Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
152 syf.
·
Puan vermedi
El ve Yüzdeki Çizgilerde Hastalıkların Sessiz İşaretleri
El ve Yüzdeki Çizgilerde Hastalıkların Sessiz İşaretleri
Halid Emre Aslan
Halid Emre Aslan
Hayatı planlamayı ,vakit kaybetmemeyi,en büyük sermayenin zaman olduğunu ,bazı şeyler için acele etmek gerektiğini ,insanın kendini bilmesinin hayattaki en büyük amaç olduğuna inanan yazarımız,insanların hayatlarına olumlu yönde dokunabilmek adına bu eseri kılavuz niteliğinde kaleme almış arkadaşlar . El ve yüz
El ve Yüzdeki Çizgilerde Hastalıkların Sessiz İşaretleri
El ve Yüzdeki Çizgilerde Hastalıkların Sessiz İşaretleriHalid Emre Aslan · Foliant Yayınevi · 202313 okunma
Duygusal şantajcılar, tarzları ya da araçları ne olursa olsun, zihinsel düzeyde benzer bir yoksunluk kavramıyla yaşarlar. Ama denge anlayışlarını sarsacak ve korkularını uyaracak bir şey yaşamadıkları sürece bunun belirtilerini göremeyebiliriz. Bazı kişilerin başağrısını beyin tümörünün belirtisi olarak yo­rumlayabildiği gibi, şantajcılar da karşı koyuş ya da çıkışı çok ciddi bir tehlike işareti olarak görürler. Hafif engellenmeleri bile potansiyel felaketler olarak algılarlar ve bunlara karşı saldırgan­ca davranmazlarsa, dünyanın ya da sizin onları yaşamsal bir is­tekten yoksun bırakacağınıza inanırlar.
Sayfa 109 - Altın KitaplarKitabı okuyacak
Reklam
Yüz ifadeleri, yüz derisinin altındaki kasların hareket ve pozisyonlarına bağlı olarak ortaya çıkar ve genellikle bir kişinin gerçekte ne hissettiğini gösterirler. Yüz ifadeleri, beyin için duygusal bir yaşantıyı ifade eder ve amigdalayı duyguları fark etmesi için uyarır. Yetmiş beş çalışmadan elde edilen sonuçlar, spontan olarak ortaya çıkan duyguların yüz ifadeleri ile dışarıya yansıdığına işaret ediyor. Yine yapılan çalışmalar, kişinin gerçek duygusunun 0.5 ile 4 saniye arasında yüz ifadesine yansıdığına, sonra kaybolduğunu ortaya koyuyor.
Sayfa 127 - Mundi Kitap
Ancak, gördüğümüz gibi travmanın kendisi bunu engellemektedir. Ne kadar içgörü ya da anlayış geliştirirsek geliştirelim, rasyonel beyin, temelde kendi gerçekliğinden çıkarak duygusal beyin üzerinde etkisizdir.
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
192 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Engellere Rağmen Umutla Dolu Bir Yaşam Öyküsü
Sol Ayağım, Christy Brown'ın 1959 yılında yazdığı, yarı otobiyografik bir romandır. Beyin felci ile doğan ve sadece sol ayağını kullanabilen Brown, bu kitapta zorlu çocukluk yıllarını, eğitimle tanışmasını, yazar olma mücadelesini ve engelli bir birey olarak yaşadığı önyargıları içtenlikle kaleme alır. Roman, Brown'ın yoksul bir Dublin banliyösünde geçen ilk yıllarına odaklanır. Yürüyemeyen ve konuşamayan Brown, ailenin en küçük çocuğu olarak dışlanmışlık ve yalnızlık duygularıyla boğuşur. Annesi, onun farklı olduğunu anlayan tek kişidir ve Christy'nin potansiyelini keşfetmesi için elinden geleni yapar. Christy, sekiz yaşındayken tebeşirle yazı yazmayı öğrenerek ilk iletişim kurma adımını atar. Bu dönüm noktası, onun okumaya, yazmaya ve resim yapmaya yönelmesine ilham verir. Eğitime erişimde yaşadığı zorluklara rağmen, azmi ve kararlılığı sayesinde Christy, kendisini ifade etmenin ve dünyayla bağlantı kurmanın yeni yollarını bulur. Sol Ayağım, sadece engelli bir bireyin hikayesini anlatan sıradan bir romandan çok ötedir. Aynı zamanda, insan ruhunun gücüne, sevginin ve aile bağlarının önemine ve hayallerin peşinden koşmanın ne demek olduğuna dair ilham verici bir öyküdür. Brown'ın samimi ve duygusal anlatımı, okuyucuyu Christy'nin dünyasına çeker ve onunla birlikte hem hüzünlü hem de umut dolu bir yolculuğa çıkarır. Sol Ayağım, engellilik ve önyargı gibi önemli konulara değinerek okurlarını düşünmeye ve empati kurmaya teşvik eden güçlü bir eserdir. Aynı zamanda, azim ve kararlılığın her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğini gösteren ilham verici bir hikaye olarak da öne çıkar.
Sol Ayağım
Sol AyağımChristy Brown · Nemesis Kitap · 201778,6bin okunma
Reklam
.... Psikopati Kişilik Bozukluğu Nedir? Psikopati, kişinin duygusal empati eksikliği, başkalarının duygusal ve fiziksel zararına kayıtsızlık, sosyal normlara uymama ve manipülatif davranışlar sergileme gibi özelliklerle karakterize edilen bir kişilik bozukluğudur. Psikopati, klinik olarak “antisosyal kişilik bozukluğu” altında sınıflandırılmıştır.
Bir insanın EQ'su, IQ'sundan çok daha fazla ilgilendirir beni. IQ bilindiği gibi, beyin yetenekleridir. Yeni keşfedilen EQ, yani "emotional quotient" ise, bir insanın duygusal yetenekleridir. Vahşi kapitalizmin -bütün kapitalizmler vahşidir aslında- en acımasız, en yamyam patronları bile, sonunda anladılar ki, şirketlerini yönetenlere sadece zekâ yetmiyor. O şirkette çalışanları daha iyi yönetebilmek, daha verimli olmalarını sağlamak, dolayısıyla daha çok para kazanmak için, bu yöneticilerin duygusal yeteneklerini geliştirmeleri de gerekiyor. Bu duygusal yetenekler ise, benim için her şeyden önemlidir.
Öncelikle beyni resetlemek için uyuyoruz. Öğrenme, hafıza, doğru karar alma, doğru seçim yapma kapasitemizi ertesi gün yükseltebilmek için uyuyoruz. Psikolojik sağlığımız için uyuyoruz. Uyku beynimizdeki duygusal beyin yolaklarını kalibre eder. Ertesi gün sosyal hayatımızda ve hislerimizde doğru rotayı daha kolay buluruz. Daha temiz bir beyin için uyuyoruz. Beynin lenfatik sistemi beyindeki metabolizma artıklarını gece boyunca detoks eder. Uyku bağışıklık sistemini güçlendirir. Tümörlerle savaşmayı, enfeksiyona direnmeyi artırır. Uyku; şeker, insülin, leptin metabolizmasını dengeler. Kiloyu kontrol eder. Uykusuzluk ise kilo aldırır.
İnsan beyni, duygusal ilgi ve bilişsel uyaranlardan yoksun bir ortamda normal biçimde gelişemez.
Reklam
Walker ve ekibinin çalışmaları öğrenme hafıza ve uyku arasındaki ilişki hakkında çok daha ilginç sonuçları da gün ışığına çıkardı. Örneğin öğrenmeden önce uyumanın hafıza oluşmasında çok önemli pozitif etkisinin olduğu, yeterince uyku alınmadan öğrenilmeye çalışılan şeylerin hafızada kalmadığı ortaya çıktı. Bu deneyler arasında ilginç bir deneme de vardı. Uykusunu almış veya yeterince uyumamış deneklere onar kelime gösterildi. Yanlız bu kelimeler üç farklı özellik taşıyordu, ilk onu duygusal olarak pozitif, ikinci onu nõrtal ve üçüncü onu da negatif kelimelerdi. Bu ilk üç gruba ek olarak daha sonra deneklere yine pozitif, negatif ve nötral olan yeni kelimeler gösterildi. Aradan bir süre geçtikten sonra deneklerin bu kelimeleri ne kadar hatırlayabildikleri ve özellikle yeni ile eski kelimeler arasındaki ayrımı ne ölçüde başarabildikleri ölçüldü. Uyku eksikliği öğrenmenin etkinliğini %40 oranında düşürmüştü. Daha ilginç olanı ise uykusuzluğun en büyük etkiyi pozitif kelimelerde göstermesiydi. En az etki ise nörtal kelimelerde gözlenmişti. Uykusuz kalanlar negatif kelimeleri hafızalarında çok daha iyi tutmuşlardı. Bu sonuçlar dep resyon ve uykusuzluğun birlikte görüldüğü gerçeğini çağrıştırıyor.
Sayfa 136Kitabı okudu
Stresli, öfkeli veya üzgün olduğunuzda yemek yemeyin. Olumsuz bir duygusal durum, bağırsak-mikrobiyota-beyin ek­seninin dengesini bozabilir. Bağırsaklarınızı daha geçirgen hale getirir; bağırsağa dayalı bağışıklık sistemini harekete geçirir ve bağırsak duva­rında bulunan endokrin hücrelerini stres hormonu olan norepinefrin ve serotonin gibi sinyal moleküllerini sagılamaları için tetikler. Aynı zamanda bağırsaklarınızdaki önemli mikropların, özellikle laktoba­sillerin ve bifidobakterilerin sayısını azaltabilir. Tüm bunlar, bağırsak­larımızdaki mikropların davranışlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Bu yüzden, yemeğe oturmadan önce bedeninizi ve zihninizi dinle­yerek o anki duygularınızı anlamaya çalışın. Stresli, endişeli veya öfke­liyseniz bağırsaklarınızdaki hengameye bir de yemek eklemekten ka­çınmaya çalışın.
Beyin ve işlevleri ile ilgili pek çok konuda olduğu gibi, duygular konusunda da önemli miktarda bilgiye beyinlerinde lezyonlar olan hastalar sayesinde ulaştık. Frontal lobda lezyon olan hastaların duygusal farkındalık açısından zayıflık gösterdiklerini, yeterince mantıklı düşünemediklerini ve karar vermede güçlük çektiklerini biliyoruz. Ayrıca beyin lezyonları olan hastalar üzerinde yapılan klinik çalışmalardan duyguların hem eksikliğinin hem de fazlalığının rasyonel davranışı önleyebildiğini ve bu durumların kişinin mental sağlığını olumsuz yönde etkilediğini öğreniyoruz. Stanford Üniversitesinden Philipp Gordon, aşırı derecede üzüntü duygusunun depresyona, aşırı öfkenin sebepsiz saldırıya (agresyon) ve aşırı zevkin bağımlılığa neden olduğunu belirtiyor. Gordon tehlikeli durumlarda hissedilen korkunun normal sınırları aşması sonucu aşırı endişeye (anksiyete), fobiye ve paniğe dönüştüğünü, gereğinden fazla endişelenmenin ve kaygılanmanın ise genel anksiyete bozukluğuna neden olduğunu açıklıyor
Biz gecenin karanlığının avantajını ful l kapasite kullanabilmek için uyuyoruz. Karanlıkta, gecede büyük menfaat var. Uyku bir zaman kaybı değil, bir kar. Öncelikle beynimizi resetlemek için uyuyoruz. Öğrenme, hafıza, doğru karar alma, doğru seçim yapma kapasitemizi er t esi güne yükseltebilmak için uyuyoruz. Psikolojik sağhğımız için uyuyoruz. Uyku beynimizdeki duygusal beyin yolaklarını kalibre eder. Ertesi gün sosyal hayatımızda ve his­ lerimizde doğru ratayı bulalım diye uyuyoruz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.