Turancılık, Türkiye'de 60 yıldan beri tartışılan bir konudur. Zaman zaman Türklerle akraba milletleri de içine alan bir sistem halinde düşünülmekle beraber bugün Turancılık deyince Türkiye'de anlaşılan şey tarihi mirasları da dahil olduğu halde bütün Türklere tek devlet halinde birleştirmek ülküsüdür ve her Ülkü gibi nesillere bakan kan
"Hemen sonrasında gazetelerden bu toprakların dinî ve kültürel değerlerine dair her şey kaldırıldı. Müfredatı bu unsurlara düşman olacak şekilde düzenlediler. İnandığınız her şeyi insanların birliğine mâni, basmakalıp inanışlar olarak addettiler. Kadınlar başörtüleriyle yadırganmaya başladı, çalışma saatleri namaz vakitleriyle çakışacak şekilde düzenlendi, cami giriş çıkaşları bazı bahaneler sebep gösterilerek denetim ve gözetime tabi tutuldu. Bu pasif baskı haricinde kimse henüz hiçbir şeyi yasaklamamıştı...
Ta ki halkın bu işgale bir sonraki başkaldırısına kadar."
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
İngilizler önce Nasıriye'yi aldılar. Sonra Amare'ye girdiler. İngilizler kazanınca Arap halk bir anda değişti. Onlardan yana oldu. Bize düşman, İngiliz'e dost oldu dindaşlarımız. Ne acıydı! Hastanelere saldırıp yaralı Türk askerlerini şehit ettiler.
Düşman kuvvetleri 10 Nisan’da Mondros’ta toplanarak seferin askeri planını hazırlamaya başladılar. Hedefleri boğaz etrafında Osmanlı’dan çok daha kuvvetli bir savaş gücü oluşturup kesin bir darbe ile boğazı düşürmek ve zafer elde etmekti.
Düşman kuvvetleri personeli taşımak amacıyla büyük çapta 84 tane nakliye gemisi hedeflemişti. Ayrıca 16.000’i aşkın hayvan ve 3.104 araba da nakledildi.
Nefs muhasebesi" denilen şeyin esası, önce kendi "hal ve gidiş"ine bakmak, kabahati evvela kendinde ve kendi fiilinde aramak değilse nedir ve karşımızda emperyalizm, etrafımızda düşman var diye bizler için hiç mi bir şey ifade etmiyor?
...Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdân,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...