Okat Uzay serisinin ikinci romanı. Son derece güzel bir roman. Jinn ve Phyliss birbirini çok seven bir çifttir ve uzayda tatil yolculuğu yapmaktadır. Bu arada bir şişe görürler ve onu yakalarlar. Şişenin içinde bazı kağıtlar vardır. Bunu okumaya başlarlar. Bir gazetecinin günlüğüdür bu. Bir profesör ve başka bir adam ile dünyadan 300 ışık yılı uzakta bir güneşe doğru yolculuk yaparlar. Bu güneşin gezegenlerinden biri neredeyse dünya ile aynı özelliklere sahiptir. Ancak burada ciddi bir fark vardır. Esas medeniyet maymunların elindedir. İnsanlar ise maymun gibi hareket etmektedir. En başta çok zorlanan gazeteci sonradan bu işte kurtulmanın yollarını araştırır ve Zira adlı bilim kadını şempanzeyi ikna etmeyi başarır. Bu arada beraber yaşadığı Nova ile bir bebeği okur. Ancak bu gezegenden sağ salim çıkabilecek midir? Keyifle okunan bir roman.
Hani bazı romanlar olur sanki filmini izlemiş gibi hatırlarsınız ya bende bu kitap için bunu söyleyebilirim o kadar güzel canlandırmış ve hafızama yerleştirmiş ki film sahneleri gibi gözümün önünde canlanıyor. Diğer tarafta yazarı Alacakaranlık serisi ile tanıdığımdan bunun da o seviyede olacağını sanarak büyük bir yanılgıya düştüm. Bilim kurgu tadında ama aksiyon ve gerilimi de arka planda tutmayan dolu dolu bir roman. Konusuna gelince Dünya'ya uzaydan gelen ve bir canlı formuna ihtiyaç duyan - sözüm ona insanlık yaşadığı gezegeni öldürdüğü için duruma el atıp kurtarıyorlar- istila eden bir tür ile az sayıda kalan insanların mücadeleri. İnsanlık mı yanlış anlamış acaba bu türü? Keyifli okumalar.
Esasen bunların hepsi uydurma.Samanyolu galaksisinin güneş sisteminin kokuşan bir gezegeni olan Dünya'da,insanoğlu insanoğluna kısacık bir süre için teğettir.Sonra,herkes kendi meçhulüne yollanır.Bir başına
Bir astrofizikçi, bir jeofizikçi ve bir tarımbilimci ile Fransız bir gazetecinin yaptığı röportajların derlemesi olan bir kitap.
Astrofizikçi Andre Brahic bize evren, yıldızlar, gezegenler, bunların oluşma ilkeleri, kanunları, dünyayı özel ve sıradan yapan özellikler, ayın dünya ve dünyadaki yaşam üzerindeki etkileri hakkında bilgiler veriyor.
Jeofizikçi Tapponnier ise, gezegeni uzaydan değil içeriden inceleyen bir mercekle, özellikle dünyanın katılaşmaya başladığı süreçten, kıtaların oluştuğu, yaşama evrilen süreci anlatıyor. Anlattıklarının en ilginç kısmı ise, dünyanın hala her dakika şekil değiştirmeye devam ettiği ve dünyanın nihai halinin bu yaşadığımız hali olmayacağı gerçeği.
En karamsar yorumcu ise tarım bilimci Lester R. Brown. Özellikle nüfus artışının yaratacağı insanoğlunun gıda talebini karşılamanın bir noktadan sonra mümkün olmayacağını, su krizinin de önemli bir medeniyet krizine neden olacağını iddia ediyor.
Bilim adamlarının, dünyaya, yaşama, insana, doğaya ve geleceğe dair çarpıcı bilgi ve yorumlarını okumak için tavsiye edebileceğim bir kitap. İnsanın günlük yaşamın curcunasından, yaşama daha geniş bir pencereden bakmasını sağlayan bir eser.
İş Bankasının "... En Güzel tarih" serisinden okuduğum bu ikinci kitap, seriyi tamamlama noktasında beni bir kez daha teşvik ediyor...
Dünya gezegeni için, güneşin merkezinde cereyan eden nükleer olaylar ayrı bir yere sahiptir, çünkü bu olaylar dünyasal çevreyi besleyen ve varolmasını mümkün kılan enerjiyi sağlayan tek güçtür. Modern fiziğin en büyük başarılarından bir tanesi de, bu açıdan bakıldığında, güneşten gelen sürekli enerji akımının (eğer daha büyük bir ölçekle bakarsak; hayatın dünya ile ilgili en önemli bağının) dünyada gerçekleşmesi hemen hemen imkânsız olan nükleer tepkimeler sonucu meydana gelmiş olduğunun ispat edilmiş olmasıdır.
Güneş'in yaratılışta ilk ortağı olan Tiamat'ı göklerden sildi. Dünya'yı meydana getirdi, Güneş'e daha yakın yeni bir yörüngeye attı. Göklerde bir "bilezik" dövdü; iç gezegenler grubunu dış gezegenler grubundan ayıran
asteroit kuşağını oluşturdu. Tiamat'ın uydularının çoğunu kuyrukluyıldızlara dönüştürdü; baş uydusu Kingu'yu ise Ay olacak biçimde Dünya çevresinde bir yörüngeye oturttu. Ve Satürn'ün bir uydusu olan Gaga'yı, ona Marduk'un (farklı bir yörüngesel düzlem gibi) kendi yörüngesel özelliklerinden birazını vererek Plüton gezegeni olacak biçimde kaydırdı.
Durum şu ki, Kohutek için verilen en düşük yörüngenin yarısı kadar bir yörünge bile On İkinci Gezegeni, Plüton ile aramızdaki uzaklığın altı katı uzağa koymaktadır.
Yani bu uzaklıktaki böyle bir gezegen Güneş'in ışığını Dünya'ya doğru çok az (ya da hiç) yansıtacağından gözle görünmeyecektir. Aslında, Satürn’ün ötesindeki bilinen gezegenler ilk olarak gözlenerek değil matematiksel olarak keşfedilmiştir. Gökbilimcilerin bulduğuna göre, bilinen gezegenlerin yörüngeleri anlaşılan diğer gök cisimleri tarafından etkilenmektedir.
İsmiyle müsemma bir kitaptır Gün Olur Asra Bedel. Demiryolunda işçi olan Yedigey'in arkadaşı Kazangap'ı gömmek için atalarının mezarlığı olan Ana-Beyit'e doğru yola çıkmasıyla başlar ve kitabın arkasında da bahsedildiği gibi o gün Yedigey için asra bedel bir gün olur.
Kitap iki farklı ana hikaye üzerinden ilerliyor. Birincisinde Yedigey'in otuz