“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.”
Mustafa Kemal Atatürk
Halkınız sizi iyi bir eğitimden sonra iyi bir maaş alın, akşamları kafelerde iskambil kağıtları ve domino taşlarının başına oturun diye yetiştirmedi. Bu durumda aydın değil, aydın çamurusunuz.
Bir başka yaşam olmalı, diye düşündü, kızgınlıkla yeniden koltuğuna gömülerek. Düşlerde değil; burada ve şimdi, bu odada, yaşayan insanlarla birlikte. Saçları geriye uçuşarak bir uçurumun kıyısında duruyormuş duygusuna kapıldı; tam o anda elinden kaçırdığı bir şeyi yakalamak üzereydi. Bir başka yaşam olmalı, şimdi, burada, diye yeniledi. Bu yaşam çok kısa, çok kırık dökük. Hiçbir şey bilmiyoruz, kendimiz hakkında bile. Yalnızca daha yeni yeni başlıyoruz, diye düşündü, anlamaya, orasından burasından.
İçinde yaşadığımız toplumda erkekler için hak tanınmış olan “çifte” cinsel ahlak, toplumun kendisi tarafından konulan buyruklara kendisinin de inanmadığını açıkça göstermektedir.
Öyleyse kentlerdeki hatiplere iyi bak:
Yoksulken halkın ve devletin işlerinde nasıl namuslular,
bir kez kamu malıyla zengin olmayagörsünler,
hemen namussuz kesilirler.
Bir dolu insanın kuyusunu kazıp halka bile savaş açarlar.
Laiklerin hayli sert bu argümanlarını sadece güç kullanarak bastırmak ve akıl yoluyla çürütmemek, Kilise’yi ve Papa’yı düşmanlarının gözünde gülünç duruma düşürmek ve Hristiyanları mutsuz etmektir.