Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hiçbir bedensel haz,insanın ruhunu tatmin etmez. Haddizatında bedensel haz insanı tatmin etmez. İnsanın daima haz veren şeyleri değiştirmesi, ondan ona intikal ederek hep yenisini ve daha iyisini araması bu bunalımın eseridir. Bu durum,bir odaya hapsolmuş birinin sürekli odanın içinde gezinmesi gibidir. Farklı yerde de dursa aynı odanın içindedir fakat o intikal durumu bir anlık da olsa hapis halini unutmasını sağlar. İşte insanın tatminsizliğinin ve mutsuzluğunun kaynağı budur. İnsan ruhuna yönelip onu güçlendirdiğinde özgürleşecektir çünkü insan bedeni insanın kemâlata ulaşmasına engeldir.
Müzeler sanatı topluma mal eder, bilgiyi insanların ulaşabileceği hale getirir. Referans noktaları böyle olunca müzelerin içindeki her şeyin sanat olduğu varsayılır ve bu durum çağdaş sanat eserlerinin lehine çalışır.
Reklam
Aşırı bağımlı bir insanın çevresine karşı geliştirdiği bilinçaltı olumsuz duygular bazen dolaylı yollardan çevresine yöneltilerek boşalım sağlanır. Diğer insanlara sürekli yakınlık gösteren kişi, onların iç dünyalarını tanıma olanağı bulduğundan onları için için küçümseyebilir; çevresine sürekli rüşvet veren biri bu tutumu ile onları kendine bağımlı bir duruma getirerek, üzerlerinde egemenlik kurabilir ya da sevgisini kazanmak istediği insanlarla birlikteyken güler yüz gösterip arkalarından kötü konuşabilir. Yıkıcı dedikodu, yeterince veri olmaksızın yapılan düşmanca yorumları gerçekmişçesine anlatma biçiminde görülebilir. Ama bu, bazen öylesine ustalıkla maskelenmiştir ki, konu edilen kişiye yakınlık duyuluyor ya da onun için kaygılanıyormuş, hatta bazen onu methediyormuş görüntüsünde yapılan konuşmalarda, üstü çok kapalı bir biçimde gerçekleştirilir. Toplumumuzda sık görülen olgulardan biri de, grup halinde beraberliklerde yaşanan olumsuz duyguları sonradan ikili olarak bir araya gelerek konuşma eğilimidir. Çoğu kez kişi, ne grup içindeyken yaşadığı duyguların, ne de durum değerlendirmesi biçiminde arkadan yaptığı konuşmaların düşmanca bir içerik taşıdığının bilincindedir. Oysa, bir beraberlikte kendisini gözlemlemeden ve olduğu gibi yaşayabilecek yürekliliğe sahip olan bir kimsenin sonradan konuşacağı bir şey olmaz, yaşanan yaşanır ve biter. Olumsuz duyguların egemen olduğu bir geçmiş, geleceğe doğru taşınmadığından yeni bir yaşantıya kolayca geçilir.
Sevilen bir insanın ölümü karşısında yaşanan yas da gerçekte, ölen kişiye duyulan kızgınlığın içe yöneltilmesidir. Ölen kişinin bizi terk etmiş ve sevgisinden yoksun bırakmış olmasından ötürü yaşanan kızgınlığın bilince ulaşması, her şeyden önce bir ölüye kızılamayacağı için engellendiğinden bu duyguyu kendimize yöneltiriz. Ölenin arkasından söylenen, "Beni bırakıp da nerelere gittin!" sözünde olduğu gibi, bazen duyulan kızgınlık doğrudan dile getirilebilir. Sevilen kişinin yitirilmesi sonucu yaşanan yas, psikolojik onarım mekanizmaları sayesinde yaklaşık iki aylık bir süreden sonra giderek yoğunluğunu yitirir. Ancak, eğer sevilen kişi aşırı bağımlı olduğumuz, dolayısıyla bilinçdışı düşmanlık duyguları da taşıdığımız biriyse, bu kez suçluluk duyguları ortaya çıkar ve kendimizi cezalandırma sürecine dönüşür. Böyle bir durum yas süresinin uzamasına, bazı durumlarda yıllarca sürmesine neden olabilir.
Türkiye'de Psikiyatri ve Psikoloji Alanı
Maalesef nakil(aktarım) ve taklit (öykünme) üzerine kurulmuş bir bilimselliğimiz var. Son senelerde bazı cesaretlendirici gelişmeler olsa da yaratıcı fikirler; orijinal, özgün projeler üretemiyoruz. Bu durum özellikle teknoloji alanında çok belirgin fakat insan bilimleri alanında böyle olmaması lazım çünkü tasavvuf gibi kadim bir geleneğimiz var.
Sayfa 153
• 1. Adım: Net bir hedef belirleyin. • 2. Adım: Hedef ve mevcut durum arasındaki eksikliği tespit edin. 3. Adım: Bu eksikliği nasıl giderip hedefinizi gerçekleştireceği­ nize dair bir hipotez oluşturun. 3A. Mümkün olduğunca çok sayıda seçenek ve fikri listele­ yin. 3B. En iyi fikirleri hipotez olarak seçin. 4. Adım: Hipotezi kontrol edin. Hipotez çürütülürse 3. adıma geri dönün. Hipotezi test etmek için gereken bilgi ve analize karar ve­rin. Analiz edin ve eylem planı oluşturun.
Reklam
HAKKIMIZ olanı alamadığımız ya da önem verdiğimiz bir insan beklentilerimiz doğrultusunda davranmadığında yaşanan duygu kızgınlıktır. Böyle bir duygunun salt o olaya ilişkin olarak yaşanması insan doğasının gereğidir. Ancak, bu gibi olaylar "yaşam boyu insanlar zaten hep beni engelledi! " ya da "insanlar zaten bencildir! " biçiminde yaşanıyorsa, o zaman durum farklıdır ve bu tür genellemelerin gerisinde kişinin geçmişinden getiregeldiği kızgınlıkların birikimi bulunur. İnsanlar vardır, araba sürerken kırmızı trafik ışığıyla karşılaştıklarında, ya da fazla kalabalık bir caddede yürürken de kızarlar. Bu gibi duygular zaten öfkeli olan bir insanın öfkesine gerekçe araması sonucu yaşanır.
Carpe Diem
"Her şey her zaman, içinde olduğumuz anda gerçekleşir, başka bir an veya başka bir fırsat yoktur. İnsanlar, geçmişi ve geleceği sürekli düşünerek yaşamın özü olan şimdiyi kaçırır- lar ve bunun farkına bile varmadan ölüm anında pişmanlık- larla çekip giderler. Änı kaçırmak aslında hayatı ıskalamak demektir. Ne kadar enteresan; bize verilen en
Demek ki adamın birinin başına damdan bir taş duşse ve adamı öldürse, bunlar bu yönteme göre diyecekler ki, taş adamı öldürmek için düştu. Değil mi ya, bu taş Tanrı'nın iradesine uygun olarak böyle bir amaçla duşmemiş olsa, şans eseri düşmesi için onca olası durumu bir araya getirmek kolay mı (ki sahiden de böyle bir olayda nice olası durum aynı anda oluşur)? Siz onlara şöyle yanıt verseniz ve deseniz ki, bu taş dùştü, çunku rüzgâr çok hızlı esiyordu ve adamın da yolu oradan geçiyordu. Ama ısrar edecekler ve bu kez de şöyle soracaklar: lyi de niçin rüzgar o sırada öyle hızlı esiyordu? Neden o sırada o adam o yoldan geçiyordu? Bunun üzerine siz şöyle bir yanıt vereceksiniz: Rüzgârın o sırada öyle hızlı esmesinin nedeni, bir gün öncesine kadar sakin olan denizin birden kabarmaya başlaması. Ama yok, sorularının ardı arkası kesilmeyecek, yeniden israr edecekler ve şöyle soracaklar: Neden deniz kabarmaya başladı? Neden adam tam o sırada davete icabet ediyordu? Işte bu böyle uzayıp gidecek ve onlar nedenlerin nedenlerini sormaktan asla vazgeçmeyecekler, ta ki siz kaçıp cehaletlerinin tek dayanağı olan Tanrı'nın iradesine sığınana kadar.
Sayfa 75 - KabalcıKitabı okuyor
Milena
"İnsan kendi eksikliğine katlanmak zorundadır, her an için; oysa iki kişilik eksikliğe katlanmak zorunda değildir. Gözler, yuvalarından çıkarıp atmak için yok mudur, ve kalp de aynı şekilde. Yine de durum o kadar kötü değil, abartı ve yalan bu, her şey abartı, yalnızca özlem gerçek, o abartılamaz. Fakat özlemin gerçekliği bile o kadar da onun kendi gerçekliği sayılmaz; daha ziyade, geri kalan her şeyin yalan oluşunun ifadesidir. Kulağa saçma geliyor ama öyle. Belki en çok seni sevdiğimi söylediğimde de söz konusu olan gerçekten sevgi değil; sevgi, senin içimde çevirip durduğun bıçak olman..."
Sayfa 221
Reklam
Tekrar nefrete dönmüştük ve ben bunu daha fazla yapamazdım. Bunu yürütemezdim. Benden çok fazla götürüyordu. Daha önce nefes almak kadar kolay olan bu durum zorlu bir mücadeleye dönmüştü. Çok yorgundum. Acı çekiyordum.
Sayfa 102 - LucyKitabı okuyor
değil işte değil değil değil
bence bir insana ağlaması için ortada bir neden bulunmadığı açıkça anlatılır ve bu durum kendisine mantık yoluyla kanıtlanırsa, artık ağlamaz olur... öyle değil mi?
.. başka biri olmak için kendini parçalıyor, sessizce yiyip bitiriyordu, bu durum da bize bir yumuşaklık olarak yansıyordu...
Yalan söylememek, dedikodu etmekten de korur kişiyi. Çünkü sadece şahit olduğu bir durumu (sorulduğunda) gördüğü şekliyle anlatacaktır. Bu durum duygularını, düşüncelerini, yorumlarını katmadan söyleme melekesini geliştirecektir.
Sayfa 33
Magnet'e, "Herşeyden önce şunu yadsıyamazsı­nız ki," dedi, "yaşama konforu ve bireylerin fiziksel sağlığının önemi konularında zamanımız tüm geçmiş çağları çok büyük ölçüde aşmakta. Toplumun her ka­tının kültürün avantajlarından aynı ölçüde yararlana­ bilmesi, bilim doğanın güçlerini bu derece iyi kulla­nabilmese ve iş mekanizmalarını herkesin insani bir yaşam biçimi sürdürebileceği ölçüde bu güçlere yüklemiş olmasa mümkün olur muydu? Farklı tabakala­rın birbirine yaptıkları kanlı devrimleri önleyebilmek, tüm meslek gruplarının barışçıl bir şekilde beraber çalışma ortamının, insan doğasının bireysel farklı­lıkları yüzünden o farkların hep yeniden dengelen­mesini geçerli kıldığı anlayışı her taraftan birden bizi sarmasaydı, mümkün olabilir miydi? Sadece toplu­mun tarihsel gelişiminin bağlamını ve etki alanlarının birbirine geçmişliğini kavrayabilmek muhtaç durum­ da olan birisini kendi gücüyle yapabileceği işle yetin­meye sevk edebilir. Ve aynen bunları kavramak ise zengin ve güçlü birisinin gücünü kötüye kullanmama­sını ve modern endüstri ve teknolojinin faydalarından gerçekten herkesin yararlanabilmesi için özgür irade­siyle kazancını belli sınırlarda tutmasını sağlayabilir. Ve ... "
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.