Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sonsöz: BİR HAYALİM VAR!
BİR HAYALİM VAR! 50 yılı aşkın süredir "Türk halkı hastalanmadan nasıl daha sağlıklı yaşar?' sorusuna kafa patlatıyorum. Bu hayati sorunun yanıtını bulmak için yüzlerce kitap, yüzlerce makale okudum. İlerlemiş yaşıma rağmen tıptaki son gelişmeleri günü gününe takip ediyorum. İnsan vücudunun bilinmeyenlerine, hastalanma ve iyileşme mekanizmalarına odaklanıyorum. Bir dedektif gibi ipuçlarından yola çıkarak sonuçlara, halkın uygulayabileceği somut çözümlere ulaşmaya gayret ediyorum. Evet, benim bir hayalim var... Türk halkının sağlıklı olmasını hayal ediyorum. Bu toprakların en temiz, en tabii gıdalarıyla beslenen akıllı, dinç, bilinçli, sapasağlam nesiller hayal ediyorum. Devletin de teşvikiyle Karatay prensipleriyle beslenen bir millet, sağlık harcamalarını yüzde 80 azaltmış bir ülke hayal ediyorum. Genç yaşta hastalanmayan çocuklar, buluşlara imza atan, zeki, kıvrak, dünya çapındaki bilimsel yarışmalarda birinciliği kimselere kaptırmayan Türk gençler hayal ediyorum. Hastane labirentlerinde çaresizce şifa aramaktan uzak, arada sırada tenis oynayarak, dans ederek yaşlılığını huzur ve sağlık içinde yaşayan yaşlılar, tertemiz denizin iyodunu içine çekerken jogging yapan orta yaşlılar hayal ediyorum. Sosyal istatistiklerde zirveleri zorlayan bir Türkiye hayal ediyorum. Dünya şampiyonu olan Türk milli takımları hayal ediyorum. Ve biliyor musunuz bunlar hayal değil! Siz bana güvenin. Geleceğin Türkiye'si sağlık ve beslenme üzerine inşa edilecek. Gerçek bu, gerçek tıp bu!
Sayfa 213Kitabı okudu
Odamdan bir kasap bıçağı aldım; annemle babama, üzgün olduğumu özetleyen bir not yazdıktan ve Gilbert için âşık oldum, bu yüzden mutlu gidiyorum gibisinden birkaç satır karaladıktan sonra, porselen çanağın üzerinde bileklerimi vahşice kestim. Akan kanın bolluğu ve çanağın beyazlığı üzerindeki çarpıcı kırmızılık karşısında midem bulandı, başım dönerek yere oturdum. Biraz utanç verici ama söyleyip kurtulayım: Fikrimi değiştirmiştim. Bütün bunların anlatılamaz ölçüde güzel olduğunu ancak o zaman (tabiri caizse tam kapıdan çıkarken) fark etmiştim. Her şeyin bizim zevkimiz için ne kadar titizlikle tasarlandığını, böyle harika bir armağandan, yani her gün duyusal zevklerle dolu bu engin cennette dolaşmama izin verilmesi armağanından vazgeçmek üzere olduğumu o an fark ettim. Dünya çeşit çeşit görkemli şeyle tıka basa dolu muazzam bir pazar yeriydi: ağustos güneşinin eğik ışınlarında dans eden böcek sürüleri; karla kaplı bir çayırda dizlerine dek gömülmüş, kafa kafaya duran üç siyah at; soğuk bir güz günü, turuncu turuncu parlayan bir pencereden rüzgâra binip gelen haşlama etin kokusu...
Reklam
Kim Bilir?
Ne hoştur meşe’nin, karaağacın yaprakları, Bahar mevsiminde yeşeren dalları; Ama ne fenadır görmek darağacını, Ve köklerindeki yılan ısırıklarını: Ve dinç de olsa, cılız da olsa, o adam, Mutlaka ölecek, gençliğine doyamadan! En yüce yerdir zarafetin tahtı, Uğruna tüm insanların uğraştığı: Peki kim dayanabilir darağacında Boynunda kendir ilmekle
Pdf
Çingenenin birine çıkışmışlar . Ne biçim yürüyorsun diye ? Yürümüyorum ki demiş . Dans ediyorum . Müziksiz dans mı olur ? Beynin varsa , olur . 8 NİSAN DÜNYA ROMANLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN ...
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard _Din, gönüllü köleliktir. Herzen _Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı _Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch _Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
“Bundan bana ne!” dedi. “Anna Nikolayevna’nızın düşündükleri beni ilgilendirmez. Emin olun, ben kimsenin mutfağına adam göndermem. Hem hayret, cidden hayret ediyorum. Beni ne diye şu zavallı Anna Nikolayevna’nın düşmanı biliyorsunuz? Hoş yalnız siz değil, Nastasya Petrovna da, bütün şehir de öyle. Siz hak verin Pavel Aleksandroviç; ikimizi de
Sayfa 22 - Antik Batı Klasikleri
Reklam
Ama bir aralık neredeyse yine kavga ediyorduk. Ona göre sıcak bir temmuz günü yapılacak en iyi şey, kırların ortasında fundalık bir yamaçta, sabahtan akşama kadar sırtüstü uzanmak, çiçekler arasında rüyadaymış gibi vızıladayan arıları, cıvıl cıvıl ötüşen tarla kuşlarını dinlemek, bulutsuz gökyüzünü, pırıl pırıl yanan güneşi seyretmekti. Ona göre bu, cennetin ta kendisiydi. Bana göre ise en büyük mutluluk, bir batı rüzgârı esip, gökte beyaz bulut kümeleri hızla uçuşurken hışırtılı dallar arasında sallanmaktı. Sonra yalnız tarla kuşları değil, ardıç kuşları, kara tavuklar, keten kuşları, guguk kuşları hepsi bir ağızdan ötüşmeli, serin gölgelikler altındaki kırlar da, taa uzaktan görünmeli. Ama ayaklarımın altında da, meltemle dalgalanan uzun otlar, ormanlar, çağıl çağıl akan sular olmalı ve bütün dünya hareket etmeli, neşeyle coşup taşmalıydı. O istiyordu ki, her şey tam bir sessizlik içinde olsun. Benim istediğim ise, etrafımdaki her şeyin coşkuyla dans etmesi, taşkın bir sevinç halinde olmasıydı. Ben ona, onun hayallerinin, yarı ölü bir cennet olacağını söyledim. O da benimkinin bir sarhoşluktan farksız olacağını ileri sürdü. Ben, onun cennetinde uyuyup kalacağımı, o da benimkinde nefes bile alamayacağını söyledi, çok da sinirlenmişti. Neyse, sonunda, iyi havalar başlar başlamaz ikisini de denemeye karar verdik, öpüşerek barıştık.
Hayalim var
50 yılı aşkın süredir ‘Türk halkı hastalanmadan nasıl daha sağlıklı yaşar?’ sorusuna kafa patlatıyorum. Bu hayati sorunun yanıtım bulmak için yüzlerce kitap, yüzlerce makale okudum. İlerlemiş yaşıma rağmen tıptaki son gelişmeleri günü gününe takip ediyorum. İnsan vücudunun bilinmeyenlerine, hastalanma ve iyileşme mekanizmalarına odaklanıyorum. Bir dedektif gibi ipuçlarından yola çıkarak sonuçlara, halkın uygulayabileceği somut çözümlere ulaşmaya gayret ediyorum. Evet, benim bir hayalim var... Türk halkının sağlıklı olmasını hayal ediyorum. Bu toprakların en temiz, en tabii gıdalarıyla beslenen akıllı, dinç, bilinçli, sapasağlam nesiller hayal ediyorum. Devletin de teşvikiyle Karatay prensipleriyle beslenen bir millet, sağlık harcamalarım yüzden 80 azaltmış bir ülke hayal ediyorum. Genç yaşta hastalanmayan çocuklar, buluşlara imza atan, zeki, kıvrak, dünya çapındaki bilimsel yarışmalarda birinciliği kimselere kaptırmayan Türk gençler hayal ediyorum. Hastane labirentlerinde çaresizce şifa aramaktan uzak, arada sırada tenis oynayarak, dans ederek yaşlılığını huzur ve sağlık içinde yaşayan yaşlılar, tertemiz denizin iyodunu içine çekerken jogging yapan orta yaşlılar hayal ediyorum. Sosyal istatistiklerde zirveleri zorlayan bir Türkiye hayal ediyorum. Dünya şampiyonu dan Türk milli takımını hayal ediyorum. Ve biliyor musunuz bunlar hayal değil! Siz bana güvenin. Geleceğin Türkiyesi sağlık ve beslenme üzerine inşa edilecek. Gerçek bu, gerçek tıp bu!
_Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık bir tavuktur. _Seksten daha ilginç bir şey keşfetmiş kişiye entelektüel denir. _Eğer doğru kullanırsan sözcükler X ışınları gibi her şeyi delip geçebilirler. _Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere, dertlerin yüzme bildiğini söyle. _Dertten kim öImüş sanki bırak her şey dağınık kaIsın.
Her şeyin bizim zevkimiz için ne kadar titizlikle tasarlandığını, böyle harika bir armağandan , yani her gün duygusal zevklerle dolu bu engin cennette dolaşmama izin verilmesi armağanından vazgeçmek üzere olduğumu o an fark ettim. Dünya çeşit çeşit görkemli şeyle tıka basa dolu muazzam bir pazar yeriydi; ağustos güneşinin eğik ışınlarında dans eden böcek sürüleri; karla kaplı bir çayırda dizlerine dek gömülmüş kafa kafaya duran üç siyah at; soğuk bir güz günü , turuncu turuncu parlayan bir pencereden rüzgara binip gelen haşlama etin kokusu…
57 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.