Dr. Glueck, mantraların niye dikkatlice seçilmeleri gerektiğini açıklayan ve geçerli gibi görünen bir nörolojik teori sunmaktadır.
Mantra muhtemelen, beynin, hatıraların depolandığı şakak lobu dahilinde yer alan konuşma bölgesi yoluyla merkezî sinir sistemine girmekte ve beynin en içteki kısımlarına ulaşan direkt bir rahatlık ve düzenlilik girişini temsil etmektedir. Şakak lobu ile marjinal sistemi (duyguların merkezini) irtibatlandıran direkt iplik (fibra) hatları yoluyla, mantranın rezonans yapan frekansı görünüşe göre marjinal faaliyeti azaltır ve iki beyin yarıküresi arasındaki bağlantıyı kesen represyon engelini çözer. Mantra’nın rahatlatıcı etkileri bir yandan marjinal sistemde sükûneti sağlarken öte yandan da represyon engelini zayıflattığı için, hafıza ünitelerinde depolanmış olan derin köklü stresler, karşı konulamayan duygusal patlamalara yol açmadan çözülüp gitme fırsatına kavuşurlar.
Çok severek okuduğum, hem eğlenceli bulduğum, hem de Tanzimat döneminde, İstanbul'un gündelik yaşamı hakkında fikir edindiğim; Türk edebiyatımızın değerli eserlerinden olan bu kitaptan size biraz bahsetmek isterim.
Eserde Felatun Bey (ismi Antik Yunan filozofu Platon'un türkçeleştirilmiş hali Eflatun'a atıf yapılmıştır.) alafranga
Bağırsak-beyin iletişimi ile ilgili yapılmaya başlanan bilimsel araştırmaların son birkaç yıldır bilim insanları ve medya için çok ilgi çekici konulardan biri olduğu konusunda herkes hemfikir. "Dışadönük" bir farenin bağırsak mikrobiyotasını içeren dışkı parçacıklarını "çekingen" bir fareye basitçe aktararak onun daha sosyal, daha sokulgan bir fare gibi davranabileceğine kim inanırdı? Ya da benzer bir deney yapılarak, doymak bilmez bir iştaha sahip obez bir fareden nakledilen dışkı ve mikropların incecik bir fareyi obur bir hayvana dönüştürebileceğine? Veya sağlıklı kadınlarda probiyotik ile zenginleştirilmiş yoğurdun dört hafta süreyle tüketilmesinin beyinde olumsuz duygusal uyaranlara verilen
tepkiyi azaltabileceğine?
Beyin, duygusal anıların kaydedilmesini sağlamak için basit ama kurnazca bir yöntem kullanır: Bedenle ilgili hayati tehlikeler karşısında savaşmaya ya da kaçmaya yönelten nörokimyasal uyarıcı sistem o anı tüm canlılığıyla belleğe işler.
Yaklaşık yüz milyon yıl önce memelilerin beyni büyük bir hızla gelişti. İnce iki tabakadan oluşan planlama, hissedileni anlama, hareketi koordine etme gibi işlevleri olan korteksin üzerine yeni beyin hücreleri eklenerek neokorteks oluştu. Eski beynin iki katmanlı korteksiyle kıyaslandığında, neokorteks olağanüstü bir entelektüel üstünlük sağladı.
Duygusal şiddet; fiziksel şiddetten farklı olarak yüz yerine kalbin darbe aldığı, kemikler yerine duyguların kırıldığı, beyin yerine benliğin sarsıntı geçirdiği bir şiddet türüdür.
...fazlasıyla stresli ya da endişeli olduğumuz günler, bizi biraz daha iyi hissettiren çörek, simit, kek, şeker gibi yiyeceklere elimiz gider. Duygusal durumumuz, bedenimize yağ ve şeker atımımızla yakından ilişkilidir
Gata'da Gastroenteroloji doktoru olan bir komutanım tavsiye etmişti. Tavsiye üzerine almıştım.
Kitabı bitirdiğimde Beyin-Bağırsak ilişkisi mi? yoksa beslenme hakkında bilgiler mi? okudum diye düşünmeden edemedim.Kitap beni genel olarak beni tatmin etmedi. Özellikle beyin bağırsak ile ilgili yerleri. Geçmişte
Beyin Bağırsak Bağlantısı kitabını okumuştum ama... Kesmedi.
Kitap bağırsak sistemi ile beyin arasındaki bağlantıları sade bir şekilde anlatıyor. Bağırsak sisteminde çıkan sorunlar sebebiyle meydana gelen rahatsızlıklar ve korunma yolları konusunda günlük hayatın içinden anlaşılır örnekler veriyor.
Yazar tıbbi terimler kullanmış yer yer ama buna da bir şey diyemiyorum. Bende bilmediğim tıbbi terimleri öğrenmek interneti kullandım. Birkaç yerde de tekrara düşülmüş.
Yazarın muayenehanesine gelen hastalardan yer yer güzel örnekler vererek teşhis ve tedavilerini anlatmış ki bu kısımlarını çok beğendim.
Genel olarak ilgi duyanlara tavsiye edebilirim,İstifade ettim,haksızlık olmasın. Puanım: 8/10
N'apacaksınız ki zaten evde bu korona günlerinde, okuyun en azından faydası olur diye düşünüyorum :)
İstifadeli okumalar.
Duygusal BeyinHüseyin Nazlıkul · Destek Yayınları · 2016220 okunma
Rimland, iki farklı klinisyen tarafından muayene edilen 445 çocuktan sadece 55'inin aynı tanıyı aldığını ortaya koydu.
"Otistik" tanısı konulan bir çocuğun ikinci bir klinisyenden de aynı tanıyı alma ihtimali % 25'ti ve pekâlâ (hatta daha yüksek bir ihtimalle) çocukluk şizofrenisi, zekâ geriliği, beyin hasarı ya da duygusal bozukluk tanısı da alabilirdi.
Bireyi kakla uykusu rüya halinden alıkoyduğunuzda beynin duygusal akort kavisi jilet keskinliğini kaybeder. Rüya açlığı çeken bir beyin, bir imgeyi buzlu bir camın arkasından görür ya da odaklanamamış bir fotoğrafa bakar gibi, çarpıklaşan yüz ifadelerini doğru bir şe kilde çözemez. Dostlarınızı düşman olarak görmeye başlarsınız
Yapılan araştırmalar Budist rahipler arasında anksiyetenin neredeyse hiç gözlenmediğini gösteriyor. Kaygıları yok, hayat amaçları çok net ve her şeylerini kaybetseler dahi empati yeteneklerini kaybetmiyorlar ve çok mutlular. Bunun üzerine Amerikalı araştırmacılar Budist rahiplerden seçilen bir grubu fonksiyonel beyin MR'larmı çekmek üzere ABD'ye davet ediyor. Yapılan tetkikler neticesinde farklı duygusal durumlar karşısında verdikleri tepkiler ve beyinlerindeki aktivite yoğunluğu ölçülüyor. Bu sırada Budist rahiplerden birisi söz alarak şöyle diyor: "Bu yaptığınız araştırmalar aslında bizim açımızdan çok da büyük önem arz etmiyor. Zira, biz bu zihinsel mertebeye nasıl ulaştığımızı gayet iyi biliyoruz. Çocukluğumuzdan itibaren iyilik yapmayı, empati kurmayı, bir hayvana kızmamayı, ansızın yağan yağmurdan ıslandığımız vakit bunu anlayışla karşılamayı, sinirlenmemeyi öğrendik. Beynimizi hep bu fikirlerle yoğurduk ve nihayetinde bu hale geldik." Budist rahip özetle şunu söylemeye çalışıyor; biz 10.000 saatimizi, belki de fazlasını böyle insanlar olabilme yolunda harcadık.
Yani, kitabın başında Romano Cajal'ın bir sözünden bahset miştik: "Her insan kendi beyninin heykeltıraşıdır." Doğru.