Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Evrimin Kısa Tarihi
Başlangıçta... Mütevazı başlangıçlar... Yaşam çamur birikintilerinde kımıldanmaya başlayıp balıklara, sürüngenlere ve nihayet memelilere doğru evriliyor. Ardından sahneye insanlar çıkıyor ve gezegeni kolonileştirmeye başlıyorlar. Başlangıçta sümüksü madde vardı. Darwin'in, insanların insansı maymunların soyundan gelmiş olabileceğine yönelik
Ortalık, üniversite mezunu işsizlerle dolu. Emekliler meteliğe kurşun atıyor. Yetişkinlerin hayal kuracak bir dakikası bile yok - kısacası "hayatın katı gerçeklerine karşı, sabah dokuz akşam beş, günde tam sekiz saat ev geçindirmek için, çocuklarının okul parası için mücadele ediyorlar. Dünya hiç şimdiki kadar kamplaşmamıştı. Din savaşları, soykırımlar, gezegeni hiçe saymalar, ekonomik krizler, buhranlar, yoksulluk kol geziyor. Herkes dünyadaki sorunların ya da kişisel dertlerinin hiç olmazsa bir kısmından kurtulmak için acil çözümler arıyor. Bense kalkmış, kökleri bugünün tehditlerinden uzağa, çok eskilere uzanan ruhani bir geleneğin peşinden koşuyorum hâlâ,
Reklam
İnsanlar şiddet ve hırsla şekillenmiş, kibirli bir türdür. Yaşadıkları gezegeni, şu an için erişimleri olan yegâne gezegeni yıkımın eşiğine getirdiler. Ayrımlarla, sınıflandırmalarla dolu bir dünya yarattılar ama kendi aralarındaki benzerlikleri görmeyi beceremediler.
Sayfa 47 - DomingoKitabı okudu
İnsanlar şiddet ve hırsla şekillenmiş, kibirli bir türdür. Yaşadıkları gezegeni, şu an için erişimleri olan yegane gezegeni yıkımın eşiğine getirdiler. Ayrımlarla, sınıflandırmalarla dolu bir dünya yarattılar ama kendi aralarındaki benzerlikleri görmeyi beceremediler. Teknolojiyi insan psikolojisinin uyum sağlayabileceğinden daha büyük bir hızla geliştirdiler ve hepsinin delisi olduğu para ve şöhret için ilerletmeye çalışıyorlar hâlâ.
Onu kendimden defalarca uzaklaştırmama rağmen, sırf beni ısıtmak için sallanan bir tekneyle Dünya gezegeni üzerindeki en soğuk okyanusun orta yerine gelmişti.
Sayfa 114Kitabı okudu
Kendi varlığımızı inkâr ettiğimiz ve kabullenemediğimiz sürece dünya çirkin bir yer olmaya devam edecek­tir. Çünkü yaşadığımız bu gezegeni düzeltmek yine biz insanların elinde...
Sayfa 54 - Destek Yayınları | Felsefe: 23Kitabı okudu
Reklam
Peki ama ya mutluluğun kendisi ödev haline geldiyse? Mutluluk normatif bir anlam kazanmış bulunuyor, yeni bir norm nakşediyor insanın alnına: Mutlu olmak zorundasın, yoksa hayatın yaşamaya değmez. Mutsuz insan, kendini suçlamaya başlıyor, mutlu hayatın icaplarıyla başa çıkamadığına göre kendinde bir eksik buluyor. Belli ki başarısız olmuş. Başka herkes başarmış görünüyor, en azından bu izlenimi uyandırmak için sıkı çaba sarf ediyor. Kıskançlık mutsuzun ruhunu kemiriyor: Dünya çapında yapılan mutluluk araştırmalarına bakılırsa, bu gezegeni dolduran bütün o mutlu insanlarla bir irtibat kurabilmek mümkün olmayacak asla.
İnsanlar şiddet ve hırsla şekillenmiş, kibirli bir türdür. Yaşadıkları gezegeni,şu an için erişimleri olan yegane gezegeni yıkımın eşiğine getirdiler. Ayrımlarla , sınıflandırmalarla dolu bir dünya yarattılar ama kendi aralarındaki benzerlikleri görmeyi beceremediler. Teknolojiyi insan psikolojisinin uyum sağlayabileceğinden daha büyük bir hızla geliştirdiler ve hepsinin delisi olduğu para ve şöhret için ilerletmeye çalışıyorlar hâlâ.
Sayfa 47
Çoğu gökbilimci, Ay'ın Güneş Sistemi oluştuktan yaklaşık 100 milyon yıl sonra Mars boyutundaki bir nesneyle Dünya arasındaki muazzam bir çarpışma sonucu meydana geldiği konusunda hemfikirdir. Çarpışmadan doğan enerji Dünya'nın kabuğunu eritmiş ve gezegeni arıtmıştı, böylece yaşamın başlaması için “beyaz bir sayfa" açılmıştı. Bu olaydan sonra aşağı yukarı 600 milyon yıl boyunca Dünya ağır ama giderek azalan bir bombardımana maruz kalmaya devam etti. Bombardıman sona ermeden önce yaşamın birkaç kez başlamış ve yok olmuş olması olasıdır. Bu sürecin sona ermesinden önce Geç Dönem Ağır Bombardıman' adıyla anılan nihai bir yıkımın gerçekleştiğine dair bazı tartışmalı kanıtlar var, fakat Lineweaver bu fikri destekleyen herhangi bir kanıt bulmamıştır. Üstelik Geç Dönem Ağır Bombardıman gerçekleşmiş olsa da olmasa da, sonraki sav etkilenmez. Her iki durumda da uzun bombardıman sona erince yaşam başladı. Lineweaver, eğer yaşam evrende nadir olsaydı "biyojenezin Dünya'da olduğu kadar hızlı gerçekleşmesinin" olanaksız olduğu yönündeki ortak düşünceye bilimsel bir açıklama getirir.
Yavaşla
Jason'la Covid-19 krizinin ortasında Londra'da bir parkta konu­şurken etrafa baktım; işgücünün ortasında ağaçların raltındaa oturup doğanın tadını çıkarıyordu insanlar. Hayatımda ilk defa dünyanın gerçekten yavaşladığını gördüğümü fark ettim. Korkunç bir trajedi bizi buna zorlamıştı - ama çoğumuz için bir parça rahatlama da ol­muştu. Yüzyıllardır ilk defa dünya hep birlikte koşturmayı bırakıp durmayı seçmişti. Toplum olarak hız ve büyümeden başka bir şeye değer vermeye karar vermiştik. Kafamızı yukarı kaldırıp ağaçlarıgörmüştük. Uzun vadede her yıl büyümemiz ve hızlanmamız gerektiği inancının hakim olduğu bir dünyada dikkat ve odaklanma becerisini kur­tarmanin mümkün olmayacağını düşünüyorum. Bunun nasıl yapıla­bileceğine dair tüm yanıtlara sahip olduğumu söyleyemem - am a Dikkat İsyanı diye bir şey başlayacaksa ergeç bu derin sorunla yüz­leşmemiz gerekeceğine inanıyorum: büyüme mekanizmasının ken­disiyle. Ama bunu zaten yapmamız gerekecek - başka bir nedenle. Bü­yüme mekanizması insanları zihnin sınırlarının ötesine indiği gibi, gezegeni de ekolojik sınırlarının ötesine itiyor. Böylece bende bu iki krizin iç içe olduğuna inanmaya başladım.
Sayfa 274Kitabı okudu
Reklam
Büyük Patlamada kayda değer miktarlarda oluşan yegâne elementlerin hidrojen ve helyum olduğuna dair güçlü bulgular var. Daha ağır elementler ise o zamandan beri yıldızların içinde yıldız nükleosentezi denilen süreç sonucunda birikmiş ve bu yıldızlar öldüğünde uzaya saçılmıştır. Bu demek oluyor ki Dünya gibi bir gezegeni oluşturabilmek için silikon, oksijen, karbon ve nitrojen gibi elementler açısından yeterince zengin olan yıldızlararası bulutların oluşmasından önce, birkaç yıldız neslinin doğması, yaşaması ve ölmesi için zamana ihtiyaç vardı.
yani tanrı’nın varlığı ya da yokluğu benim yaşayışımı -ne demiştiniz demin- dünya görüşümü, umutlarımı falan değiştirmez. mars gezegeninin varlığı da beni ilgilendirmiyor. yani tanrı da mars gezegeni gibi bir şey işte. insanlar dünyayı bırakıp ne diye aya giderler, ona da aklım ermiyor. dünyayı beğenmeyenler sanki aya göçecekler de, orada daha iyisini kuracaklar…
Gen ödünç alımı sayesinde virüsler, dünya oksijeninin çoğunu temin ediyor olabilirler. Okyanus bakterilerinin, Synec-hococcus adındaki bol bulunan bir türü dünya fotosentezinin dörtte birini gerçekleştirmektedir. Bilim insanları, Synecho-coccus örneklerinin DNA’sını incelediklerinde, sıklıkla ışık hasatlarını gerçekleştiren virüslerden gelen proteinler bulurlar. Bilim insanları, virüs bulaştıracak yeni bir ev sahibi arayan, fo-tosentezli serbest dolaşan virüsleri bile buldular. Kabataslak bir hesapla, Dünya gezegenindeki tüm fotosentezlerin yüzde lO’u, virüs genleriyle gerçekleştirilmektedir. On kez nefes alıp verdiğinizde, bu nefeslerin biri size bir virüs sayesinde gelecektir.
İnsanlar şiddet ve hırsla şekillenmiş kibirli bir türdür. Yaşadıkları­ gezegeni, şu an için erişimleri olan yegane gezegeni, yıkımın eşiğine getirdiler. Bölünmelerle, kategorilerle dolu bir dünya yarattılar ve kendi aralarındaki benzerlikleri görmeyi beceremediler. Teknolojiyi insan psikolojisinin uyum sağlayabileceğinden daha büyük bir hızla geliştirdiler ve hepsinin delisi olduğu para ve şöhret için ilerle­meye çalışıyorlar hala.
Babamın "vakitsiz ezanıyla" dünya'ya geldim annemin ellerinde hangi kötülük vardı -ki- takdirle abdest aldı. Havayı tükettim okyanusu tükettim gezegeni tükettim Tanrıyı tükettim
1.387 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.