Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dostoyevski’nin günlüğü

Dostoyevski’nin günlüğü
@dostoyevskyningunlugu
Yaşarken çok ağlamak istediğim zamanlar oldu. Başaramadım. Gözyaşlarımı içimde tuttum. Ağlamaya başlar da duramazsam diye korkardım, taşarsam, kendimi bir gözyaşı selinde bulur ve boğulursam diye. Katılığım göstermelikti, yufka yürekliydim. Duygusallık mı, yapmacık bir duyarlılık mı? Kim bilir.
Reklam
“Anatomiden dokuları incelemeye geçtim, oradan elektron mikroskopisine ve kimyaya indim, sonunda kuantum mekaniğine ulaştım. Ölçekler çapında bu aşağı doğru seyahat aslında hayli ironik, çünkü yaşamın gizemini araştıran çalışmalarımda sonunda hiçbir canlılık özelliği olmayan atomlara ve elektronlara ulaşmıştım. Ve bu yolculukta bir yerlerde yaşam elimden kayıp gitmişti.” -Szent-Györgyi
Sayfa 212Kitabı okudu
Alt düzeyler kendiliğinden üst düzeyleri doğuruyordu. Bir enzim yalnızca bir işlemi gerçekleştirebilir, örneğin iki molekülü birleştirebilirdi, ama milyarlarca farklı görevi yerine getiren milyarlarca enzim olduğunda ansızın bir hücre oluşuyordu. Bir üst düzeye adım attığınızda bir grup hücre bir beden oluşturuyordu. Bedenler bir araya gelip topluluklar oluşturuyor, topluluklar da ekosistemlere dönüşüyordu.
Sayfa 201Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanlar aslında aydınlıktakiler ve karanlıktakiler olarak ikiye ayrılır. Karanlıktakilerin sayısını azaltıp, aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte hedef budur. Bu yüzden “Bilgi!” , “Bilim!” diye bağırıyoruz. Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır; tüm hecelemeler kıvılcımlardır. Zaten aydınlık demek illa ki sevinç anlamına gelmez. Aydınlıkta da acı çekilir; ateşin fazlası yakar. Alev kanadın düşmanıdır. Uçmaya ara vermeden yanmak dâhinin mucizesidir. Bilgilendiğinizde ve sevdiğinizde daha fazla acı çekersiniz. Gün gözyaşlarıyla doğar. Aydınlıktakiler en azından karanlıktakiler için ağlarlar.
Sayfa 298 - 2. ciltKitabı yarım bıraktı
Sosyal bir yaranın, uçurumun, bir toplumun derinlikleri araştırıldığında, daha dibe inmek ne zamandan beri suç olarak kabul ediliyor?
Sayfa 292 - 2. ciltKitabı yarım bıraktı
Reklam
“Dünyayı yeni bir şekle sokmak için insan ruhuna başka, yeni bir yol açmalı. Herkesle içten, gerçekten kardeş olabilmek gücünü kazanmazsan yeryüzünde kardeşlik nasıl gerçekleşir? İnsanlar ne bilgilerini, ne çıkarlarını isteyerek başkalarıyla paylaşıyor; haklarından geçmeye razı olmuyorlar. Açgözlülük, kıskançlık içlerini kemirecek, birbirlerini yiyecekler. Hayalin ne zaman gerçekleşeceğini soruyorsunuz. Gerçekleşmesine gerçekleşecek, ama önce insan için yalnızlık devrinin sona ermesi gerekiyor.” “Ne yalnızlığı?” diye sordum. “Her yerde, hele yüzyılımızda alıp yürüyen yalnızlığı kastediyorum.”
Sayfa 404Kitabı okudu
Bilim bakmak demekti… Özel bir tarzda bakmak. Özellikle de anlamadığınız şeylere dikkatle bakmak. Söz gelimi yıldızlara bakmak ve onlardan korkmamak, onlara tapmak, sadece sorular sormak, bir sonraki ve onun ardındaki sorulara açılacak kapıların anahtarlarını bulmak.
Bir mum ışık saçarak yanıp tükendikten sonra alevi sönmüş bir halde, karanlıkta yapayalnız duruyorsa, maddesinin eriyip sıcak balmumuna dönüşmesinden artık korkmaz. Kiyoaki yaşamında ilk kez yalnızlığın sağaltıcı gücünü ayrımsıyordu.
Sayfa 182Kitabı okudu
Zaten Karamazovluk şöylece özetlenebilir: Şehvetli, kâr düşkünü ve akıldan sakat insanlar…
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
“Siz bilinçsiz olanı bilinçli hale getirene kadar, o sizin hayatınızı yönlendirmeye devam eder ve siz buna kader dersiniz.”
Ortam tasarımı, kontrolü geri almanıza ve kendi hayatınızın mimarı olmanıza olanak sağlar. Kendi dünyanızın sadece tüketicisi değil, tasarımcısı da olun.
“Kafir Hasan, insan da anasını, öz bir anasını öldürür mü?” “Öldürür bu sülale…” “Yeter ki bu kan içici sülaleye adam öldür de. Değil anasını yedi sülalesini de keser…” “Yazık.” “Esmeye yazık.” “Öldürür bunlar.” “Öldürür Hasan…” “Daha çocuk da, hapiste de yatmaz…” “Yatar mı hiç?”
Beklentilerin aksine, tıpkı ürkek ve kolayca korkan insanlar nasıl şiddetli bir fırtınanın daha da güçlenmesini daha çok arzularsa, insanlardan tam bir korku içinde yaşayanlar, her zamankinden daha korkutucu ve korkunç canavarları kendi gözleriyle açıkça görmek için psikolojik bir ihtiyaç geliştirirler ama ne yazık ki insanlık denen canavar tarafından fazlaca yaralanan bu sanatçılar o kadar dehşete kapılmışlar ki sonunda görülere inanırlar ve canavarlar, doğanın öğle güneşinin acımasız parıltısı altında gözlerinin önünde canlı bir şekilde beliriverir.
82 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.