Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
neden ben ?
Neden ben? Ne kadar kibirli ve bencilce bir soruydu. Dünyanın en muhteşem adamıyla tanışıp evlendiğinde neden ben diye sormuş muydum? O Güne dek yaşadığım güzelliklerde neden ben diye sorgulamış miydim? Başka insanların evlatları türlü hastalıklarla dünyaya gelirken çocuğum sağlıklı doğduğunda neden ben demiş miydim? Sahip olduğum iyi ve güzel ne varsa sorgulamadan kabullenmiştim o güne kadar. Şimdi felaket kapıyı çaldığında neden ben diye sorgulamaya hakkım var mıydı?
Sayfa 174Kitabı okudu
Güneş hapsedilebilir mi?
İlkokul çocuklarının sesleri, yoğurt satan bir gurbetçinin sesi; insan sesleri. Sanki başka güzel dünyaların güzel sesleri. Bu çirkinliklerin yanıbaşında bu güzelliklerin ne işi var. Yan yana, iç içe iki ayrı dünya. Hangisi gerçek olan? İkisi de belki. Dünyanın iki aynı yüzü belki. Bir yanı ışık­lı bir yanı karanlıklar içinde. Bir yüzünde gü­neşli aydınlıklar, bir yüzünde karanlıklar, gece­ler. Sen gecenin içindesin, karanlıklara boğulmuş­sun. Birgün o aydınlıklara çıkabilecek misin? Ge­celeri gündüzlere çevirmek, çok mu uzak bir umut? Yoğurtçunun sesi çok uzaklarda sönüp sö­nüp parlıyor, eriyor, tükeniyor.
Sayfa 84 - Can Yayınları 15. Baskı 1992Kitabı okudu
Reklam
Sağ Yanımız Yere Gelecek
İlk dikkatimi çeken gölgelerdi. Yemyeşil ağaçların gölgesi düşmüştü mezarların üstüne. Mezarların gölgesi de ölümün hayattaki uzantısı gibiydi. Mermerlerin soğuk duruşları, mezar taşlarındaki yazılar hayatın kısa bir özetiydi. Çoğu mezar taşında doğum ve ölüm tarihleri yazılıydı. İki taş veya iki tarih arasında bir hayat. Öyleyse ne önemi var insanın? Kimiz biz?
Sayfa 136 - Kapı Yayınları
o gülümseme, yüzü toprak oluncaya kadar devam edecekti.
...Bir bölmede, üzerinde büyük bir bayrak örtülü olan Nâzım yatıyordu. Bayrağı kaldırdığını gördüm. İki dakika bekledikten sonra, örttüğünü farzederek yüzümü çevirdim. O, yatağın üzerine eğilmiş, kumandanı öperek veda ediyordu. Sonra, bayrağı tekrar örterek dışarı çıktı. Evet, bu Nâzım’dı. Ben içeriye girince, bir an, bayrağı kaldırıp kaldırmamakta tereddüt ettim. Nihayet, kaldırdım. İşte, Nâzım. Başı yüksek yastıklara konmuş, topçu üniformasıyla yatıyordu. Elleri göğsü üzerinde kavuşmuştu. Başında mavi tepeli, kahverengi kalpağı vardı. Ne garip! Toprağa dönecek olan bu ölümlü cesedin içinde Nâzım’ın ruhu bir zaman yaşamıştı. Elâ gözleri açıktı. Her zamanki ifadesini taşıyordu. Dünyanın bir melodram olduğunu ifade eden gülümsemesiyle, “Bütün zabitleri kes,” der gibiydi. Acaba fert olarak devam ruh için var mıydı? Bilmiyorum. Fakat, o gülümseme, yüzü toprak oluncaya kadar devam edecekti.
Günümüz insanını ne bilgisizlik ne doğa ne de hastalık öldürecektir. Şimdiki muazzam ve silahlı uygarlığı yok etmekle tehdit eden tehlike yine insanın kendisidir. "O her zamankinden iyi yaşayabilir, ama nasıl yaşaması gerektiğini her zamankinden daha mı az bilmektedir?" İnsan kim olduğunu bilmeden başka bir şeyden nasıl söz edebilir?17
Sayfa 28 - Fecr Yayınları: 811 / 1. Baskı: Mart 2024
144 syf.
9/10 puan verdi
Hem olmak, seyyah olmak
Bursa’ya bir seyahatimde bana eşlik eden yol arkadaşlarımdan birisiydi
Yaşadığımız Şehir - Otobüsname
Yaşadığımız Şehir - Otobüsname
. Mükemmel bir okuma süreciydi benim için.
Fatma Barbarosoğlu
Fatma Barbarosoğlu
bir Türkiye fotoğrafı için bir davranışlar albümü olarak tanımlamış kitabı. Bilmem daha bir ek yapmam gerekir mi? Bir seyahatimde okumamın etkisi de bir başka oldu. Kitabın her bir kısmı anlam kazandı gözümde. Yol
Yaşadığımız Şehir - Otobüsname
Yaşadığımız Şehir - OtobüsnameFatma Barbarosoğlu · Profil Kitap · 202089 okunma
Reklam
28.04.2019
9 saat derse girmiştim, 500 tane öğrencinin nöbetini tutmuştum. Belki abartılı gelecek ama kirpiklerime kadar yorulmuştum. Telefonumun şarji okuldayken ilk defa o gün bitmişti. Köyün son aracına yetişip eve gelmiştim. Sabah 7'de çıktığım evden akşam 19.00'da dönmüştüm. Saat 21.00'da arkadaşlarım kapımı çalmıştı. Söylediklerini ilk
"Ta ki ona aşık olana kadar!" dedi. "Birdenbire oldu, bu aşk beni yıldırım gibi çarptı, onsuz yaşayamaz oldum, onu görmediğim an deliriyordum. Aynı odada nefes alıyor oluşumuz bile bir mutluluk kaynağıydı. Geceleri yüzü hiç gözümün önünden gitmiyordu. Onu sarıp sarmalaınak, bu dünyanın bütün kötülüklerine karşı korumak, o saf ve incinebilir ruhunu kimsenin yaralamasına izin vermemek hayat amacım oldu. Bu duyguyu sana ancak sonsuz bir şefkat olarak anlatabilirim. Sonsuz, uçsuz bucaksız, içimi burkan, beni onun uğruna yakıp kül etmeye zorlayacak bir şefkat. Erkeklerin kesinlikle anlayamayacağı bir şefkat. Bir ananın, yeni doğmuş bebeği kucağına verildiğinde duyduğu sevgiden daha yoğun bir şefkat. Aşktan da büyük bir şey bu, iki nehir gibi birbirine karışma, birbirinin içinde eriyip yok olma ihtiyacı. Bunun için seni aradan çıkarmam lazımdı. Soçi seyahati de bana bu olanağı sağladı. Kusura bakma; sana kötülük yapmak istemedim, hiç istemedim ama buna mecburdum. Çünkü Olga'yı hiç kimseyle paylaşamazdım."
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
128 syf.
8/10 puan verdi
·
7 günde okudu
Aklı Başında Her İnsan Biraz "Deli"dir
Not: Bu inceleme, bir incelemeden çok daha fazlasıdır. Yazım uzun olduğu için ve anlaşılma kolaylığı sağlamak adına sekiz bölüme ayırdım ve böylece daha ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz yerlere gidip okuyabilirsiniz: – Giriş – Kitapla İlgili Düşüncelerim – Nietzsche'nin Ailesinin Sağlık Geçmişi – Nietzsche'nin Sağlık Geçmişi – Turin
Nietzsche Neden Delirdi?
Nietzsche Neden Delirdi?Ayşe Şirin Çakmakçı · Scala Yayıncılık · 20242 okunma
Reklam
Saf gelin hikayesi
“Saf Gelin'in kim olduğunu bilmemelerine rağmen, kasaba gençlerinin, bir araya geldiklerinde ondan söz etmemeleri görülmüş değildi. Birbirlerine, sabah akşam, içleri gıcıklanarak Saf Gelin hikâyesi anlatırlardı.” Saf Gelin on beş yaşına kadar, dünyanın bütün kötülüklerinden korunarak ve evde nadide bir çiçek gibi saklanarak, hiçbir şeyden
Okuduğum için sorgulayabiliyor, sorguladığım için zihnen gelişiyor, zihnen geliştikçe etrafımdaki küçük dünyanın ötesine geçtiğimi hissediyordum. Bir taraftan aradaki uçurumun büyümesiyle yalnızlaşırken, bir taraftan da araya koyduğum mesafenin beni duygusal olarak koruduğunu hissediyordum.
Serilda başını iki yana salladı. "Size şu anda anlatmak istediğim başka bir hikâye var. Tam dolunaya uygun bir hikâye." Başıyla, belirmekte olan ayın saman rengine boyadığı ufka işaret etti. "Bu, gece atları ve cehennem köpekleriyle kırda tozu dumana katarak sadece dolunayda süren vahşi avla ilgili başka bir hikâye anlatacağım.
256 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
*spoiler* "Uzay benim için her zaman bilinmez olmuştur. Filmleri, bilim kurgu romanları... Arthur C. Clarke, Tanrıların Arabaları... Ya burada olmam inanılmaz bir şey yani! Space Odyssey!" diyor ve başlıyorum. Sevgili İthaki yayınları, Tanrılar belanızı versin, saygılar. Birinci sayfa, birinci paragraf yazım yanlışları başlıyor.
Çocukluğun Sonu
Çocukluğun SonuArthur C. Clarke · İthaki Yayınları · 20213,462 okunma
ÇATIŞMA Çürümeden çok önce, galiba kokuşmadan da evvel, ölümle dirim arasında geçen kavganın sonundaki boşlukta; birtakım ecza şişelerinin küçüklü büyüklü, sıra sıra dizildikleri, ağızlarını açıp bekleştikleri zamanı; ötekisi ile; sıcacık bir oda ve bir sepet içinde kokmaya, bir kurt yüzünden bozulmaya, delirmeye, canlanmaya hazırlandıkları zaman
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.