Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Seni bir memleket sever gibi sevdim Toprak damlarında kar İsli lambalarında rüzgâr Gurbet türkülerinde efkâr gibi Su gibi,ekmek gibi,dua gibi Yitik gençliğim gibi Namus gibi,ar gibi Suya varamayan pınar gibi sevdim... Ayıran,birleştiren,kıvrılan yollar gibi Sarılan,darılan,yalvaran kollar gibi Ekmek gibi,aş gibi Yâre dökülen yaş gibi sevdim... Akaşa/ Emrah Eker
Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkâr Ve yine içimde şarkılı sesin Gözlerimde çizgi çizgi duraklar, Duraklarda hayâl meyâl sen misin? Yavuz Bülent Bakiler, Lâleli Aksaray
Reklam
"Hayat yolu karanlıktır gel yakalım farları şoförleri efkâr basar yollarda akşamları"
Sayfa 180
Türkler ve Yunanlılar rakıyı efkârlanmak ya da efkâr dağıtmak için içerlerdi. Efkâr, fikirler demek ama bizlere göre fazla fikir üzüntü anlamına geldiğinden, bazen hüznün dibine vurmak, bazen de bu etkiden kurtulmak için rakıya sarılırız.
Sayfa 103Kitabı okudu
"O kendisi olmak için beni unutmağa belki muhtaç! Fakat ben ancak onun sayesinde biraz kendim olabiliyorum.
Sayfa 369Kitabı okudu
Hakikat güzel, hem ateşli, hem efkârlı (düşünce değeri taşıyan) şiir numûnesi Tercüman-ı Hakikat'te Hayret serlevhası altında Deli Şair imzasıyla neşrolunmuştur. Aferin Deli birader! Lügat dizmemişsiz; inci ve efkâr-ı âli (yüce düşünceler) dizmişsiz. işte bazı ebyatı (beyitleri) bunlardır: Semadan bir melek hayretle der: İnsanlar, insanlar! Nedir bu ruy-ı arzı kaplıyor al kanlar, insanlar. Ölen kim, öldüren kim, zulmeden kim, ağlayan kimdir? Biraz fikreyleyin; sizden değil mi onlar? İnsanlar!
Sayfa 207Kitabı okudu
Reklam
Birbirine benzeyen iki şair bulunamaz. Her birinin hayali, lisanı, usul-i ifadesi (anlatım tarzı) ve sevdiği başkadır. Bunların esrarını ve her birinin nasıl ve ne dediğini açacak, delil ve muhakeme ile tayin edecek yine tenkittir. Hikâye, roman, facia (dram) gibi eserlere gelince, bunlar da bulunan letafet-i şi'riyeyi (şiirsel güzelliği), güzel lisanı, istifadeli efkârı ve maişet-i milliyeye (millî hayata) olan münasebetini keşfedecek tenkid-i nazarîdir. Eser olur ki gayet güzel ve süslü lisan ile yazılmıştır; fakat, istifadesizdir. Eser olur ki lisanı kabadır, güzel değildir; fakat, açtığı efkâr pek kıymetlidir.
Sayfa 245Kitabı okudu
Müşir artık fena coştu, "Memleket, efendimizin sayesinde Avrupa'ya döndü" dedi. Adnan da nihayet kızdı; korkmak lüzumunu unuttu. "Yalnız bir farkla Paşa hazretleri" dedi. "Mektepsiz, gazetesiz, efkar-ı umumiyesiz, hürriyetsiz bir Avrupa!"
Sayfa 174 - oğlak
“Kültür ve Sanat Yollarında Gösterdiğimiz Devamsızlık” Denemesinden
Bu ilk akademinin lağvından sonra daima ortada bir Türk akademisinin kurulması fikri dönecek, fakat bir türlü karar verilmeyecektir. Bu yokluğu, memlekette ilim hayatının hâlâ gerektiği gibi kurulamaması, güzel sanatların ve edebiyatın bir türlü gerektiği gibi devletten yardım görememesi, sanat ve fikir meselelerinde efkar-I umumiye ile devlet arasında mutavassıt vazifesini görecek cihazın bulunmaması, tenkidin kurulmaması, hızlandırıcı mükâfatların ve vasıtaların eksikliği ve nihayet dil meselesindeki bugünkü cezir ve medli anarşi ile ödüyoruz.
Sayfa 32 - Dergah YayınlarıKitabı okuyor
Bulutlar kapladı yine gökleri... Çileye, arzunun manası başka... Neden bilmem, efkar bastı her yeri... Dönüp, yeniden mi başlasam aşka?.. Râyihası hayat iksiri olan, Nerde kaldı arzularım, umudum? El değmedik bahçelerimde hazan, Uğrunda dipsiz hayaller kurduğum... Bir yıkılış şaikası beynimde, Köhnemiş bir kale gibi sarıldım... Ah, neden zamansız bozuldu bağlar? Gönülden, tâ gönülden bel bağladığım...
Sayfa 194Kitabı okudu
Reklam
Yaşam hakkında, tüm zamanlarda en bilgeler hep aynı yargıya varmışlardır: d e ğ m e z . . . Her zaman ve her yer de aynı ses duyulmuştur ağızlarından, — kuşku dolu, efkâr dolu, yaşam yorgunluğu dolu, yaşama karşı direnme dolu bir ses. Sokrates bile demişti ki ölürken: “ yaşamak — uzun süre hasta olmak demek: kurtarıcı Asklepios’a bir horoz borçluyum.” Sokrates bile bıkmıştı. — Neyi k a n ı t l a r bu? Neye i ş a r e t e d e r bu? — Eskiden denilmişti ki, (— ah, dediler bunu, hem de yeterince yüksek sesle ve bizim kö tümserlerimizden önce!): “Burada her halükârda bir hakikat payı bulunmalı! Consensus sapientum,* hakikati kanıtlar.” — Bugün de hâlâ böyle mi konuşacağız? h a k k ı m ı z var mı buna? Burada her halükârda bir h a s t a l ı k payı bu lunmalı” — b i z de yanıt veriyoruz: bu tüm zamanların bilgeleri, onları önce bir yakından görmeli! Belki hepsi de ayaklarının üstünde sağlam duramıyorlardı artık? geç? sal lantılı? dekadanlar? Yoksa bir karga gibi mi görünür bilge lik yeryüzünde, en ufak bir leş kokusuyla heyecanlanan?... *Bilgelerin görüş birliği
Sayfa 11
Garibin anası pencerelerden Yanık türkülerle yollara bakar İncecik yüzünde her akşam üstü Çizgi çizgi nokta nokta bir efkar.
Ben senin sokağına Ulaşamam, dardayım...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.