Tanpınar'ın deyişi ile,"Müslüman aleminin tek romanı".
14.yy yazılmış bir eser ancak 1985 yılında ülkemizde yayınlandığı için okura ulaşması oldukça geç olmuş. Neden daha önce okumadım diye hayıflanmama gerek yok sıradan bir okur olarak ama ilgili ve yetkili kişilerin aymazlıgına üzülmemek de elde değil.
Iki düşünür ve aynı
Ramazan Ayında okunabilecek bir kitap olduğu kanısına vardım :) çünkü yazarımızın, açlığı müthiş derecede betimlemesine üzülmekten kendi yaşantımıza dönemiyoruz, âdeta olayın içinde takılıp kalıyoruz. Acaba gününü nasıl geçirecek veya artık rahata kavuşabilecek mi diye diye kitap bitiyor. Kitabı okurken içimizin burkulmaması ve üzülmemek elde değil. Yazarımız Knut Hamsun'un hayatından alıntı olduğunu öğrendiğimizde hikayenin üzerimizde tesiri daha kalıcı hale gelebiliyor. Kahramanımız hayatının onu sürüklediği şartlarla barışık biridir. Hırslı olmasının yanı sıra kazandığını, varını yoğunu hak etmek ister. Parası olmadığı ve yokluğu dibine kadar yaşadığı için kendine kızsa da elinden pek bir şey gelmez. İleri derecede bir yokluk çekerken bile kendisine iyiliği dokunmuş insanlara elinden ne gelirse vermek, yardımcı olmak ister. İnsan içine girmekten utanır, kendisinden utanır ama umutlu yaşamaktan da vazgeçmez.
Hep bir çaba içerisinde hayatını idame etmeye çalışır. Heyecan ve umutla eşlik edip rahata ermesini beklersiniz.
Kısaca kitabın bize katacağı çok fikir var, bunları sorgulayıp hayatımıza aşılamalıyız. Umudunuzun hep var olması dileğiyle.
Öylesine beğendim ki kitabı, iki satır yazmak isteği duydum. Bu kitap bir cinayetten daha fazlası demek doğru olacaktır.
Adı gibi kalbi de ak,pirüpak olan Akkız bir cinayetle yargılanır. Bir katildir fakat olaylar nedenlere bağlanınca Akkız'a üzülmemek elde değildir. Çünkü aslında en büyük kurban Akkız'dır.
Kitapta doğu-batı, zengin- fakir kıyası göze çarpıyor.İlgimi çeken bir diğer karakter ise konağın sahibi Sacide hanımdı ve kendisi tam bir sonradan görmedir.
Halide Edip Adıvar'ın çok bilinmeyen bir kitabı Yolpalas Cinayeti ve benim yazarın okuduğum ilk kitabı oldu. Doğru bir başlangıç yaptığımı düşünüyorum, çünkü kitap beni çok etkiledi. Yazarın anlatımı sade ve konu çok güzel ilerliyor. Kendisinin diğer eserlerini de en kısa zamanda okumaya niyetliyim.
*Sacide nasıl biri mi? İşte böyle.
-Nasıl bilmem.Biz Karagümrük'te beş boğaz, bazen bir hafta kırk beş kuruş bulup yiyemezdik.
-Daha iyi ya...Fukaranın halinden anlarsınız acırsınız.
-Acımam ki!(Biraz kelimenin manasını düşünür gibi sustu,sonra bu küstah gence bir ders vermek istedi.)Bu asırda acımak kelimesini medeni milletlerin kullanmadığını işitmediniz mi?Bir de Paris'te tahsil ettiniz.
Yolpalas CinayetiHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 20082,226 okunma
Cilt I
Bir tarafta savaş bir tarafta aşk... Kadın ahlaksızlığı desem çok mu Tolstoy'a benzerim bilmiyorum ama gerçekten bazı karakterlerin erkekler karşısında takındığı hafif tavırlar hoşuma gitmedi. Tolstoy yine kadınları hedef göstererek yapmış yapacağını. Virginia'nın Tolstoy hakkında ahlak bekçisi dediği kadar var :)
Ne olursa
Bir insan bulunduğu şehrin hiç yaşamadığı, görmediği bir dönemini özlüyor olması normal midir? Açıkçası tüm kitap boyunca benim yaşadığım duygu buydu: Eski İstanbul’a özlem. Zira eski İstanbul demek; huzur demek, zarafet, nezaket, yeşilin ve mavinin iç içe olması demek. 126 çeşit balığın Marmara’da yaşaması demek, dutun Mecidiyeköy’de (artık tek
Rafik Schami'nin aşk, inanç, batıl inanç, cinayet ve Suriye halkının derin çatışmaları ile biçimlendirdiği polisiye roman "Kardinalin Gizli Misyonu."
Suriye'de henüz barşın hakim olduğu yıllar...
İtalya'nın Şam Büyükelçiliğine özel yapılmış bir fıçı gelir. Zeytinyağı ile dolu olan fıçı normalinden hayli ağır olması ile dikkat çeker ve mutfak personeli fıçıyı açtıklarında akıl almaz bir şey ile karşılaşırlar. Zeytinyağının içinde ; iç organları çıkarılmış bir adam koyulmuştur. Kimdi bu adam ve büyükelçiliğe gönderilnesinin sebebi neydi. Soruşturma komiser Barudi'ye intikâl eder ve soruşturma başlar. Fıçının içindeki , Kardinal Angelo Cornaro'nun cesedidir.
Bu şifrelenmiş bir mesaj mıydı? Eğer, öyleyse kimden geliyordu? İslamcılardan mı? Suriye Gizli Servisi'nden mi?
Roma'dan soruşturma için gelen Mancini ile birlikte olayı soruşturken, Barudi ve Mancini çok dikkatli olmak zorundalardı. Zira Başkan ve onun istek ve çıkarları herşeyden önemliydi ve ters bir durum olduğunda başlarına neler gelebileceğini Allah bilirdi.
Komiser Barudi'nin günlüğü ile birlikte ilerleyen hikaye hem Suriye halkı, hem de güç hiyerarşisini de gözler önüne seriyor. Başkan ve yakın akrabalarının yönetimin her kademesini istila ettikleri Suriye yönetiminin çürüyen düzenini okurken üzülmemek elde değil.
Bir vagondan bir dönemi dinlediniz mi?
"11 numaralı vagonun ağzından iki gün boyunca tanık olduklarını ve 1900 başlarından itibaren Bağdat Demir yolunun inşasının,bir impararorluğun yıkılışı ve yeni bir devletin kurululunun 1943 yılına kadar gelen hikayesini dinleriz."
Arka Kapak
25 Temmuz 1943, Pazar Sabah
26 Temmuz 1943,
Sabahlayıp bitirdim resmen!!!!
Konusu ilgimi çektiği için almıştım ama polisiye değil de aşk kısmı daha ağır basmış romanda.
Aslında yazar çok güzel bir konuya değinmiş. Ailesi tarafından ilgi, sevgi görememiş çocukların güzel bir eğitim almış olmasına rağmen başlarına ne gelebileceğini çok güzel özetlemiş. Ailesi tarafından kendisinin fikri sorulmadan kuzeniyle evlendirilmeye zorlanan Zeynep ya da ailesinin sahip çıkmadığı kötülüğün içine düşen Orhan. Evet, kısacası herşey ailede bitiyor demeye getiriyor yazar. Engin komiserin yaşadıkları, sadakati çok etkiledi beni. Sadece baş karakterler değil yan karakterlerin hikayesi öyle güzel anlatılmış ki; İrem ve Ali'nin başından geçenlere üzülmemek elde değil.
Bir tek kitapta bağlaçların işlevine göre kullanılmaması, yanlış yazılması hoşuma gitmedi ama tabi bunun yazarın hatası mı yoksa yayınevinin basım hatası mı olduğunu bilemem. Çok da önemli değil hehe :)
Sanırım bir devam kitabı var. Adı Berceste. Çıkıp çıkmadığı hakkında bir fikrim yok. Okumayı dört gözle bekliyorum :)
#Spoiler içerir.#
Dorian Gray, çok yakışıklı genç bir adam. En büyük servetinin güzelliği olduğunu düşünen ve bir gün bu güzelliğini yitireceği korkusu ile hem kendi sonunu hem de başkalarının sonunu getirmesini anlatan bir eserdir.
Dorian Gray’in Portresi
* Kitabı okurken Sybil Vane ve James Vaneye üzülmemek elde değil gerçekten.
* Peki Basil
Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Ufukta duran gemi gitgide yaklaşıyor
Sanki harlı bir ateş
Yakıyor ruhumuzu.
Beklemek üzüntüsü her gönülden taşıyor.
Üzülmemek elde mi?
Hız yüklü, inanç yüklü, umut yüklü bu gemi!
Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Ufukta duran gemi gitgide yaklaşıyor
Sanki harlı bir ateş
Yakıyor ruhumuzu.
Beklemek üzüntüsü her gönülden taşıyor.
Üzülmemek elde mi?
Hız yüklü, inanç yüklü, umut yüklü bu gemi!
X: Tutunamamak; ne var ki tutunamıyorsak, madem tutunduğumuzda buna Allah'ın nimeti gözüyle bakıyoruz, tutunamadığımız zaman da Allah'ın nikmeti gözüyle bakalım, neden egomuzun elde edemediği şeyler olarak bakıyoruz???
X: ''Melankoli egoizmdir, egoizmin düş hâlidir.''
Cioran çok güzel yazmış değil mi Zeyneb?
X: .....Ama dünyanın bize ağlamasına ağlıyorsak, bu da dünyayı umursamak değil midir SENCE???Dünyayı umursamamak hususunda iki yüzlüyüz!!!
X: Gelmediğinde de üzülmemek, gelmeyişi de Allah'ın nasibi değil mi?
X: Ama biz olmayışlara egomuz ile bakıyoruz Kİ....
X: Hani İmam Ebu Hanife'nin gemileri batma meselesi var, bilir misin ?
Z: Hatırlayamadım???
X: İmam'a gelip ''senin ticaret gemileri battı'' derler o da ''elhamdulillah'' der. Sonra '' batan gemiler senin değilmiş'' derler o da ''elhamdulillah'' der yine. Neden iki durumda da elhamdulillah dediğini sorarlar. Der ki:"Baktım gittiğine üzüntü var mı kalbimde, -yok- o yüzden elhamdulillah, sonra baktım geldiğine sevinç var mı kalbimde, -yok- o yüzden elhamdulillah"
X: Ebu Hanife'nin bir dediğini yapıyoruz, ama diğerini yapmıyoruz!!
Z: ....
Kış mevsimine geçeceğimiz bu günlerde içime ilkbahar getiren bir kitabın serisinden merhabalar :) yine muhteşem betimlemeleriyle resim yapar gibi anlatmış çukurova'yı üstadımız yaşar kemal, ince memed üçüncü serisinde ağaların psikolojik durumlarına daha fazla yer verilmesi b serinin diğer kitaplarından azıcık farklı olduğunu göstermiş oldu bana (birazcık spoiler) Ali safa'nın ölümünden sonra sıranın kendisine geldiğini düşünen ağaların korkusunu bol bol anlatmış ki yazar onlara da üzülmemek, kahrolmamak elde değil bir kitap bu kadar mı destansı ve gerçekçi olur, bu kitabı ölmeden okunacak kitaplar listesine eklenmeli. kitabın serisini tavsiye ederim Keyifli okumalar dilerim.
İnce Memed 3Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202319,4bin okunma
Kış mevsimine geçtiğimiz şu günlerde içime ilkbahar getirdi Yaşar Kemal. Yine muhteşem betimlemeleriyle resim yapar gibi anlatmış Çukurova'yı usta yazarımız.
İnce Memed 3'te ağaların psikolojik durumlarına daha fazla yer verilmiş serinin diğer kitaplarından farklı olarak. Ali Safa'nın ölümünden sonra sıranın kendisine geldiğini düşünen ağaların korkusunu öyle bir anlatmış ki yazar onlara da üzülmemek elde değil.
İlerleyen sayfalarda İnce Memed'in ağalar az, fukaralar çok; bir İnce Memed ölür, bin İnce Memed gelir diyerek artık eşkiyalığı bırakıp sevdiceği Seyran'la portakal bahçeleri olan bir evde mutlu bir hayat sürme hayallerine tanıklık ediyoruz. Peki mecbur adamımız İnce Memed'in içindeki kurt bu hayallere ulaşmasına izin verecek mi? :)
Ve köy halkı... Kafası fena halde karışık, güç kimdeyse saygısını ve sevgisini ona yönlendiren köy halkı da unutulmamış tabii ki.
Bir kitap ki hem destansı hem gerçekçi...
Bu kitabı okumadan ölmemeli. :)
Keyifli okumalar :)
İnce Memed 3Yaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 202319,4bin okunma