Matmazel Germaine Tailleferre'le ilgili olarak söyleyebileceğimiz tek şey, Dr. Johnson'ın kadın vaizlerle ilgili vecizesini müzik alanına aktararak tekrarlamaktır. Dr. Johnson ne demişti: "Efendim, bir kadının beste yapması bir köpeğin arka ayakları üzerinde yürümesi gibidir. Pek beceriklice yapıldığını söyleyemeyiz ama sırf yapılmış olması bile insanı hayrete düşürüyor." İşte tarih bu kadar kesin bir şekilde tekerrür etmektedir.
Dikkatli iki çağdaş gözlemci birbirine ters düşüyor. Kadınlar eğitilebilir mi eğitilemez mi? Napoléon eğitilemeyeceklerini düşünüyordu. Dr. Johnson'sa tam aksini.² Ruhları var mı yoksa ruhları yok mu?Bazı barbarlar olmadığını söylüyor. Öte yandan diğerleri kadınların kutsal olduğu görüşüyle onlara tapıyor.3 Bazı bilgeler akıllarının daha kıt olduğunu öne sürüyor, diğerleri daha derin bir farkın dalıga sahip olduklarını. Goethe onları el üstünde tutuyordu; Mussolini ise onları hakir görüyor. İnsan nereye dönse erkeklerin kadınlarla ilgi düşüncelerine rastlıyordu ve herkes farklı bir şey düşünüyordu. ..
"Kadınlar eğitilebilir mi, eğitilemez mi? Napolyon eğitilemeyeceklerini düşünüyordu. Dr. Johnson ise tersini. Ruhları var mıydı, yok muydu? Kimi ilkeler, olmadığını söylüyor. Başkalarıysa tam tersine, kadınları yarı kutsal görüp bu nedenle onlara taparlar. Kimi ermişler kadınların kıt akıllı olduklarını; kimileriyse bilinaltlarının daha derin olduğunu ileri sürerler. Geothe kadınlara hayrandı; Mussolini onlardan nefret ediyor. Nereye bakılırsa bakılsın, erkekler her zaman kadınlar hakkında kafa yordular ve onları türlü türlü değerlendirdiler."
‘Bir döngü,’ diye tekrarladı Dr. Quinn. ‘Yerinde sayan bir şey. İlerlemeye çalışırken geri adım atan bir şey. Geleceği bulmak için geçmişe dönen bir şey.’
"Yalnızlık erdemliliğe yararlı olmadıkça tehlikelidir...
Yalnız ölümlünün kesinlikle lükse düşkün, muhtemelen hurafelere inanan ve büyük olasılıkla da deli olduğunu unutmayın."
Dr. Samuel Johnson, 1709-1784
Dr. Johnson'm bir kadın vaiz için söylediklerini yineleyebilir: 'Efendim, bir kadının beste yapması bir köpeğin arka ayaklan üzerinde yürümesi gibidir. iyi yapılmamıştır, ama yapılmış olması bile şaşırtıcıdır."'* Tarih böylesine bir şaşmazlıkla kendini yinelemekte .
Eğer kültür bir yaşam biçiminin sonucu olarak ortaya çıkıyorsa, köylü kültürünün toplumsal farklılıklar kadar ekolojik farklılıklara göre de değişkenlik gösterebileceğini bekleyebiliriz. Fiziksel çevredeki farklılıklar, maddi kültürde de farklılıklar olmasını dayatır ve yaklaşımlarda da farklılıklar yaratır. Bu nokta tüm çıplaklığı ile, dağ kültürü ile ovaların. Düzlüklerin kültürü arasındaki karşıtlıkta görülür. Dr. Johnson “dağlar daha geç fethedilmiştir ve daha geç uygarlaşmıştır” cümlesiyle dağlara ait geleneksel alışkanlıkların ovalara göre daha uzun süre yaşadıklarını ifade etmiştir. “Eğitilmiş kesimler” dillerini değiştirdikleri zaman dağlarda yaşayanlar “ayrı bir bölge ulusu haline gelip, konuşmaları ve ağızları komşularından farklılaşır…
“Erkekler kadınların kendilerinden üstün olduğunu bilirler, bu yüzden de en zayıflarını ya da en cahillerini seçerler. Böyle düşünmeselerdi, kadınların da kendileri kadar bilgi sahibi olmalarından asla korkmazlardı.” Dr. Johnson
Yalnızlık erdemliliğe yararlı olmadıkça tehlikelidir ... Yalnız ölümlünün kesinlikle lükse düşkün, muhtemelen hurafelere inanan ve büyük olasılıkla da deli olduğunu unutmaym. Dr. Samuel Johnson, 1 709-1784
Kadınlar eğitilebilir mi eğitilemez mi? Napoléon eğitilemeyeceklerini düşünüyordu. Dr. Johnson'sa tam aksini. Ruhları var mı yoksa ruhları yok mu? Bazı barbarlar olmadığını söylüyor. Öte yandan diğerleri kadınların yarı kutsal olduğu görüşüyle onlara tapıyor. Bazı bilgeler akıllarının daha kıt olduğunu öne sürüyor, diğerleri daha derin bir farkındalığa sahip olduklarını. Goethe onları el üstünde tutuyordu; Mussolini ise onları hakir görüyor. İnsan nereye dönse erkeklerin kadınlarla ilgili düşüncelerine rastlıyordu ve herkes farklı bir şey düşünüyordu.