Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Elif Osmanoğlu

Elif Osmanoğlu
@elif_osmnglu
Okudu, okuyor, okuyacak; bazen de anlattı, anlatıyor, anlatacak.
656 syf.
·
Puan vermedi
Lise ders kitaplarında 3-5 sayfası ve sıkıcı bir özetiyle her daim yer bulan bu dev eseri (632 s.) sonunda (öğretmenliğimin 16.yılında) okuduğumu itiraf ediyorum. Öğrencilik yıllarımda tarih dersini pek sevmediğimden olsa gerek tarihî romanları da okumaktan kaçmışımdır. Oysa romanlarda tarih kitaplarının o yavan dili yerine insanı zamanda yolculuk yapmaya davet eden bir yazar üslubu vardır genellikle. Gerçeklik iddiasıyla beni şüpheye sevk eden tarih kitaplarındansa romancıların yarattığı kurgusal geçmişe inanmaya daha meyilliyim bu yüzden. Kemal Tahir’in “Devlet Ana”sında ne anlattığını hepiniz bilirsiniz: Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, gelişmesi vs. Oysa yazarın amacının asla bu olmadığını kitabı okuduktan sonra kavradım. Ne tarih bilinci kazandırmak, ne ecdadımızı tanımamız gibi bir niyeti olduğunu sanmıyorum yazarın. Bütün iyi romanlarda olduğu gibi “insan”ı anlatmak için yazılmış bu eser, tarih boyunca hiç değişmeyen yönlerimizi göstermek istemiş olsa olsa. Tutkuları, hırsları, inançları; güçlü ve zayıf yönleri ile ile “insan”ız hepimiz.
Devlet Ana
Devlet AnaKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20136,9bin okunma
Reklam
212 syf.
·
Puan vermedi
“Şeytanın Dansı” pazarlama stratejileri dersinde bir numaralı örnek olarak incelenebilir. Kitabın adı, ön kapak resmi ve arka kapak yazısı gerçekten ustaca hazırlanmış. Fakat içeriği ile pek alakasız şekilde. Kitabın “korku” filmi olarak sinemaya aktarıldığını biliyor fakat izlemek için romanı bitirmeyi bekliyordum. Oysa bu merakım tamamen ortadan kalktı. Yanlış anlamayın, kitabı kötülüyor değilim. Basıldığı tarihlerde kitaba yoğun ilgi olması ve bir çok dile çevrilmesi bir yana yazarın genç yaşına rağmen kazandığı ün de eminim çok yerindeydi. Fakat günümüzde insanlar böyle şeylerden ne korkar ne de heyecanlanır. Yine de 1971’de basılmış bir kitabı okumak beni mutlu etti. Bu çelişkileri yaşamak bile güzel bir deneyim doğrusu.
Şeytanın Dansı
Şeytanın DansıFred Mustard Stewart · E Yayınları · 19718 okunma
504 syf.
·
Puan vermedi
Zweig, çocukluğundan başlayarak anılarını olağanüstü güzellikte bir dil ve yalınlıkla kaleme almıştır bu eserinde. Hem yazarı yakından tanımak hem de tarihin henüz tozlanmamış sayfalarına göz atmak için eşsiz bir eser… Savaş öncesi dönemi öyle ballandıra ballandıra anlatmış ki yazar, insan o dönemde yaşamamış olmaya üzülmeden edemiyor. Tabii ki o dönemde ve Avusturya’da… Çocukluk dönemini anlatırken sanki bir ütopyayı anlatıyor yazar. Zweig iki büyük dünya savaşıyla Avrupa’da yaşanan tedirginlik, korku ve yılgınlığı da tüm açıklığıyla ortaya koyar. Her ne kadar savaş karşıtı olsa, politikadan uzak dursa da (belki de tarafsız birinin bakış açısından savaşı gösterdiği için bu kadar etkili) anlatımı ile bizi o yıllara götürüyor. Bir arpa boyu yol alamadığımızı görmek ise insanlık adına çok acı bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünün Dünyası
Dünün DünyasıStefan Zweig · Can Yayınları · 20192,100 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
200 syf.
·
Puan vermedi
Öğretmenliğimin ilk yıllarında “zorunlu hizmet” bölgesinde çalıştım ve diyebilirim ki öğretmenlikten en çok keyif aldığım dönem buydu. Bazen zorluklar bize çok şey öğretir ve zorunlu olarak yaptığımız şeyler en unutulmaz anılarımızdır.
İhsan Kartoğlu
İhsan Kartoğlu
bu ilk kitabında kendi öğrencilik yıllarını, öğretmen olma serüvenini ve bu mesleğin en iyi örneklerinden biri olmayı nasıl başardığını anlatıyor. İyi ki İhsan Öğretmen gibi iyi “insanlar” var, dedim okurken. İnstagramdaki paylaşımlarını izlerken nasıl içim ısınıyorsa okurken de öyle sarıp sarmaladı beni satırları. İhsan Öğretmenin okuduğu ilkokulda babam öğretmendi benim, hatta onun ablasının sınıf öğretmeniydi. (Neyse ki İhsan Hoca’nın 3. öğretmeni değil.) Ama onun da kim olduğunu tahmin edebiliyorum. Maalesef öyle öğretmenler yüzünden okuldan, eğitimden soğuyan hatta nefret eden öğrenciler var. Babam benim öğretmenim olmadı ama ben öğretmen olmaya onun sayesinde karar verdim. Bu kitapta kendimden çok şey buldum, bence siz de bulacaksınız.
Her Şey Bir Öğretmeni Sevmekle Başlar
Her Şey Bir Öğretmeni Sevmekle Başlarİhsan Kartoğlu · Holden Kitap · 2023335 okunma
193 syf.
·
Puan vermedi
“Medarımaişet” geçimi sağlayacak iş anlamına gelir. Medarımaişet Motorunda balıkçılık yapan Hikmet’in hikayesi etrafında, ucundan kıyısından ona dokunan bir çok karakterin de en az onunki kadar içli daha doğrusu içe dokunan hikayelerini anlatır
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
. Hikmet’i evlat edinen iyi yürekli adam, babalığı, ayyaşın tekidir mesela. Üvey kız kardeşi Rum bir berberin yanına çırak olarak verilen ilk kızdır, erkek gibi kız derler ya hani o cinsten. Sonra yanında yoldaş olsun diye, bir ses olsun diye evini ve kayığını paylaştığı arkadaşı hırsızdır meğer ve onun yüzünden hapis yattığı için de gocunmaz Hikmet. Dahası da var elbet…
Medarı Maişet Motoru
Medarı Maişet MotoruSait Faik Abasıyanık · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20202,112 okunma
Reklam
87 syf.
·
Puan vermedi
Modern hayatın, şehir hayatının toplumu nasıl değiştirdiğine dikkat çekmektedir. Doğadan uzaklaşan insanın kültürel değerlerine yabancılaşması söz konusudur. Hikâyelerin kahramanlarının ortak noktası geçim derdinde, yoksul insanlar olmalarıdır. Büyük şehre çoğunlukla işçi olarak göçmüş bu insanların hayatlarındaki değişimi oldukça yalın, akıcı ve samimi bir üslupla anlatan yazar manevi-kültürel çatışma etrafında örmüştür hikayelerini. Özellikle de inancı ile ekonomik yaşamı arasında çatışma yaşayan, arada kalan ve ibadetlerini ihmal eden insanlar dikkat çeker. Yurdum insanını en katıksız ve saf çehresiyle anlatan hikâyelerin yazarından bir oturuşta okunabilecek bir Mustafa Kutlu hikâyesi işte…
Yokuşa Akan Sular
Yokuşa Akan SularMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 19984,049 okunma
328 syf.
·
Puan vermedi
Sezgin Kaymaz ile tanışmam meşhur kitabı
Farfara
Farfara
sayesinde olmuştu fakat dürüst olmak gerekirse, ki gerekir her daim, pek beğenmemiş ve nasıl bunca iltifata mazhar olduğunu anlamamıştım. Günlük konuşma diliyle edebiyat bir araya öyle kolay gelmez, gelemez. Duyguları, düşünceleri, hayalleri ve dahi insana dair her bir şeyi belagat ile ifade kabiliyeti günlük hayatta , yani öyle rastgele, yani öyle sıradan, yani öyle olduğu gibi, yani demem o ki zorlanmadan başarılan bir durum olmadığından edebî eserler yazarken kullanılan dil de öyle her babayiğidin harcı değildir, derler. Kimler derler ? Edebiyatologlar tabii… Ben de bu zatların tedrisatından geçmiş biri olarak bir zamanlar böyle düşünüyor idim. Ama Sezgin Kaymaz bu düşüncemi yıktı. Biraz geç oldu ama olsun. Edebiyat ders kitaplarına girer mi bir gün bilmiyorum ama benim en sevdiğim yazarlar arasına çoktan girdi kendisi.
Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir
Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz MisafirSezgin Kaymaz · April Yayıncılık · 20171,508 okunma
288 syf.
·
Puan vermedi
Bir soruşturmanın tutanakları, sanıkların ifadeleri şeklinde oluşturulan omurga sayesinde gerginlik ve merak unsurunun öykünün sonuna kadar dikkatinizi gerilmiş bir yay gibi tutması bu romanın kurgusal başarısıdır bana göre. “Korkut Laçin”i tanımamız için yazarın yarattığı bu atmosfer çok etkileyici. Bir insanı çepeçevre kavramamızı sağlamak için yalnızca onu tanıyanların anlattıklarıyla da sınırlı kalmamış üstelik, kahramanımızın ağzından yazılan güncelerle de ona daha yakın olmamızı sağlamış. Devamlı değişen anlatıcı, konuşmacılar sayesinde çok aktif, dinamik bir anlatım tarzı sağlamış. Herkesin korktuğu Korkut’a; Asım’ın nefreti, Mesut’un hayranlığı, Ferzan’ın çocukça sevgisi, Aslı’nın mantığı ve Lerzan’ın tutkusu ile bakınca onu bambaşka açılardan görürüz. Fakat Korkut’un ağzından dökülen kelimeler ve dökülmeyenler onun özünü tanımamızı sağlar. Korkut’u hayatımdaki bir biçok çok kişiden daha iyi tanıyorum artık. Bence siz de mutlaka tanımalısınız.
Yarım Kalan Yürüyüş
Yarım Kalan YürüyüşMehmet Eroğlu · İletişim Yayıncılık · 2014148 okunma
256 syf.
·
Puan vermedi
Bütün isimlerin yazılı olduğu Nüfus Kayıt Merkez Arşivi’nde çalışan Don Jose, bir gün karşısına çıkan bir fişte adı soyadı yazılı olan bir ismi araştırmaya başlar. Sadece doğum, ölüm, evlilik, boşanma gibi kayıtların tutulduğu bu arşivde sıradan bir “yazıcı” olan kahramanımızın hiç tanımadığı bir kadını bulmak için neden bu kadar uğraştığı biraz onun yalnızlığında saklıdır, biraz da “yazar” olmasında. Önce bir isim bulmak, sonra o isme bir kişilik kazandırmak değil mi yazarların yaptığı? Onu ete kemiğe büründürmek ve ardından ruhundan üfleyerek ona bir hayat bağışlamak… Bunun nasıl bir tutku ile yapıldığını anlayabilmek için Don Jose’yi iyi tahlil etmek gerekir. O; hiç görmediği, sadece bir kağıdın üzerindeki üç beş kelimeden ibaret olan, buna ne sevgi ne aşk denebilecek bambaşka bir tutkuyla aradığı kadının peşindedir. Üstelik bu tutku yüzünden yalan söylemekten, sahte evrak düzenlemekten, işini de sağlığını da tehlikeye atmaktan çekinmez. Aradığı kadını biraz daha iyi tanıyabilmek, onun hakkında biraz daha fazla şey öğrenebilmek için çabalayıp durur. Don Jose’nin çalıştığı yer bizim bildiğimiz “Nüfus Müdürlüğü”ne benzer işler yapsa da çok farklı bir hiyerarşik düzeni vardır. Oldukça disiplinli ve soğuk memuriyet hayatı bana biraz Kafkaesk geldi. Romanın gizemli havası, kahramanımızın devamlı konuştuğu bir “iç ben” olması, olayların geçtiği kurgu evrende insanın kendini sürekli tedirgin hissetmesi de bu görüşümü pekiştiriyor. Yani
Franz Kafka
Franz Kafka
hayranlarının bu eseri mutlaka okumasını tavsiye ederim.
Bütün İsimler
Bütün İsimlerJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2021837 okunma
136 syf.
·
Puan vermedi
Fransız yazar Marguis de Sade'ın üç öyküden oluşan kitabı Aşkın Suçları Türkçede Sade’dan yayınlanmış ilk eser. Nietzsche’nin, Puşkin’in, Dostoyevski’nin, Kafka’nın, Apollinaire’in başucu kitaplarından biri de buymuş. Aşkın Suçları, genel olarak Sade’ın yaşam ve düşünce biçimine ters güzellemelerle dolu. Aşkı, erdemi, masumiyeti ve bunların kimde olacağının hiç belli olmadığını anlatmaya çalışmış öykülerinde. Yazıldığı dönemin roman anlayışına göre normal olsa da tesadüflerin “bu kadar da olmaz” dedirtecek kadar abes olması, kahramanların ve olayların vodvil tarzını andıran yapaylıkları benim canımı sıktı açıkçası. Fakat yazarı tanımak için okunması gerektiğini düşünüyorum.
Aşkın Suçları
Aşkın SuçlarıMarquis de Sade · Can Yayınları · 20211,234 okunma
Reklam
136 syf.
·
Puan vermedi
Devran Kaya
Devran Kaya
bir röportajında şöyle diyor: “Kökleriyle bağını günden güne koparan, geçmişiyle ilgili tüm köprüleri çoktan yıkmış olanlara, hafızalarının en derinine gizledikleri yahut unutmaya çalıştıklarını hatırlatmak için kaleme alındı Annemin Kasetleri… Yani kitabı yazma fikri, köklerime dayanıyor diyebilirim: Özyaşam hikâyem, kitabımın asıl ilham kaynağı.” Mitlerden, hurafelerden, batıl inançlardan yoğrulmuş masalsı bir romanda kahramanların fotoğraflarını görmenin yarattığı tezat yüzünden mi bunca etkilendim bu kitaptan bilmiyorum. Fotoğraflara uzun uzun baktım, gerçeklikle bağ kırmamı sağlayan kelimelerden çok onlardı. Fakat hep bir çatışma; olağan ve olağanüstü çatışması ile birbirine bağlanan öykülerde sizi de içine çekecek bir ses mutlaka duyacaksınız. Belki Zâre’nin, belki Bayram ile Seyran’ın, belki Cennet’in sesi olacaktır bu. Belki de teybe takılmış bir ilahi kasedinden gelen ses: “Emanettir bu can/Benim olmadı ki hiç/ Hakkın buyruğuna /Sual olur mu hiç?”
Annemin Kasetleri
Annemin KasetleriDevran Kaya · Everest Yayınları · 2023121 okunma
651 syf.
·
Puan vermedi
Haruki Murakami, 12 Ocak 1949’da Japonya’da doğmuştur. Babası Budist bir rahibin oğlu, annesi ise tüccar bir babanın kızıdır ve ikisi de edebiyat öğretmenidir. Evde sürekli Japon edebiyatından bahsedilir. Murakami’nin Amerikan edebiyatına yönelmesinin de bu duruma bir tepki olduğu söylenmektedir. Aileye başkaldırı dediğin böyle olmalı işte. İlk kitabı 1979’da yayımlanır. Bunu pek çokları izler. Aynı zamanda çevirileriyle de Japonca’ya eserler kazandırır. Yazdıktan sonra kitaplarını tekrar okumadığını ama kitaplarının başka dillerdeki çevirilerini okuduğunu söyler. Sahilde Kafka kitabı ilk defa 2002’de yayımlanmış ve 2005 yılında New York Times’ın yılın en iyi on romanı listesinde yer almış. 2006’da da Franz Kafka ve Fantasy ödülünü almış fantastik ögeler de içeren muhteşem bir romandır.
Sahilde Kafka
Sahilde KafkaHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20209,8bin okunma
312 syf.
·
Puan vermedi
Kurt Vonnegut’un dilimize çevrilen tüm eserlerini okuma peşinde birisi olarak bu garip hikayelerle ne yapacağımı pek bilmiyorum.
Kedi Beşiği
Kedi Beşiği
,
Şampiyonların Kahvaltısı
Şampiyonların Kahvaltısı
,
Mezbaha No:5
Mezbaha No:5
gibi muhteşem romanların yazarından beklenmedik şeyler değildi bunlar ama yine de alışılmamış ile çarpışmadan doğan beyin travmalarına sebep oluyorlar. Ayrıldığı eşine tıpatıp benzeyen bir buzdolabı icat eden George’un hikâyesinden tutun da şarlatan olduğunu sadece eşinden saklayabilen ressamın hikâyesine kadar her biri birbirinden farklı tam 16 öykünen oluşan bu kitabı mutlaka okuyun.
Ölümlüler Uyurken
Ölümlüler UyurkenKurt Vonnegut · April Yayıncılık · 201198 okunma
250 syf.
·
Puan vermedi
Asıl adı William Sidney Porter olan O. Henry’nin hayatı da eserleri kadar ilgi çekici ama burada ona değinmeyeceğim. Yalın bir üslupla gülünç, çarpıcı öyküler yazmış bu kitapta olduğu gibi. Yazarın yoksul bir çiftin birbirlerine yılbaşı armağanı almalarını anlatan en tanınmış öyküsündeki kadının kocasına bir saat zinciri alabilmek için saçlarını, erkeğin ise karısına alacağı tarak takımı için saatini satması olayında olduğu gibi, sık sık acı rastlantılarla ve beklenmedik sonlarla karşılaşırız onun öykülerinde. Hikaye okumayı sevdirmek istediğiniz insanlara O. Henry kitapları hediye edin.
Çatı Katı
Çatı KatıO. Henry · 25m2 Kitap · 202322 okunma
211 syf.
·
Puan vermedi
Mustafa Kutlu kadar verimli bir yazarın her eserini okumuş değilim maalesef. Üst üste okunabilecek bir tarzı yok bana göre. Dingin, huzurlu, sakin günlere eşlik edebilir. Onun hakkında genellemeler yapan edebiyat ders kitaplarına inat kendini hep yenilemiştir. Modern teknikleri reddettiğini, geleneksel olanı yaşatmayı tercih ettiğini söyleyenlere inat bu kitabında üstkurmacayı sonuna kadar kullandığını görüyoruz. Okuyucu ile doğrudan iletişime geçen yazar anlatıcı, hikâyenin yazılma sürecine bizi davet eder. Son derece nüktedan bir dili vardır. Mustafa Kutlu’nun başarısı, bana göre, gösterişten uzak “edebiyat yapmadan” iyi edebiyat ortaya koymasında. Mavi Kuş, eski model bir dolmuştur. Üstünde bir kuş vardır fakat mavi değil beyaz bir kuş.
Mavi Kuş
Mavi KuşMustafa Kutlu · Dergâh Yayınları · 201112bin okunma
209 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.