanın sonucu; onu destekleyen diğer tüm ifadeler argümanın öncülleridir. Genelgeçer bir argümanda (sy//ogism) genelde iki öncül olur. Bazı argümanların sonucu, bir başka argümanın öncülü olarak kullanılabilir. Bu durumda en genel sonuç, içerdiği tüm öncüllere dayanmaktadır. Bir argümanın sonuç ve öncüllerini ayrı ayrı ortaya koyma işlemine analiz diyoruz. Eğer bu işi düzgün yapamazsak, yani sonuçla öncülleri doğru tespit edemezsek, aslında dayanak olarak sunulan bir iddiayı esas iddia yerine koymuş oluruz. Bu da akıl yürütmeyi doğru değerlendirmemize (yani eleştiriye) engel olur.
Acı olarak ne tüketiyorlardı acaba
Amerika Kıtası’nın keşfinden önce Ortadoğu’da, günümüzde bolca tüketilen domates, biber, patates gibi pek çok sebze henüz bilinmiyordu. Hitit mutfağında soğan, pırasa, salatalık, bezelye, fasulye, mercimek ve nohut sevilen sebze ve baklagil türleriydi. Bunların birtakım çorba ya da sulu yemeklerde kullanıldıkları anlatılmaktadır.
Reklam
Aktı Selim... Domates kokusunun nane ile karıştığı yerlerden geçip kuzu derisindeki peynirin yayık ayran ile sunulduğu köşeyi aşıp atlet, don satanların önünden akıp geçti...
Doğada hiçbir domates kereviz hiçbir horoz inek hiçbir martı tavuk hiçbir meşe çam olmak istemez
Cumhuriyetin ilk yıllarında... Ve şimdi
Tarımda o kadar ileriler ki geçen sene domates yetiştirme tekniklerini göstermek için İtalya’dan bir heyet geldi, düşünebiliyor musun Mösyö, İtalyanlara domates yetiştirmeyi öğretiyorlar! Bayraklarındaki kırmızı bandın nedeni domates olan İtalyanlara!
Mutfağa gidip domates çorbası pişirdim. Çoktandır öksüz olan mutfakta Buğulandı ve ağladı camlar, Gözyaşlarını kuruladım perdelerin ucuyla.
Sayfa 25 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki Sofranı kurardı Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi Çocuklar doğururdu
Munro okursak aç kalacaz anlaşıldı :)
Rıfat, Alice Munro okumayı biraz daha sürdürseydi, mutfak alışkanlıkları kökten değişecekti. Eskiden yemek yaparken şaşmaz bir düzen içinde, ardında tek bir çöp bırakmadan çalışırdı; Munro'yu okumaya başladıktan sonra her şey değişmişti. Domates, soğan kabukları, yeşilbiber sapları lavabonun içindeydi, kesme tahtasının üzerinde kirli bir bıçak duruyordu, tuz kavanozunun kapağı açıktı, çay süzgeci ocağın yanına öylece bırakılmıştı, ekmek poşeti tezgahın üzerindeydi. Salonda, yemek masasının üzerinde, boş çay bardağı, dibi sıyrılmış menemen sahanı, başından bir saniye bile ayrılmak istemediği Munro'nun kitabı vardı.
Sayfa 96
“Dâhi bir çocuk beklentisi içinde olan ebeveynler, çocuklarına zihinsel açıdan hızla gelişmeleri için baskı yapabiliyor. Başarının yetişkin dünyasındaki ölçütleri, çocuklara adeta şırınga ediliyor. Çocuklar hep bir adım daha ileri gitmeleri konusunda zorlanıyor. Sorun şu ki; zihinsel zorlamalara rağmen, çocukların duyguları aynı hızla gelişmiyor. Duygular, hızlandırılması mümkün olmayan kendine has bir zamanlama ve ritme sahip. Hızlı büyümenin yarattığı zorlanma, ergenlik dönemi boyunca sorun yaratan ve üzüntü veren davranışlara neden olabiliyor. Çocukların büyümek, öğrenmek ve gelişmek için zamana ihtiyacı var. Neticede çocuk yetiştiriyoruz, hormonlu domates değil! İçinde bulunduğumuz çağ, “şimdi”yi yaşamamıza fırsat vermiyor, her şey gelecek için yapılıyor. Bu durumun bizde yarattığı zorlanma duygusu da, bizim ihtiyaçlarımızın çocuklarımızın ihtiyacından önce gelmesine, bu yüzden onları acele ettirmemize neden oluyor. Çocuklarımızı kolayca şekil ve kıvam verilebilir, her türlü eğip bükmeye müsait varlıklar olarak algılıyoruz. Dolayısıyla da, onlardan bizim ihtiyaç, program, ilgi ve bakış açılarımıza uymalarını bekliyoruz. Sonuç ise fazla programlanmış, endişeli ve mutsuz çocuklar.”
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.