Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hayrı şerden, beyazı siyahtan ayırmak her zaman kolay değildir. Dıştaki bir savaşta müttefiklerinizi de düşmanınızı da tanırsınız. Ama manevi yol çok daha latiftir; gizlidir. Nefs size hiçbir zaman, "Ben senin düşmanınım. Şimdi seni manevi yolundan saptırmaya çalışacağım. Daha az namaz kılıp daha az dua etmeni, Allah'ı daha az zikretmeni istiyorum. Dünyayı da daha çok sevmeni istiyorum," demez! Şöyle yaklaşır, "Kendini paralıyorsun, neden biraz rahatlamıyorsun? Kendini böylesine tüketme. Şu namazı kılacağına biraz daha uyu. Uyku sağlığın için çok faydalıdır. Ben senin arkadaşınım. Senin menfaatlerini en iyi ben gözetirim." Bu işin nasıl da çetrefilli olduğunu görüyorsunuz, değil mi?
"𝑺𝑶𝑵 𝒀𝑨𝑵𝑮𝑰𝑵" Benim değil o eski ateş semazenleri Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların Rengi değişti sevda ikliminin, suların Geçmişini arayan o divane köprüler Akşamın kollarında yıkıldı birer birer Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil Günbatımına mahkûm umutlar benim değil Âşikâr olmuş meğer tende
Reklam
CENÂB-I HAK NEFSE DEMİŞ Kİ...
"Hadisin rivayetlerinde var ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin" Azab vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE". Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş:
Sayfa 294 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Çünkü o ne Marx'i bilir ne de Lenin’i görmüştür. Annesini de görmemiştir hiç. Umudu da olmamıştır. Güzel günler göreceğine dair bir hayali de. O gözlerini kapar ve karabasanlar görür. Annesinin kendisini doğurduğu ve kendisini öldürdüğü memleketi görür. Rüyasında dilleri çatallı sevgililer, metro istasyonlarının kıvrımlı derinliklerinde
EFELYA'dan... ........ Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp: “Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?” “Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı. “Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Bir konuda başarılı olmak ve sonuç almak mı istiyorsunuz? Yapmanız gereken en basit işlem şudur: O konuda başarılı olan şahısları inceleyerek onları başarıya götüren sebepleri tespit edin. Bir de başarısız olanları inceleyerek onları başarısızlığa götüren sebepleri tespit edin. Sonra dönüp kendinize bakın. Sizde başarılı olma sebeplerinden
Reklam
Eve girdiğimizde önce şaşkın bir vaziyette odanın ortasında kalakaldım. Evimi daha önce görmüş olması bir yana birlikte yaşadığımız onca şeyden sonra bile böyle hissediyor olmam çok tuhaf. Komik ama erkek arkadaşını ilk defa evine çağıran liseli bir kız gibi mahcubum. Jamie hala spada bu durumda ev tamamen bize kalıyor. Damien da benim
Sayfa 149
Vücuda gevşedi ve kanı yeniden damarlarında akmaya başladı. Onu bulmuştu. Müthiş bir rahatlama duygusu uyandı içinde rahatlama, bir de başka duygu. Onu gülümseten, tarifi zor bir duygu. Eldivenlerini çıkarıp pardösüsünün düğmeleri- ni açarak yavaşça ona yaklaştı. O duygu arzu olmalıydı. Tes- tislerini uyandıran ve penisini sızlatan o duyguyu şimdi bile hissediyordu. Ona yaklaşırken bu duygu yoğunlaşıyordu. Mark elini kaldır- dı. İç çekerek omuzlarını kaldırıp indirdi. Parmakları ona uzandı. O ise başını eğdi. Dua mı ediyordu? Mark parmaklarının uçlarını hafifçe ipek giysili sırtında dolaştırdı. Kadının vücudu sarsılıp sonra gözle görülür şekilde gevşedi. Mark onun arkasına geçip onu gözlerden koruyarak elini karnına kuvvetlice bastırdı ve onu saran vanilya ve portakal kokusunu içine çekti. Ona dokunup onu koklamak Mark'ı heyecanlarıdırmıştı. Çok şükür, onu bulmuştu. Tanrı'ya şükür gelmişti. Onu kollarına al- mamak için kendini zor tutuyordu. "Merhaba," dedi alçak sesle. Passion arkasına döndü, Mark'ın eli de karnından beline ka- yıp daha sonra geri çekildi. Passion uzun kirpiklerini kırpıştırdık- tan sonra onun gözlerine baktı. "Merhaba." Gözleri hatırladığından da güzeldi. Küçük altın sarısı halka- ları mıydı onu bu kadar etkileyen? Yoksa oradan yansıyan sevinç ifadesi mi? Mark onun gözlerine dalmış bir haldeyken bir grup hanım go- tik panoya hayran olmak üzere yanlarından geçti. Mark'ın aleti önceki günün hatırasıyla canlanıverdi. O da bunu mu düşünüyor-du? Gözlerindeki bakışın anlamı bu muydu?
Sayfa 36
"Şimdi söyle bakalım, bir şey mi istemiştin? Yoksa sadece benden ilgi mi bekliyorsun?" Dudaklarında alaycı bir gülümseme belirirken gam­zelerinden biri göründü. Evangeline bunu hiç kaçırmamıştı. "Yanlış kıza soruyorsun, Jacks. O kızın aksine, ben senin bir tanrı olmadığını biliyorum." "Ama yine de kilisemde dua eden sendin." Jacks botlarıyla masayı tekmeledi. "Ne demiştin? Kalp kırıklığımı anladığınızı biliyo­rum. " Hafif bir kahkaha attı. Evangeline yanaklarının kızardığını hissetti, onun bu hâli Jacks'i daha çok güldürdü.
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken bir yandan da onlarla sobbet ediyor, "Nerelisin?", "Kaç kardeş siniz?" gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası kırmızı olan bir delikanlıya takıldı. Delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu: "Adın ne senin evladım?" Delikanlı, hazır ol
Reklam
Milli maçların ve Avrupa maçalarının realitesi yine kaybettik
“Allah seni inandırsın, şimdi de milli maçlardan sonra, acaba yine mi yenildik korkusuyla radyo bile dinleyemiyorum. Bu milletin çilesi artık bitsin diye gece gündüz dua ediyorum.”
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
ötüken yayınevi
N. Vremya'da intihar eden bir genç kızın uzun bir mektubu yer aldı. 25 yaşındaydı. Bir zamanlar hali vakti yerinde olan bir toprak sahibinin kızıydı, Petersburg'da Ebe Okuluna girmiş. Sınavları geçmiş ve sağlık merkezinde iş bulmuş, mektubunda paraya hiç ihtiyacı olmadığını, epeyce kazandığını, ama çok "yorulduğunu"
Sayfa 381 - 382 Yapı Kredi Yayınları
Kiliseye giriyorsunuz: Büyük bir ayin icra ediliyor.. İncil okunuyor, herkes gözyaşları içinde yaklaşarak sevgiyle İncil'i öpüyor. O da ne? Bu kilise tanrıtanımazların değil mi? Dua ediyorlar, ama Tanrıya inanmıyorlar; Nedeni açık, Tanrıyı yadsımaları ve 'İnsanlığa' tapmalarıdır. Şimdi insana inanıyorlar, insanı tanrılaştırıp ona tapıyorlar.
Sayfa 302 - Yapı Kredi Yayınları
Chambord Kontu (V. Henri) olayını hatırlıyor musunuz? Bu da bir kral, lejitimist [iktidarın meşruluğunu soya dayandıran monarşi taraftarı]... İspanya'da Don Carlos'un yaptığı gibi, o da aynı dönemde Fransa'da iktidar arayışına girmişti. Hatta birbirlerini aynı aileden, aynı kökten sayabilirler, ama ne kadar farklı! Biri inançlarına
Sayfa 296 - 297, 298, 299,300, 301,302,303Yapı Kredi Yayınları
847 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.