3.Kısım
Anlam Tutulması
Anton Çehov'un Tri Sestry oyunundan şu kısa diyaloğu dü- şünelim:
MASHA: Bir anlam yok mu?
TOOZENBACH: Anlam mı? (...) Şuraya bak; kar yağıyor. Bunun anlamı ne?
Kar bir ifade ya da sembol değildir. Anlatabildiğimiz kada- nyla gök kubbenin kederlenmesinin bir alegorisi değildir. Philip Larkin'in baharı
Savaş ve Barış” klasik kitaplar denilince akla gelen ilk kitaplardan biri… Yıllar geçse bile listelerin en üstünde kendine yer bulabilen bir eser… Kitabı tatil günlerimde okumak için almıştım. Çünkü kitabı aldığınız gibi kolay okunmayacak bir eser olduğunu anlıyorsunuz. 900’er sayfadan iki cilt halinde toplam 1800 sayfalık bir kitap. 15 tatilin
Suç, Ceza ve Vicdan Azabı
Nasıl başlık ama, mükemmel estetik duruyor değil mi ? Romanı ilk okuduğumda 12-13 yaşımdayken falan aklıma bu başlık gelmişti. “Ben olsam kitabın adını böyle yapardım” demiştim. İyi ki ismini ben koymamışım berbat olurmuş.
Neyse konumuz bu değil, kitabı incelemeden önce biraz vicdan azabını tanıyalım. Bu yazılar
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin.
_Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur.
_Sağlıksız bir zihinle ne
İnsanların epistemolojik veya akli(INTELLECTUAL) YÜKÜMLÜLÜK (DUTIES) ve gerekliliklerinin (requirements) olduğu büyük ölçüde kabul edilmiştir. John Locke'tan alınan aşağıdaki pasaja bakalım:
İman, aklın kesin tasdikinden başka bir şey değildir: öyle ki o, görevimiz olduğu üzere, düzenlenirse, iyi/sağlam bir gerekçe dışında herhangi bir şeye
Vicente Blasco İbañez in kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı 'biyografik roman özelliği taşıyor' diyebileceğimiz bir kitap.
Birinci Dünya Savaşı'nda Fransa-Almanya cephesini konu alıyor.
Savaşı tüm şiddeti ve dehşetiyle kaleme alıyor.
Savaşa Fransa cephesinden baksa da Fransa'yı övmesi ağırlıklı olarak
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
_EVLENMEK! Kadınlar sanki hipnotize edilmiş gibi gözlerini yaşamın bu noktasına dikerler. Özellikle Nevrotik kadınlar, sevme yetisinden tümüyle yoksun olmalarına ve erkeklerle ilişkileri dillere destan ölçüde zayıf olmasına karşın, bu tutkudan vazgeçemezler. Evlenme arzusunun zorlanımlı bir nitelik aldığı kadınlar grubunu da anmak gerek. İşte bu
## Spoilersız inceleme##
Tolstoy’un rus burjuvazisi içerisindeki karmaşık ilişkiler üzerine yazdığı tutkunun birçok farklı açısından gösterilmiş aşk temelli fakat aile, din, toplum, savaş gibi hayatın her alanından birçok farklı konuya değindiği dopdolu bir roman. Her birisinin bir kimliğe sahip olduğu, tabiri caizse yaşayan ve düşünen birçok
_Şeytanla anlaşmak, yani Nevrotik kişinin kendi benliğinden vazgeçmesi, ruhunu satmasına karşılık gelmektedir. Psikiyatride bunu "kişinin kendine yabancılaşması" olarak adlandırıyoruz. Tıpkı bellek kaybı ve kişiliksizleşmede olduğu gibi kişi, kimlik duygusunu yitirmiş, kendine aidiyeti kalmamıştır. Sanki bir sis bulutu icindeymiş gibi
Yazardan başlayalım. Günümüzde, kendisinin adını sıkça kullandığı halde, onu pek de okumuş olduğunu sanmadığım bir kitle var. Fikirlerinin tam olarak neye işaret ettiğini kavrayamamış, yüzeysel çıkarımlarla, anakronik yaklaşımlarla bu yazarı bayraklaştıran bu kitle; sorduğumda
Hüseyin Nihal Atsız'ı bana açıklayamıyordu. Ben, kendisi hakkında belgeseller